Cumartesi, Nisan 20, 2024

Baraj değil eğitim kaldırıldı

Tam da özel okullardaki bu duruma canım sıkılmışken bir haber daha geldi. “Üniversite giriş sınavlarında baraj puanı kaldırıldı.” Yahu tamam her binayı üniversite yaptınız ama artık bu nedir? Bu kadarına da pes!

Yine yoğun bir haftayı geride bıraktık. Ekonomi konuşuldu, liderler zirvesi konuşuldu, Ukrayna-Rusya konuşuldu, Isparta elektrik kesintisi konuşuldu tüm bunların içinde eğitim kendisine yeterli yaşam alanı açamadı. Oysa ekonominin, siyasetin, toplumsal krizlerin temel sebebi eğitim değil midir?

Eğitimin öznesi olan öğretmenler bu hafta isyan ettiler. Özel öğretim kurumlarında senelerdir muhtaçlık olgusundan beslenerek devam eden kölelik sistemi, sürdürülebilirliğini yitirince isyana dönüştü. Devlet, özel kurumlarda “Sen gidersen yerine insan çok” anlayışını artırmak için olsa gerek, eğitim fakültelerinin ve mezunlarının sayısını oldukça fazla tutuyor. Hal böyle olunca da öğretmenler  -haklarını da bilmedikleri için- kendilerine verilene boyun eğiyorlardı. Asgari ücretin artmasıyla birlikte birçok öğretmenin maaşı, ya asgari ücretin altında ya da çok az üstüne kaldı. Ama tabii durumu bir de saatlik maaş üzerinden hesaplamalı. Haftada 50-60 saat çalıştırılan öğretmenlerin maaşlarını saatteki kazanca göre hesaplayınca durum içler acısı oluyor.

Emekçiler iş kanununu çok iyi bilebilirler, haklarının farkında olabilirler ancak yöneticiler; hak talepleri sonrasında seneye öğretmenlerin sözleşmelerini yenilememekle tehdit ediyorlar. İşte bu yüzden ülkede hiçbir işçinin kaderi işverenin salt vicdani hassasiyetine bırakılmamalı. İşçi ve işveren karşı karşıya getirilmeden sorunlar çözülmeli.

Bazı velilere de şaşırdığımı belirtmeliyim. M2 olarak yeterli mi, hangi sosyal imkânları var, hangi segmentte (seviyede) veliler var, havuz dersi var mı, cooking (mutfak çalışmaları) seçmeli mi… Gibi ahmakça sorular yerine okuldaki öğretmen sirkülasyonunu, öğretmenlerin çalışma koşullarını ve öğretmenlerin mutluluğunu sorgulamaları gereklidir. Öğretmeninin çalışma motivasyonunu yerine getirememiş bir kurum, çocuğa ne kadar katkı sağlayabilir bu tartışılmalı.

Tam da özel okullardaki bu duruma canım sıkılmışken bir haber daha geldi. “Üniversite giriş sınavlarında baraj puanı kaldırıldı.” Yahu tamam her binayı üniversite yaptınız, yetmedi her semte sığ isimli üniversiteler açılmasına izin verdiniz, yeri geldi hastanesi olmayan tıp fakültelerini içimiz kan ağlayarak kabul ettik ama artık bu nedir? Bu kadarına da pes!

Mahiye Morgül, “Eğitim Küresel Piyasaya Teslim” adlı kitabında bu duruma olan hazırlığı ta 2005 yılında yazmıştı. O, çığlıklar atarak gelecek tehlikeyi anlatıyor ancak çoğu kişi ya kulağını kapatıyor ya da Mahiye Hocayı susturmaya çalışıyordu. Ben de karardan sonra Mahiye Hocaya sordum bu durumu. SINAV ŞİRKETLERİ PİYASASI geliyor, özeti bu. Veli her tercih ettiği fakülte için o fakültenin anlaşmalı sınav şirketinde çocuğunu sınava sokacak, alacağı puan belgesini fakülteye götürecek, 6 ayda bir şirket sınavına giriş hakkı verilecek, şirketler habire para kazanacak. 

YÖK biter, liseler buharlaşır, BİLGİYE ERİŞİM; ÖZGÜRLÜK diye gelir, veli çok daha fazla “bilgi satın alma” parası öder. Paralı eğitim ABD’de budur. Eğitim fakülteleri kalkar!”

Sözleri çok netti. Kitabında da 5544 Sayılı “Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu” yani “İşe Girerken Sınav Yasası’nın” onaylandığını yazmıştı. Sürecin buradan başlayıp “ezberci eğitime son, sınav sistemi değiştirilsin” gibi süslü cümlelerle devam edeceğini, sonucunda da barajın hatta üniversite sınavının kalkacağını belirtiyordu.

E, o zaman insan soruyor YÖK’e “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?” diye. Sonra kurumsal demokratikleşememe ve sistemin kurumları etkisi altına alması aklıma geliyor ve 2018’e dönüp bir iç çekiyorum.

Belli ki ileride her üniversite kendi sınavını yapacak. E, liyakat konusundaki üstün başarımız ve torpillerdeki bitmeyen dayı figürlerimizi de göz önüne alırsak bizi ciddi bir tehlike bekliyor.

Bunu yazarken Şahin Aybek’in attığı bir twite denk geldim ve YÖK’ün kendisiyle ne denli çeliştiğine şahit oldum. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Aybek, YÖK’ü kendi sözleriyle vurmuş. Aybek, YÖK’ün, “Bilindiği gibi yükseköğretime giriş puanları 2009 yılından itibaren üç defa düşürülmüştür. Bu uygulama girdi esaslı bir olumsuzluk oluşturuyor ve eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkiliyordu. Baraj puanının yükseltilmesi, girdi esaslı bir iyileştirme olup yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adımdır.” beyanatını hatırlattı.

E, o zaman insan soruyor YÖK’e “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?” diye. Sonra kurumsal demokratikleşememe ve sistemin kurumları etkisi altına alması aklıma geliyor ve 2018’e dönüp bir iç çekiyorum.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI