Bakan Hakan Fidan, Ankara'da düzenlenen 15'inci Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında konuştu.

Fidan, Suriye’de yaşanan gelişmelerin umut ışığı olduğunu belirterek, "Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası aktörlerin Suriye halkına el uzatıp kapsayıcı bir yönetimin oluşturulmasına destek vermesini bekliyoruz. Suriye’de kalıcı çözüm ile barış ve istikrarın ancak ulusal uzlaşı ile sağlanabileceğini en başından beri söylemekteydik; ancak bütün gayretlerimize ve kendisine tanınan fırsatlara rağmen rejim, halkıyla barışma yoluna gitmedi. Bilhassa rejimin Cumhurbaşkanımızın yaklaşan süreci öngörerek yaptığı çağrılara olumlu yanıt vermemesi ne kadar haklı olduğumuzu ortaya çıkaran gelişmelerin yaşanmasına sebep oldu. Gelinen noktada Suriye’de yeni bir dönem başlamıştır. Artık ileriye odaklanmak gerekmektedir. Bundan sonraki süreçte farklı etnik ve dini grupların kapsayıcı bir yönetim anlayışı ve barış içerisinde yaşadığı bir Suriye’yi arzu ediyoruz. Komşularıyla iyi ilişkilere sahip olacak, bölgesine barış ve istikrar katacak yeni bir Suriye görmek istiyoruz. Bunun için gereken desteği vermeye hazırız. Bu amaçla bölgesel aktörler başta olmak üzere tüm taraflarla gerekli diyaloğu ve eş güdümü sürdürmekteyiz. Türkiye bundan sonra da Suriye’nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği, refah, güvenlik ve istikrarın sağlanması için üzerine düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye devam edecektir" diye konuştu.

Fidan ayrıca şunları dile getirdi:

*Suriyelilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanması ve ülkenin yeniden imarı için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Zor günlerinde Suriyeli kardeşlerine el uzatmış olan Türkiye, Şam’da açılan yeni sayfada da yanlarında olacaktır. Suriye halkının da bu altın fırsatı iyi değerlendireceğine inanıyoruz. DEAŞ ve PKK’nın mevcut durumdan fayda sağlamasının önlenmesi, Suriye'yi terörizm için güvenli liman olmaktan çıkaracaktır. Bunun için de her türlü çalışmamıza kararlılıkla devam edeceğiz. Suriye, bizlere diplomasinin ne kadar uzun soluklu ve sabır gerektiren bir iş olduğunu bir kez daha göstermiştir. 13 yıldır yılmadan gerek ikili ilişkilerimizde gerekse çoklu platformlarda doğru bildiğimizi savunduk. Herkes Suriyelileri terk ettiğinde Türkiye yanlarında durdu. Cumhurbaşkanımızın güçlü iradesi, umudunu kaybeden Suriyeliler için umut ışığı olmaya devam etti. Adaletin, bölgesel barışın ve istikrarın tecellisi için her türlü güçlüğü omuzladı. Diplomatik hamlelerimizi yaparken sadece kendi milli güvenliğimiz ve huzurumuz için değil bölgemiz için huzur ve refah istediğimizi de samimiyetle gösterdik.

*Bölgesel garantörlük teklifi ile sorunun iki devleti çözüm temelinde olması gerektiğini ilk günden itibaren vurgulayan yine Türkiye oldu. Uluslararası Adalet Divanı'ndaki davalara müdahil olduk. Kurulmasına öncülük ettiğimiz İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Filistin Temas Grubu üyeleriyle çeşitli ülkelerde defalarca üst üste girişimlerde bulunduk. Ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve Filistin'in devlet olarak tanınması için yoğun bir diplomasi mesaisi yaptık. Bu temasların da etkisi ile 1 yıl önce ateşkesi zikretmekten dahi çekinen birçok ülkenin, bugün ateşkes ve iki devletli çözüm savunucusuna dönüştüklerini memnuniyetle görmekteyiz. Filistinli kardeşlerimize desteğimizi insani yardımlarımızla da ülke olarak gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz. Lübnan’daki ateşkesin kalıcı olması ve Gazze‘de ateşkesin sağlanarak nihai çözüme gidilmesi için çalışmalarımıza bütün gayretimizle devam edeceğiz.

Bakan Tunç: İmralı'yla ikinci görüşme ile ilgili henüz talepte bulunulmadı Bakan Tunç: İmralı'yla ikinci görüşme ile ilgili henüz talepte bulunulmadı

*Savaşın sona ermesine ve Karadeniz’de seyrüsefer emniyeti sağlanmasına yönelik çabalarımızı aralıksız sürdürmekteyiz. Bölgemizde refah ve barışın temini için Orta Doğu'dan Kafkasya’ya, Asya’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Amerika’ya kadar her coğrafyada ilişkilerimizi geliştirme gayretlerimize aralıksız devam ediyoruz. Türk dünyasıyla bütünleşme hamlemiz doğrultusunda Türk Devletleri Teşkilatı'nı her geçen gün daha da güçlendirmekte ve küresel sistemde bir güç merkezi haline getirecek çalışmalarımızı aralıksız sürdürmekteyiz. Avrupa Birliği ile tam üyelik perspektifinden ilişkilerimizi ilerletme niyetimiz bakidir. Sürecin dar siyasi hedeflerle akamete uğratılması herkesten evvel AB için stratejik kayba yol açtığını her platformda dikkate getirmekteyiz. Türkiye ayrıca NATO içindeki stratejik konumunu muhafaza etmeye devam edecektir. Müttefiklerimizden de PKK, FETÖ gibi terör örgütleri ile mücadelede yanımızda olmalarını beklemekteyiz. Aynı şekilde ihracat kısıtlamaları gibi müttefiklik ruhuyla bağdaşmayan eylemlerden kaçınmaları da ayrıca taleplerimiz arasındadır.