Cuma, Mart 29, 2024

Avrupa Konseyi yaptırımları ve Türkiye’nin Strazburg sınavı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin son ihtarı 2003’teki Louzidou davasında işe yararken Kavala davasında AİHM kararına neden uyulmadı? Diğdem Soyaltın Colella Türkiye, Rusya, Azerbaycan gibi belli başlı ülkelerin Strazburg’la sınavını anlatıyor.

Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla 1949’da kurulmuş olan Avrupa Konseyi, Türkiye’nin de üye olduğu hükümetlerarası bir kuruluştur. Avrupa Konseyi’ne üye olabilmek için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ilgili devletlerce imzalanması şartı aranır. Strazburg’ta bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sözleşmenin uygulanması için yargısal bir denetim mekanizması sunar. Üye devletlerin vatandaşları AİHS’yi ihlal ettiği gerekçesi ile kendi devletlerine karşı AİHM’ye başvuruda bulunabilirler. AİHM kararları, AİHS’ye taraf devletler açısından bağlayıcıdır (madde 46/1). Avrupa Konseyi’nin karar organı olan Bakanlar Komitesi de Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin AİHM kararlarını uygulayıp uygulamadıklarını denetler ve mahkeme kararlarını uygulamayan ülkelere karşı yaptırım süreci işletir. 2010 yılında yapılan değişiklik ile Bakanlar Komitesi’ne AİHM kararlarına uymayan devletleri üçte iki oy çokluğu ile alınacak bir kararla AİHM’ye götürme yetkisi verilmiştir (madde 46/4). Mahkeme eğer ihlal tespit ederse Bakanlar Komitesi yaptırım kararı alabilir (madde 46/5). Bu yaptırımlar oy hakkının veya üyeliğinin askıya alınmasına ya da üyelikten çıkarmaya kadar gidebilir.[1]

Türkiye, Avrupa Konseyi’ne 1950’de üye olmuştur. Sözleşmeyi ilk onaylayan ülkeler arasında olduğu için Türkiye Avrupa Konseyi’nin kurucuları arasında sayılmaktadır. Bu üyelik Türkiye için uzun yıllar boyunca hem Avrupa değerlerine bağlılığının en önemli göstergesi hem de demokrasinin güvencesi olarak görülmüştür.[2] Bu üyeliğin en önemli kazanımı Türkiye’nin AİHS’ye taraf olması ve AİHM’ye bireysel başvuru hakkını kabul etmesidir. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin yaptırımları ile ilk kez 12 Eylül askeri darbesinden sonra karşılaşmış, üyelik durumu askıya alınmıştır. Türkiye ayrıca 1996 yılında da Konsey’in sosyal baskı aracı olan izleme prosedürüne tabi tutulmuştur. Dönemin hükümetlerince izleme sürecine dahil edilmek Türkiye için bir prestij kaybı olarak görülmüş ve izleme sürecinden bir an önce çıkmak için politikalar geliştirilmiştir.[3] AKP hükümetleri döneminde bu çabalar hız kazanmış, Türkiye 2004 yılında izleme prosedüründen çıkarılmıştır. Aynı yıl yapılan anayasa değişikliği ile Avrupa Konseyi üyeliğine olan bağlılık perçinlenmiştir.[4]Anayasanın 90. maddesine getirilen değişiklikle, başta AİHS olmak üzere, Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelere, kanunların üzerinde bir değer atfedilmiştir. Böylece AİHS ve AİHM Türk hukuk sisteminin bir parçası haline gelmiştir.[5]

Hukuki olarak sağlanan iş birliği Türkiye’nin Konsey bütçesine katkı payını artırması ile güçlenmiştir. Türkiye, ayrıca AİHM önünde artan dava sayısını azaltmak için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunu açmıştır. Fakat Türkiye’den Strasburg’a giden başvurular hala AİHM’nin iş yükünün önemli bir bölümünü oluşturuyor. AİHM’nin 2020 bilançosuna göre karara bağlanmayı bekleyen davaların %19’u Türkiye’den geliyor (toplam 11.750 başvuru). Aynı rapora göre, Türkiye, geçen yıl mahkeme tarafından en çok mahkum edilen ülkeler sıralamasında Rusya’nın ardından ikinci sırada yer alırken, düşünce ve ifade özgürlüğünden en fazla suçlu bulunan ülke olmuş.[6]15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ifade ve düşünce özgürlüğünün alanında Türkiye aleyhine açılan dava sayısının gözle görülür şekilde arttığını da belirtmek gerekir. 2020 yılında 168 adet Türkiye davasını sonuçlandıran AİHM, Türkiye aleyhine sonuçlanmış olan davalarda toplam 1,5 milyon Euro’nun üzerinde tazminat kararı almış.[7]

Bugüne kadar toplam 3 bin 674 adet AİHM kararını uygulayan Türkiye, 2003 yılında Louzidou davasında AİHM ve Bakanlar Komitesi ile bir çekişmeye girmiş ve ihlal süreciyle ilgili ilk kez bir uyarı almıştır. Rum Titina Loizidou’nun yaptığı başvuru üzerine, AİHM Türkiye’nin mülkiyet hakkını ihlal ettiğine hükmetmiş ve Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etmiştir. 1996 tarihli AİHM kararını uygulamayan Türkiye, 2003 Kasım ayında Bakanlar Komitesi’nin yasal ihlal prosedürü başlatacağı yolundaki son ihtarının ardından Aralık ayında AİHM kararını uygulamak yönünde irade göstermiş ve Loizidou’ya yaklaşık 900 bin dolar ödemiştir.[8]

Günümüzde Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve AİHM arasında benzer bir çekişmenin Kavala davası üzerinden yaşandığını görüyoruz. Hatırlayacak olursak Osman Kavala, Kasım 2017’de Gezi Parkı davasında alınan tutukluluk kararını, Anayasa Mahkemesi’ne taşımış, mahkeme 22 Mayıs 2019’da başvuruyu reddetmişti. Bu karar üzerine Kavala, AİHM’ye başvurmuştu.  AİHM, 10 Aralık 2019’da Türkiye’nin tutukluluk kararının AİHS’nin ‘özgürlük ve güvenlik hakkını’ düzenleyen 5. maddesini ve ‘kısıtlamaların sınırlanmasına’ ilişkin 18.maddesini ihlal ettiğine karar vermiş ve Kavala’nın serbest bırakılmasını talep etmişti.[9]Bakanlar Komitesi, AİHM kararına rağmen serbest bırakılmayan Osman Kavala ilgili olarak yaptığı açıklamada Kavala’nın serbest bırakılmaması halinde Türkiye hakkında ihlal prosedürü başlatılacağını duyurmuş Türkiye’ye Kasım 2021 sonuna kadar süre vermişti. Fakat Loizidou davasında işe yarayan son ihtar bu sefer işe yaramamış, Türkiye makamları verilen sürede hukuken bağlayıcı olmasına rağmen, AİHM kararına uygun hareket etmemişlerdir. Tutukluğunun devam etmesi ihlal prosedürünün ilk aşamasının başlatılmasına yol açmıştır.

İlk aşamada, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye yönelik verdiği ihlal kararını oylamaya sunmuştur. 46. madde gereğince ihlal ve yaptırım prosedürün başlatılabilmesi için gerekli üçte iki çoğunluk sağlanmış, 47 ülkeden 35’i ihlal prosedürünün uygulanması lehinde oy kullanmıştır. Komitede alınan karar Türkiye’ye gönderilmiş ve 19 Ocak’a kadar Türkiye’den yanıt vermesi talep edilmiştir.19 Ocak’ta Çağlayan Adliyesi’nde görülen davada, Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı alınmıştır. Bu kararın üzerine Bakanlar Komitesi Kavala hakkında 2 Şubat’a kadar bir tahliye kararı verilmemesi halinde ihlal prosedüründe ikinci aşmaya geçileceğini belirtmiştir. Bu karar Türkiye tarafından siyaset ağırlıklı olduğu için eleştirilmiş, Türkiye’yi hedef alan çifte standart olarak değerlendirilmiştir.[10]

İkinci aşamada Bakanlar Komitesi, 46. Maddenin kendisine verdiği yetki uyarınca Türkiye’yi AİHM’ye intikal ettirmek yönünde bir karar alabilecek. Bu karar yine üyelerin üçte ikisinin oyu ile alınabilecek. Oy çokluğu sağlanırsa, AİHM, Türkiye’den savunma isteyecek ve Türkiye’nin kritik Strazburg imtihanını başlayacak. Eğer AİHM 46. maddenin 1. fıkrasına hükmederse yani “Türkiye, yükümlülüğünü yerine getirmemiştir” şeklinde bir karara varırsa, Bakanlar Komitesi Türkiye hakkında bir nihai karara varacak; Türkiye için oy hakkının veya üyeliğinin askıya alınmasından üyelikten çıkarmaya kadar uzanan yaptırımlar masaya yatırılacak.

Belirtmek gerekir ki Avrupa Konseyi, üyelerine karşı yaptırım uygulamak konusunda oldukça ihtiyatlı davranmaktadır. Bugüne kadar hiçbir üye üyelikten çıkarılmamıştır. Oy hakkının askıya alınması daha önce askeri darbe nedeniyle ile Yunanistan (1967) ve Türkiye (1981) için kullanılmıştır.2014’te Kırım’ı ilhakının ardından Rusya’nın da oy hakkı asıya alınmış fakat Kırım işgalinin devam etmesine rağmen 2019’da Rusya Bakanlar Komitesi’ndeki oy hakkını geri kazanmıştır. Bu kararın ardında Avrupa Konseyi’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin yattığı iddia edilmiş, bütçeye önemli katkı sağlayan Rusya’ya siyasi bir taviz verildiği öne sürülmüştür.[11]

46.maddede tanımlanan ihlal prosedürü ise bugüne kadar sadece Azerbaycan’a karşı Bayram Mammadov davasında uygulanmıştır. Azerbaycan’da muhalif bir partinin kurucuları arasında yer alan Mammadov, 2013 yılında tutuklanmış fakat AİHM Azerbaycan’ın bu tutukluluk kararı ile AİHS’nin 5’incive 18’inci maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir. Hatırlarsak, AİHM Türkiye’ye Kavala dosyasında da benzer maddelerden ihlal kararı vermişti. Türkiye gibi AİHM’nin bağlayıcı kararını uygulamayan Azerbaycan’a karşı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Sözleşmenin 46/4’te öngörülen ilgili ülkeyi AİHM’ye şikayet etme mekanizmasını ilk defa kullanma kararı almıştır.[12] Bakanlar Komitesi, bu karar ile 2010 yılında hayata geçen bu yeni infaz mekanizmasını işletmekten kaçınmayacağını ve AİHM kararlarına uymayan devletleri AİHM’ye şikayet etmekten geri durmayacağını açıkça göstermiştir.[13]Kararın ardından Azerbaycan Yüksek Mahkemesi Mammadov’un tutukluluk kararını iptal etmiş ve sorun altı yılın sonunda AİHM’nin verdiği kararın doğrultusunda çözülmüştür.

Bakanlar Komitesi, Türkiye için de 46/4’te tanımlanan ihlal ve infaz mekanizmasını devreye sokarak benzer bir olumlu sonuca varmayı hedefliyor olabilir. Fakat belirtmek gerekir ki uluslararası mahkeme kararlarına uymamak Avrupa’da bazı ülkelerde de yükselen bir trend. En son Polonya hükümeti, üye olmasına rağmen Avrupa Birliği (AB) hukukunun belirli konularda ulusal mevzuata üstünlüğü ilkesini reddetmiş ve hayata geçirdikleri yargı reformunu savunarak Avrupa Adalet Divanı kararını uygulamama kararı vermiştir. Avrupa Adalet Divanı, yargı bağımsızlığını zedeleyen yasal değişiklikleri hayata geçirmekte ısrar eden Polonya’ya para cezası vermiş, ilgili değişikliği yapana ve Adalet Divanı’nın kararını yerine getirene dek Polonya’yı AB Komisyonu’na her gün 1 milyon Euro para cezası ödemeye mahkum etmiştir. Fakat yaptırımlar bazen beklenin aksine sonuçlar da yaratabilir; demokratik kazanımlar yerine popülist siyasete hizmet eder bir hale gelebilir ya da Batı karşıtı milliyetçi söylemleri güçlendirebilir. Türkiye 2017 yılında, 13 yılın ardından, Avrupa Konseyi’nin izleme sürecine yeniden alındığında buna benzer bir durum yaşanmış, Avrupa karşıtı söylemler seçim propagandalarında kendini güçlü şekilde hissettirmişti.[14]Türkiye aynı yıl Konsey’e ödediği katkı payını da yarıya düşürmüştü. Bu noktada, Konseyin ihlal ve yaptırım mekanizmalarının siyasi taviz iddialarına yer vermeyecek şekilde adil olarak uygulanması gereğinin altını çizmekte fayda var. Ancak bu şekilde demokratik yükümlülüklerinden kaçan ve popülist söylemlere meyleden ülkelere karşı güçlü bir irade gösterilebilir.

 

Kaynaklar

[1]KanstantsinDzehtsiarouand Donal K. Coffey (2019) Suspension and Expulsion of Members of the

Council of Europe: Difficult decisions in troubled times. International and Comparative LawQuarterly 68(2): 443–447

[2]Ihsan Dağı (1996) DemocraticTransition in Turkey, 1980–83: Theimpact of Europeandiplomacy.

MiddleEasternStudies 32(2): 124–141

[3]Dağı (1996)

[4]DigdemSoyaltin-Colella(2021) (Un-)DemocraticChangeandUse of SocialSanctions forDomesticPolitics: The ‘Council of Europe Monitoring’ in Turkey, International PoliticalScienceReview42(4):484-500

[5]Ahmet Burak Bilgin(2017) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin İç Hukuktaki Yeri. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi22(1):81-130

[6] ECHR – Analysis of Statistics 2020, https://www.echr.coe.int/Documents/Stats_analysis_2020_ENG.pdf

[7]Council of Europe Committee of Ministers (2020) Supervision of theexecution of judgmentsanddecisions of the ECHR, 14th Annual Report

[8]Türkiye, Loizidou Davasinda Maddi Tazminat Ödeyecek, AB Başkanlığı, 20.06.2003,https://www.ab.gov.tr/p.php?e=27415

[9]Benzer şekilde Selahattin Demirtaş davasında da AİHM 2016’dan beri devam eden tutukluluk halinin AİHS’nin 18. maddesini ihlal ettiğini belirtmiş ve Demirtaş’ın salıverilmesini talep etmişti.

[10]Çavuşoğlu’dan Kavala iddiası: AİHM kararı uygulandı, Bianet, 20.01.2022, https://m.bianet.org/bianet/siyaset/254786-cavusoglu-dan-kavala-iddiasi-aihm-karari-uygulandi

[11]Nicolas Tenzer(2018) Is Russia Blackmailing the Council of Europe? EUObserver, 17.09.2018, https://euobserver.com/opinion/142849

[12]AİHM’den kritik Azerbaycan kararı,Deutsche Welle Türkçe, 29.05.2019, https://www.dw.com/tr/aihmden-kritik-azerbaycan-karar%C4%B1/a-48969123

[13]Sedat Ergin (2020) Avrupa Konseyi’nde bir AİHM ihlalinin öyküsü, Hürriyet, 25.12.2020, https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/avrupa-konseyinde-bir-aihm-ihlalinin-oykusu-41697856

[14]Soyaltin-Colella(2021)

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI