Perşembe, Mart 28, 2024

Andropoz: Oyunculuk iyi mi?

Yalnızlık, kelime kökeninin işaret ettiği gibi yalın bir hâl falan da hiç değildir. Alaç bulaç olmuş bir yün çilesi kadar karmakarışıktır hatta. İçine girdikçe çoğalırsın ekseriyetle. Biliriz ki parçalar ufaldıkça kalabalık görüntü yoğunlaşır.

Biz insanlar, topluma dönüklüğü keyiften seçmeyiz. Bu bir mecburiyettir. İnsan kesiminin tarihselliğinin de bir icabıdır hatta. Ana bedeninden ayrıldığımızdan bu yana yalnızlık bizimle toprağa kadar gidiyor olabilir. Evet. Öyle mütemmim cüzümüzdür ki… Öyle ayrılmazımız… Of ki ne of…

Bu arada, bu öyle’ler, onu edebileştirmek, gerçekliğini inceltmek için değildir. Yanlış anlaşılmaya mahal vermeyelim. Yalnızlık yerin dibine batsın hatta. Bu anlatım, onun karşılık geldiği yeri vurgulamak içindir aslında. Toparlayıp devamla kelam edecek olursak, cebimizde taşıdığımız en gerekli eşyamız gibi olması yalnızlığın, bizi münasebetlerimizden kurtaramaz. Bir tür olarak insanlığın sınıfından geçmiş sayılmayız yalnızız diye. Başarılıyız diye kimse alnımızdan öpmez.

Yalnızlık, kelime kökeninin işaret ettiği gibi yalın bir hâl falan da hiç değildir. Alaç bulaç olmuş bir yün çilesi kadar karmakarışıktır hatta. İçine girdikçe çoğalırsın ekseriyetle. Biliriz ki parçalar ufaldıkça kalabalık görüntü yoğunlaşır. Kaçımız elma dilimlerini az daha ufaltarak tabağı daha dolu göstermek istemedik ki?

Ne kendinden ayırabilirsin ne onunla yapabilirsindir. Deliye bağlar seni yalnızlık. Deli deli olursun. Meczupluk, bir kişiden fazla kişiyi ırgalar. Evde bir anormalin olması, diğer normalleri hizaya getirir. Ne kadarsan artık, o kadar, içinde bulunduğun toplam kadarsındır. Bir dirhem fazlası olmadığın gibi eksiği de değilsindir.

Bir diğer yandan, yalnızlığı nasıl anladığımız ya da nasıl anlamlandırdığımız bile yukarıda bedeninden ayrı düştüğümüzü söylediğimiz şu anamız varya ondan başlayarak geriye doğru saran bir kodla ilgilidir. Sana gelirken yönü ileriye dönük fakat bir o kadar ucu geriye dokunan bir kod… Yalnızlık ve içinden türediği toplumsallık tam da bu ikilem arasında salınır durur.  Buraya kadar eyvallah. Yine benzetmenin köküne vurduk. Arkamızdan konuşturmayalım. Az somutlayalım durumları.

Sezar ordusuna vur emri verirken kendisini ne kadar güçlü gördüyse o kadar da zayıf görmüştür. Gücünü erlerinden alır. Zayıflığı kendisinden kaynaklanır. Bu bir varsayım ya da amiyane tabirle işkembeden atma bir yorum olamaz. Her eylemde bu durum böyledir. Sovyet Bloğu, Gorbaçov’un hainliği ile düşmüş olabilir mi bir tek? Gorbaçov ülkesinin başını çektiği ve o vakte değin tam anlamıyla kapitalist biçime kafa tutan sosyalist düzenin çözülmesinden tek başına sorumlu olabilir mi? Bu mimli liderin, dünyanın basıncı karşısında durumunu koruması giderek zorlaşan ülkesinde, yalnızlık hissi çok mu galebe çalmış yahut dış mihrakların cazibeli çağrısına çok mu kulak kesilmiş gibi sorular, elbette anlamlı olabilir.

Ama ya sen? En son kertede sen değil misin, emeğin sahibi olarak bunların itibarını yere seren?

Ama bir o kadar siyasal psikolojinin konularıdır. Bireysel psikolojinin değil. Çünkü kendisi, ölümünden bunca sene geçmiş olsa bile ardından tüm dünyanın konuştuğu nadir insanlardan biridir. Artık bu şans mı başka bir şey mi mezarında düşüne dursun. Ama Gorbaçov ya da Sezar’ın, benim rahmetli ve sıradan dedemden daha toplumsal biri oldukları kesin.

Bir tiyatro oyuncusu, LGBTİ+ bireylere karşı ayrımcılığı ya da şövenist boyuttaki “vatanperverliği” kamuoyuna ittirirken bunu canı sıkıldığından yapmıyordur. Yalnızlıktan krize girdiği için ve bu duygusunu aşmak bir elinde telefonu, davranmıyordur. Oynadığı başarılı bir rol var ise de onu an itibariyle itibarsızlaştırdığı bir düzlemde başka bir meşruiyet ya da diğer deyişle başka bir toplumsallık peşindedir. Ama asla ve kat’a bunu tek başına yapmıyordur. Sanat sanat için bileyken bile toplum içindir. Performanstan göz bebeğimizi büyütmek bir maharet elbette. Kanı üç kuruş etmeyen bir yazar olduğun bilinse de kaleminden dökülmüş bir metnin kendisinin saygınlığı ayrı pek tabii. Ama ya sen? En son kertede sen değil misin, emeğin sahibi olarak bunların itibarını yere seren?

Gündemde “Andropoz” isimli bir dizi var diyorlar. Oyunculuk iyi mi? Ne dersiniz?

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI