Perşembe, Nisan 25, 2024

Armağan Öztürk yazdı | Sosyal Devlet mi Sosyal Darwinizm mi?

Salgınla nasıl mücadele edeceğiz? Bu işin sonu nereye varacak? İnsan türü yok oluşun eşiğinde mi? O kadar çok soru var ki herkesin aklında. Yeni sorular yaratma ihtimalini içerisinde barındırsa da geldiğimiz yeri iki patikada özetleyebiliriz: İnsanlık daha güçlü bir sosyal devlet seçeneği ile daha keskin bir Sosyal Darwinist kabullenme arasında gidip geliyor. Resmi politik çizgi devlet müdahalesinin genişletilmesi yönünde. Ama özellikle halklar bakımından, popüler kültür içerisinde, hatta entelektüeller ve akademisyenleri de bir ölçüde kapsayan Sosyal Darwinist bir çizgi de var. Bu ayrımı derinleştirmeden önce toplumlar arasındaki farkların salgınla mücadeleyi nasıl etkilediği üzerine birkaç şey söylemek yerinde olacaktır.

Türkiye dahil olmak üzere hemen her ülke için her gün salgının kaç kişiyi etkilediği ve kaç ölüm olduğu bilgileri güncelleniyor. Comte yaşasa hayran kalacağı bir manzarayla karşı karşıyayız. İstatistik ve Tıp bilimleri sayesinde bir kesinlik anı yaşanıyor. Herkes bilim insanlarını takip ediyor. Ölümün kesinliği siyaseti, ekonomiyi ve dini kıpırdayamaz hale getirdi. Pozitivizm yeniden yükselişe geçti. Bu ortamda, ortaya saçılan rakamlar ülkeler arasında keskin bir bölünmenin olduğunu göstermekte. Bir tarafta Çin, G. Kore, Japonya ve Almanya örnekleri bakımından bir başarı hikayesi, diğer tarafta ise İtalya’nın vaziyetinde kristalize olan ve dünyanın epey bir kısmının da İtalya örneğine yakın durduğu bir dağılma ve başarısızlık hali var.

Başarılı ülkelerin corona meselesi özelinde ortak özellikleri şunlar: Vaka sayısı artmıyor, ölüm ve vaka sayısı nüfusa göre çok düşük seviyede (Çin), vaka sayısı çok az artıyor (Japonya ve G. Kore), nüfus çok yaşlı olmasına rağmen ölüm ve vaka sayısı çok az (Japonya), vaka sayısı hızla artıyor ama ölüm oranı çok düşük (Almanya). Dünyanın geriye kalanı ise bu ideal örneklerin kötü kopyaları. Mesela yaşlı Japonya’da ölü sayısı sadece 44’iken yaşlı İtalya’da bu sayı Japonya’nın 100 katı.

Salgınla mücadele konusunda başarılı olan ülkelerin ortak bir özelliği var: Bu ülkelerin tamamı gerek geçmişlerine hakim sosyal-siyasi düzenleri gerekse bugünkü toplumsal yapıları bakımından kolektivistler. Bu dört ülkede de bireycilik zayıf. Başta devlet olmak üzere toplumsal kurumlar güçlü. İnsanlar kural takip etme eğilimdeler. İtaat, çalışkanlık, düzen, otoriterlik, militarizm çeşitli kertelerde etkin. Bu durumu tersten yorumlamak da mümkün. Pekala toplumda ve devlette kolektivist yapı zayıfladıkça salgınla mücadelede zafiyet artıyor da diyebiliriz.

Tartışmaya açtığımız bu bilgi sosyal devlet ile Sosyal Darwinizm seçenekleri arasındaki ayrımı yorumlamak için oldukça işlevsel. Şöyle ki, kolektivist toplumlar bir şekilde salgını kontrol altına alıyor. Geriye kalanlar ise yol, yöntem ve model arayışında. Bahsi geçen arayış sürecinde en acımasız yorum yaşlıları gözden çıkaran Sosyal Darwinist çözüm. Salgının kaçınılmaz bir şekilde güçlü olanı ayakta tutup zayıfı yok eden bir süreci ön plana çıkardığı tezi işleniyor. Corona’dan ölenlerin ezici bir çoğunluğunun yaşlı ve hastalar olması gerçeği Sosyal Darwinist çizgiyi popülerleştirmekte. Bir ara İngiltere bu bakış açısına göz kırptıysa da şu an için hiçbir devlet Sosyal Darwinizmi açıkça savunmuyor. Ancak mikro düzeyde işlerin başka şekilde işlediğini hepimiz biliyoruz. İtalya’dan gelen haberler korkunç. Yoğun bakım ünitelerindeki doluluk gerekçe gösterilerek yaşlı ve hastalar ölüme terk ediliyor. Hastane koridorlarında ölen insanların videoları var sosyal medyada. İşlerin bu kadar vahimleşmediği yerlerde, bu genellemeye Türkiye’de dahildir, salgına yönelik hemen her söylem yaşlı ve ölüm kelimelerini aynı cümle içerisinde kullanan değerlendirmeleri yoğun bir şekilde içerisinde barındırıyor. Sosyal Darwinizm yaşlıları “kutsal insan” haline getirmiş durumda. Bu yorum, yani yaşlıların nasıl olsa öleceği varsayımı toplumun geriye kalan kesimini, özellikle de gençleri rahatlatmakta.

Sosyal devlet ise elimizde kalan demokrasiyle uyumlu ve makul olan tek seçenek. Eğer toplumsal yapımız çok da kolektivist değilse, dolayısıyla insanlar kendiliğinden bir şekilde kurallara uyma konusunda istekli davranmıyorsa ve yaşlıları feda etmeden yola devam etmek istiyorsak sosyal devleti güçlendirme dışında seçeneğimiz yok. Bu bağlamda salgın yarattığı devasa acılar yanında bir fırsat da sunuyor pek çok topluma. Demokrasinin alanını daraltıp sosyal devleti aşındıran neo-liberal düzeni yok edebiliriz. İnsanlarımızı öldüren corona aynı zamanda insanlarımız için bir umut. İroni ve gerçeklik yine yan yana.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER