Cuma, Mart 29, 2024

Armağan Öztürk yazdı | Aşı tedirginliği

Sağlık Bakanlığının Covid-19 pandemisiyle mücadele sürecini başarıyla yönettiğine dair algı son gelişmelerle yerle bir oldu. Muhalefet ve Türk Tabibler Birliği en başından beri Bakanlığın pek çok şeyi yanlış yaptığı konusunda toplumu uyardı. Ancak Sağlık Bakanının doktor kimliği, salgının erken döneminde alınan sert önlemler ve yaz aylarında yaşanan psikolojik gevşeme “başarı hikayesi” algısını yüksek tuttu. Ancak sonbaharla birlikte iktidarın vebalinin sadece maske dağıtımındaki beceriksizlikten ibaret olmadığını öğrendik. Bakanlık en baştan beri hasta-vaka ayrımı yapıp gerçek bilgileri halktan gizlemiş. Bu aralar gerçek vaka sayıları açıklanıyor. Dünyada ilk üçteyiz. Ama tartışmalar bitmiyor bir türlü. Çünkü sahadan gelen verilen ve TTB’liğin açıklamaları vaka sayısının daha yüksek seyrettiği yönünde. Daha vahimi ise ölüm sayıları. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun fitilini ateşlediği tartışmada Bakan Koca’nın yanıtları ikna edici olmaktan çok uzak. Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde bulaşıcı hastalıktan ölen insan sayısı geçen senenin yaklaşık iki katı. Ortada Covid dışında ciddi bir salgın olmadığına göre, Bakanlığın açıkladığı vefat sayıları da şaibeli. Geldiğimiz yer bu. Salgınla mücadelenin sağlık ayağında ciddi bir güvenirlik ve şeffaflık sorunu var.

Salgın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sonbaharda şiddetlenirken aşı çalışmaları umut verici bir aşamaya yaklaştı. Aşı yarışına başlangıçta pek çok ülke katılsa da bugün itibariyle Amerikan, İngiliz, Alman, Çin ve Rus aşıları kullanıma en yakın örnekler olatak kamuoyunda tartışıyor. Hiçbir aşı uluslararası düzeyde ruhsat almış değil hala. Ama bu aşılarının en geç gelecek sene başı gibi yaygın bir şekilde kullanıma açılacağı olağan bir beklentiye dönüşmüş durumda. Çok fazla söylenti ve bir o kadar da bilimsel kanıt dolaşıyor ortaklıkta. Genel eğilim ABD, İngiliz ve Alman aşıların Rus ve Çin aşılarına göre daha güvenilir olduğuna yönelik. Aşı siparişleri bu genel kanaatinin yansıması gibi. Hemen her ülke bu üç aşıdan en az birine ulaşmak için ön sipariş veriyor. Çin ve Rus aşılarına ise aşıların bulunduğu ülkeler dışında pek rağbet yok. Bu tablonun tek ciddi istisnası Türkiye. Yerli aşı yapacağız diye yola çıkan iktidar sonunda Çin aşısına doğru dümeni kırdı. Peki, neden Çin aşısı? Ne Sağlık Bakanı ne de Bilim Kurulu kamuoyuna Çin aşısının neden tercih edildiğini açıklayamadı şu ana kadar? Üstelik toplumda Çin aşısına karşı ciddi bir hoşnutsuzluk var. Belki de Çin aşısı en az Alman aşısı kadar yararlıdır. Ama bu noktada algı o yönde değil. Virüsün Çin’den yayılmış olması, Çin mallarının tüketicinin zihninde kötü mal olarak kabul görmesi ve tabii ki salgınla mücadele noktasında ciddi bir itibar kaybına uğrayan Sağlık Bakanlığının Çin aşısını seçmesi halkın bu aşıdan uzak durmasının başlıca sebepleri. İnsanlar iktidara güvenmiyor. Onun seçtiği aşıya da. Bu vaziyeti aşı karşıtlığı olarak yorumlamak abartılı olur. Ama kesinlikle bir aşı tedirginliği var. Sağlık Bakanı Koca’nın “aşıyı kameralar önünde önce ben olacağım” açıklaması ise bu tür beyanatlara güvenmeme noktasında hayli tecrübeli olan vatandaşı ikna edecek kadar etkili bir çıkışa karşılık gelmiyor. Daha önce kameralar önünde çay içip çay hasadının radyasyondan etkilenmediğini kanıtlamaya çalışan bakanlar olmuştu Türkiye’de. Ezcümle, salgının hemen her aşamasında beklentilerinin altında kalan Sağlık Bakanlığı yönetimi şimdi de aşı sınavında ter dökecek. Sonucu hep beraber yaşayarak göreceğiz.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER