Antakya’nın; yıkımın ardından nerede ve hangi yöntemlerle kurulacağı, kuşkusuz uzmanların önerileri dikkate alınarak kararlaştırılmalı. Ancak yüzlerce yıl yıkıcı depremlerle savrulan bir kentin, aynı yerde ayağa kaldırılmasında ısrar etmek, yeni dramlara yol açabilir. Antakya’nın Roma İmparatorluğunun üç büyük kentinden biri olduğu kabul ediliyor. Yeniden toprakları arasına katıldığı 1939 yılından bu yana, Türkiye Cumhuriyeti’nin de -varisi olduğu Osmanlı Devleti gibi- Ortadoğu’ya açılan en önemli kapısı. Antik Çağdan günümüze kadar barındırdığı uygarlıkların, günümüze ulaşabilen izlerini hoşgörüyle koruyor(du). Ne var ki, kurulduğu günden beri depremlerle iç içe yaşıyor. Son dönemin yöneticileri dikkate almasalar da gerçek bu. Bir zamanlar Olimpiyatların düzenlendiği kentin, tarihsel mirasının şifreleri belli ki, farklılıkları içselleştirmesinde gizli. Büyük İskender ile başlayan Makedon izli kimliği, Roma, Doğu Roma-Bizans- Memluk, Arap, İran ve bir süre Ermeni-Tigrans egemenliği ile günümüze kadar geliyor. Görkemli dönemlerinin izlerinin; antik çağda çok sık yaşadığı depremler ve sel nedeniyle, toprağın 11 metre derininde günümüzdeki adıyla, “Kurtuluş Caddesinin” altında kaldığı biliniyor. Amik Gölü ‘nün kurutulması, Amik ovasının imara açılması yetmemiş gibi tam orta yerine -uyarılara karşın- havaalanı inşa edildi. Yaşadığımız felakete davetiye çıkaran anlayışla yönetildiği ortada. Yerelden, Ankara’ya kadar bütün kademelerde görev alanların, en basit yapılaşma kurallarını göz ardı eden, çıkarcı tutumları yüzünden, geçtiğimiz 6 Şubat günü bir kez daha yıkıldı. Antakya’da ayakta kalabilen kültür varlıkları insanlık tarihinin binlerce yılda oluşan ortak mirasının önemli anıtları arasında yer alıyor. Anadolu’nun hafıza mekânlarını barındırıyorlar.
Antakya son yıllarda Suriye ile gerilen ilişkiler yüzünden yoğun göç aldı. Doğal olarak rant hedefli yapılaşmanın doruğa çıktığı bir sürecin içine yuvarlandı. Uluslararası demografik bir planın parçası olduğu kuşkusu uyandıran bu gelişmenin, toplumsal etkileri henüz tam olarak ortaya konmadı.
Kültür ve Turizm Bakanlığının deprem sonrası yürütüleceğini açıkladığı, güvenlik ve koruma çalışmaları kuşkusuz yerinde. İlk adım -Hatay- Antakya’nın kültürel-tarihsel ve arkeolojik geçmişine uygun, temsil ettiği inançlara ait günümüze ulaşabilen kutsal mekânlarının, ayakta kalan bölümlerini korumak olmalı. Yıkımın etkilerinden kısa sürede kurtulma eğiliminin, bu aşamada kamuoyunda baskın gelmesi doğal. Ancak yapılacakların başarısı, bilimsel kriterlere uygun, disiplinler arası çalışmaya dayalı koruma-kurtarma kararlarının, öncelikle alınmasına bağlı. İlgili ulusal ve uluslararası kurumların katılımlarıyla, ortak bir çalışma zeminini ivedilikle oluşturmak gerekiyor. Bu bağlamda TMMOB, Meslek Odaları, Üniversiteler, STK’lar, yurt içi ve dışından sanat tarihçileri, müze ve eski eser uzmanları ile tarihçilerin katkılarının alınması çok önemli. Bölgede günümüze kadar ulaşan kimliklerin kanaat önderlerinin görüş ve önerilerini dikkate alan, sivil bir girişimin destek sağlamaya katkı yapacağı çok açık. Antakya son yıllarda Suriye ile gerilen ilişkiler yüzünden yoğun göç aldı. Doğal olarak rant hedefli yapılaşmanın doruğa çıktığı bir sürecin içine yuvarlandı. Uluslararası demografik bir planın parçası olduğu kuşkusu uyandıran bu gelişmenin, toplumsal etkileri henüz tam olarak ortaya konmadı. Depremin ardından Bölgeden Türkiye içine doğru, ciddiye alınması gereken bir nüfus hareketliliği yaşanması kaçınılmaz. Özellikle Suriye’den gelenlerin bölge dışına çıkmalarına izin verilmeyişi, dikkatli davranılmazsa ileride çözümü kolay olmayacak sorunlara da yol açabilir. Antakya’nın; yıkımın ardından nerede ve hangi yöntemlerle kurulacağı, kuşkusuz uzmanların önerileri dikkate alınarak kararlaştırılmalı. Ancak yüzlerce yıl yıkıcı depremlerle savrulan bir kentin, aynı yerde ayağa kaldırılmasında ısrar etmek, yeni dramlara yol açabilir. Antik Çağdan günümüze kadar ulaşan kalıntıların bir bölümü, dönemlere göre oldukları gibi korunabilir. Böylece gelecek kuşaklara; örnek alacakları bir tür doğal afetler ve uygarlıklar karşılaştırması yapabilme olanağı tanınır.
Editör: TE Bilisim