İsrailli ve Filistinli kadınların ellerinin birleşeceği ve hep bir ağızdan “Yeter artık, barış şimdi” diye bağıracakları bir ortamın doğacağı o günü sabırla bekliyorum:  “Sınırlara son, diyaloğa evet”. İsrail ve Hamas arasındaki savaş doludizgin sürüyor ve maalesef epeyce bir süre daha devam edeceğe benziyor. Bu hafta biraz umutlanabilelim diye her şeye rağmen barıştan yana olanların girişimlerinden bahsetmek istiyorum. Yıllardır iki halkın kadınları bu akan kanın durması için sokaklara çıkıyor ve yan yana birlikte var olmanın umudunu yeşertmek için mücadele ediyorlar. Umalım ki, bu sefer de akıl hırsa galebe çalsın. WRP ve WoS İsrail’in 2014’te yaptığı Koruyucu Hat Operasyonu veya uluslararası camiada bilindiği ismiyle Gazze Savaşı’ndan bir sene sonra, bir grup İsrailli ve Filistinli kadın bir araya geldi: İsrailli bir kadın örgütü olan WRP (Women Rage Peace) ve Filistinli muadili WoS (Women of the Sun). Hedefleri Filistin-İsrail çatışmasının bitmesi ve ortak bir siyasi çözüm bulunmasıydı. Artık bu savaşın bitmesini ve gözyaşının kurumasını istiyorlardı. Böylece bu iki sivil toplum kuruluşu bir araya geldi ve “Nasıl bir barış istediklerini” tartıştılar. Barışın hemen sağlanabilmesi için ne yapabilirlerdi? Bunu aylar süren görüşmelerde uzun uzun konuştular. 19 Ekim 2016’da yapılan “Umut Yürüyüşü” bu sürecin sonucunda gerçekleşti. Kadınlar Kuzey İsrail’den Kudüs’e kadar yürüdüler. Dönemin başbakanı Benyamin Netanyahu’nun resmi konutunun önünde bir protesto gösterisi yapıldı. Bu iki halkın el ele verdiği büyük bir adımdı. Oslo Anlaşmalarından sonra barış adına en anlamlı girişimdi. Bu eylem uluslararası kamuoyunun da dikkatini çekti. Nobel Barış Ödülü sahibi Liberyalı barış aktivisti Leymah Gbowee de katılımcılar arasındaydı. Gbowee, “öteki”yle bir olabilmek için sınırların aşılması üzerine görüşlerini paylaştı. Bu yürüyüşe katılan Filistinli aktivist Riman Bereket ise “ötekiyle” çizilen ince sınırın aşılmasının zor olduğunu vurguladı ama önemli olan “o ilk adımı atabilmek”ti. Bereket’e göre, o adımı atabildiğinizde, ötekinin de sizden bir farkı olmadığını anlıyorsunuz ve aslında birbirinizin acılarının doğrudan müsebbibi olmasanız da, kadınlar olarak hep ilk kurban edilen siz oluyorsunuz. Bu yüzden kadınların farkındalığı barış süreçleri için çok önemlidir. Bu iki grup daha sonra defalarca benzer yürüyüşler ve eylemler gerçekleştirdiler. Acı olan ise, 7 Ekim’deki terör eyleminden üç gün önce Kudüs’ten Armon Hanatziv’deki Hoşgörü Anıtına kadar sürecek bir barış yürüyüşü düzenlemiş olmaları. Ancak kan ve şiddetten beslenenler kadınların barış çağrısına kör ve sağır kaldılar. KADINLAR BARIŞI İŞLİYOR   2018 yılında Filistinli ve İsrailli kadınları bir araya getiren çok güzel bir proje daha hayata geçirildi. Idaholu iki iş adamı Andy McCluskey ve Whit Jones iş dünyasındaki birikimlerini bir değişim yaratmak için kullanmanın yollarını arıyorlardı. Bunun için Two Neighbours firmasını kurdular. Bu tekstil firması  Batı Şerialı Arap kadınlarla İsrailli kadınları bir araya getirdi. Filistinli kadınların nakış konusundaki hünerleri İsrailli terzi kadınların tasarımlarıyla buluştu. Böylece 30’u Filistinli, 50 kadın daha önce hiç çalışmadıkları halde şimdi çocuklarına harçlık verebildiklerini söylerken gözlerinin içi gülüyor. En önemlisi de, tüm düşmanlaştırmalara, nefrete ve şiddete rağmen birlikte çalışıyor ve birlikte üretiyorlar, önyargıları yıkmak için önemli bir örnek oluşturdukları için çok mutlular. Firma halen çalışıyor ve tüm dünyaya üretim yapıyorlar. İsrail’de kadınları bir araya getiren birçok başka proje de var ama uzun vadede barış olmadıkça bu tip adımlar da sekteye uğruyor ve uzun ömürlü olmuyorlar. Yine de kadınların barış için verdikleri emek çok fazla ve çok değerli. Çünkü bu girişimlerde yer alan kadınların ailelerinden ve çevrelerinden çok ciddi bir baskı gördükleri biliniyor. Tüm önyargılara ve baskılara rağmen kadınlar barışabilmek ve dostça bir arada yaşayabilmek için özverili bir şekilde mücadele ediyorlar. GELECEK KARANLIK MI?    7 Ekim ve ardından yaşadığımız süreç belki bölgede uzun zaman barış yanlılarının ses çıkaramayacağı bir yola girdiğimizi gösteriyor. Yine de ben ümitvârım; insan oldukça barış ihtimâli her zaman vardır. Filistinli ve İsrailli kadınlar bu savaş sürdükçe, kendilerine, bedenlerine, varlıklarına saldırılmaya devam edileceğini, kundaktaki evlatlarını, sevdikleri eşlerini, kardeşlerini kaybedeceklerini biliyorlar. Bu kadınların yüreğinin çığlığı mutlaka bir şeyleri yeniden değiştirmeye muktedir olacaktır. Evladını bu vahşi saldırıda yitiren İsrailli annelerin artık daha fazla kan dökülmemesi için Netanyahu’dan Gazze harekâtını durdurmasını istediklerini gördüğümde, kadınların merhametine daha çok inandım. Yeniden İsrailli ve Filistinli kadınların ellerinin birleşeceği ve hep bir ağızdan “Yeter artık, barış şimdi” diye bağıracakları bir ortamın doğacağı o günü sabırla bekliyorum:  “Sınırlara son, diyaloğa evet”.