Cumartesi, Nisan 20, 2024

Altılı mutabakat arayışı, dönüştürücü kapasite ve yeni siyaset

Türkiye’nin ihtiyacı olan siyaset, sistem değişikliğiyle sınırlı kalmayan, yöntemleriyle de “yeni siyaset”tir. Altılı muhalefetin yeni siyaseti önce yeni anayasa ile bir ana metne dönüştürmesini, ardından yasalarla bunu örecek bir mesaiye yönelmelerini umuyoruz.

Altı muhalefet partisinin temsilcileri hafta içinde sistem değişikliğine yönelik ilkeler bildirgesi konusunda metnin ilkelerini belirlemek amacıyla üçüncü kez bir araya geldiler. Medyaya yansıyan bilgilerden öğrendiğimize göre, nihai metin genel başkanlara sunulacak aşamaya gelmese de altı partinin üzerinde anlaştığı konuların çoğu belirlenmiş, bu anlamda  ortak metnin genel çerçevesi ortaya çıkmış. Fikret Bila’ya göre metin altı muhalefet partisinin seçim öncesinde ve seçimi kazandıklarında iktidarda izleyecekleri yol haritası niteliği taşıyacağı için, altı partinin seçim bildirgesi olarak kabul edilebilir[1]. Partilerin ilkesel anlamda mutabakata vardıkları maddeler; Tarafsız Cumhurbaşkanlığı, Güçlü Parlamento, Tarafsız ve Bağımsız Yargı, Yüksek Seçim Kurulunun Yeniden Yapılandırılması, Özgür Medya, Sayıştay’ın Yetki ve Denetleme Alanının Genişletilmesi, Anayasa Değişikliği Yöntemi, Kürt Sorununun Çözüm Yöntemi, Şeffaf Yönetim. Muhalefetin yeni bir sisteme geçiş adına yürütmüş oldukları çalışmalarda HDP’nin yer almaması müzakere ve mutabakatın kapsayıcılığı anlamında sorunlu olsa da bu partinin mevcut sisteme yönelik eleştirileri dikkate alındığında HDP’nin de en azından bu partiler arasındaki olası mutabakat konusunda mutabık kalacağı öngörülebilir. CHP temsilcisi Muharrem Erkek’e göre oluşacak metin bir zihniyet değişimi metni olacak ve Anayasa değişikliği dahil sonraki çalışmalara esas oluşturacakmış[2]. Metnin bir zihniyet değişimi metni olup olamayacağını değerlendirmek için, metindeki ilkelerin dönüştürücü bir kapasiteye sahip olup olmadığından yola çıkarak, Yeni Siyaset için bir yol haritası potansiyeline bakmak gerekir.

Dönüştürücü Kapasite

İlkesel olarak görüş birliğine varıldığı iddia edilen maddeler genel hatlarıyla ele alındığında, Türkiye’nin otoriter-dışlayıcı yeni statükosuna bir meydan okuma olduğu açık.  Öngörülen Tarafsız Cumhurbaşkanlığı modeli yeni sistemde savrulmuş Cumhur ile siyaseti ayrımsız ve ayrıcalıksız yeniden bir araya getirme adına önemli. Bu anlamda devlet ile milleti yeniden kavuşturma adına Cumhurbaşkanlığı makamını sembolik bir konuma çekme talebi kapsayıcı siyaseti üretme adına da değerlidir. Güçlü Parlamento tesisi tarafsız cumhurbaşkanlığı gibi siyaseti yeniden topluma teslim etme, topluma dolaylı denetim yetkisi verme anlamında dönüştürücü bir kapasiteye sahip. Üstelik, yasama içinden çıkacak hükümetlerin pamuk ipliğine bağlı, zayıf, etkisiz olma olasılığına da bertaraf edecek nitelikte olmasının öngörülmesi, parlamenter sisteme ilişkin kısmi negatif algıyı da bertaraf etme potansiyeline sahip. Öngörülen Tarafsız ve bağımsız yargı modeli bir yandan yargıda liyakatın tesisi, siyasallaşmanın önlenmesi yönünde, diğer yandan sahip olacağı bağımsız statü ile işlevini siyasi etkiden etkin bağımsız yürütme adına ezber bozucu dönüştürme kapasitesi yaratabilir. YSK’nın gerek yeniden yapılandırılması, gerekse kararlarına karşı Anayasa Mahkemesine başvuru hakkının tanınması adeta uhrevileştirilen bu kurumun mutlak gücünün denetime açılması anlamında demokratik bir hamle olacaktır. Özgür Medya: Siyasi iktidara bağımlı hale gelen medyanın tarafsız haber verme işlevine yeniden kavuşturulması yönünde bağımsız ve özgür hale getirilmesi için atılacak her adım sadece medyanın değil, demokrasinin de standartlarını yükselterek, sistemi dönüştürme kapsasitesi anlamında değerlidir. Siyasi Ahlak yasası; mutlak güce sahip olmanın yıllardır unutturduğu siyasi ahlakın kurumsal düzenlemelerle tesisi adına atılacak her adım Türkiye’de popülist neo-patrimonyal kliantalist ilişkilerin çözülmesi, siyasetle ahlakın buluşturulması adına olmazsa olmazdır. Siyasi ahlak yasasının çıkarılmasıyla bu ilişkiler ağının tasfiye edilmesi sağlanabilir, bu yolla siyasette erdem temelli dönüştürücü kapasiteye doğru adım atılmış olur. Sayıştayın Yetkileri; Sayıştayın kamu  adına yetki ve denetleme alanının genişletilmesine ilişkin olarak altılı muhalefet arasında fikir birliğine varılması mali bağlamda Gün ışığında yönetim doğrultusunda atılacak önemli bir adımdır. Anayasa Değişikliği ve Yöntem: Parlamenter sisteme geçiş için öngörülen Anayasa değiğikliğinde sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, siyasi partiler, üniversiteler, barolar ve sendikalarla işbirliği öngörüsü sadece meseleye yöntemsel yaklaşım değil, aynı zamanda demokratik kapsayıcılık anlamında ve işbirliği adına ufuk açıcıdır. Kürt Sorunu: Sağdan sola, milliyetçisinden muhafazakarına altılı mutabakatın öznesi olan partilerin Kürt sorununun çözüm adresi konusunda üniter yapıya ve Meclis içinde çözüme yaptıkları vurgu, sorunun çözümüne yönelik toplumsal konsensusun sağlanabileceği  umudunu yaratmaktadır. Şeffaf Yönetim: Hesap verebilirliğin yönetim anlayışı ve sistem değişikliğinde temel yöntemsel referans olarak benimsenmiş olması, siyasi, yargısal ve kamuoyu denetimine işlevsellik kazandıracak olması anlamında gerekli olduğu kadar, değerlidir de.

Altılı mutabakatın uzlaştığı iddia edilen ve yukarıda değindiğimiz hususlar, tarafların da belirttiği gibi Türkiye’de yeni bir hükümet sisteminin inşası doğrultusunda olmazsa olmaz mekanizma ve araçlar olup, bu anlamda sistemsel anlamda bir dönüştürücü kapasiteye sahiptir. Fakat, bir zihniyet değişimi olmayıp, bu değişimin altyapısı olarak okunabilir. Bu araçsal mekanizmaların bir zihniyet değişimine yol açması kurumsal düzenlemelerden çok, siyasal elitlerin yeni sisteme geçildikten sonra süreç içinde sorunları tanımlama ve çözme yöntemleriyle ilgili olduğu kadar, yönetilenlerin bu değişime ne kadar istekli oldukları ve adapte olacaklarıyla da ilgili bir konudur.

DÖNÜŞTÜRÜCÜ KAPASITEDEN ZIHNIYET DEĞIŞIMINE GEÇIŞ

Sistem değişikliğiyle dönüştürücü kapasitenin kullanıma geçilmesi durumunda, buradan bir zihniyet değişimine uzanabilmek için önce çok boyutlu kurumsal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Ardından bunların hayata geçirilmesi konusunda elitlerin samimiyeti, isteği ve toplumun iknası önemlidir. Kurumsal düzenlemelerden kastettiğimiz öncelikle yeni bir Anayasanın yapımı, kurumların bu Anayasada işlevlerinin demokratiklik ve kapsayıcılık temelli tanımlanmasıdır. Yoksa, mevcut Anayasada da “Ama”larla dolu sayısız hak ve özgürlük alanı tanımlanmış şekilsel anlamda metinler mevcut. Konuya ilişkin çok sayıda uluslararası sözleşmeye de imza atılmış durumda. Fakat asıl sorun; ana metnin içeriğine dair toplumun farklı kesimlerinin bir arada yaşamalarına dair, hak ve özgürlük alanlarının kapsamı ve sınırlarına ilişkin bir geniş çaplı bir toplumsal uzlaşının olmaması.  Dolayısıyla zihniyet değişimine geçiş bağlamında başlangıç noktası geleceğin Türkiye’sinin yurttaş ve hak odaklı nasıl olması gerektiğine dair Anayasanın değişmez temel ilkeleri ve maddeleri ışığında herhangi bir kimlik referansına ihtiyaç duymadan sağlanacak anayasal mutabakattır. Bunun ardından, siyasi partiler, seçim, çalışma hayatı, sivil toplum alanı, örgütlenme hakkı, devlet-yurttaş ilişkisi başta olmak üzere yapılacak yasal düzenlemelerle zihniyet değişimi yolunda mesafe kat edilebilir. Tüm bunların üzerinde zihniyet değişimi şemsiyesi olarak düşünülmesi gereken ise eğitimdir. Bugün yaşadığımız sorunlar, çözülmüşlük ve çöküşün baş müsebbibi eğitim sistemi ve kurumlarının iyi yurttaş yetiştirmeyi dert edinmemesi, kendi makbul yurttaşını yetiştirmeye, yurttaşları tek tipe sokmaya odaklanmasıdır. Eğitim tabii ki sadece öğrenim kurumlarında verilen formel bir eğitim olmayıp, yurttaşın kendisini herhangi kutsal kabul edilen bir varlığa armağan etme ihtiyacı hissetmeden, aileden başlayarak alacağı yeni bir politik toplumsallaşma merkezli eğitim, ardından bunu öğrenim kurumlarında teorileştirilmesi, gündelik hayatta, iş yaşamında, siyasette ‘Ortak iyi’ hedefli kullanabilmesidir. Bu sağlanamadığı takdirde, alanında iyi meslek sahibi, parlamentoda çok sayıda yüksek öğrenimli, hatta doktoralı siyasetçi olsa da ‘Ortak İyi’yi içeren toplumsal çıktı zayıf kalacaktır.

MUTABAKATIN SONUNDA YENI BIR SIYASET TARZI ÇIKAR MI?

Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu siyaset, sistem değişikliğiyle sınırlı kalmayan, eskinin alışkanlıkları, yöntemleri ve tarzıyla eskimiş siyaset değil, Yeni Siyasettir. Altılı mutabakatın sistem değişikliği çalışmalarıyla başlangıç yaptığı dönüştürücü kapasitenin inşasında hedefin; Yeni Siyaseti kurum ve kurallarıyla önce Yeni Anayasa ile bir ana metne dönüştürecek, ardından yasalarla bunu örecek mesaiye yönelmeleri olduğunu umuyoruz. Altılı mutabakın öznesi partilerin toplumsal destekleri son araştırma bulguları veri alındığında aritmatik olarak bu mesainin başarıyla sonuçlanacağının ipuçlarını vermektedir. İlk seçimlerde parlamento ve Cumhurbaşkanlığı için gereken aritmetik üstünlük ‘kazanacak tek aday ve tek tur’la muhalefetin eline geçecek gibi görünüyor. Muhalefet için asıl sınav bundan sonra başlayacaktır. ‘Ne için ve kim için’ mutabakat arayışları sürüyor sorusuna ‘gücü bizim elimize almak için’, ‘Bizim için’ yanıtları aranırsa, -ki öyle olmadığını düşünüyoruz- kaybeden yine Türkiye olur. Buna karşılık, potansiyeliyle, birikimiyle, yeni bir siyaset tarzı inşa edecek Türkiye’nin önü açıktır. Ümidimiz odur ki altılı mutabakat ve diğer muhalefet partileri kazananın Türkiye olması için Yeni bir Siyaset adına yoğun mesai harcamaya kararlıdır. Unutulmamalı ki yol çok uzun ve engellerle dolu.

—-

[1] Fikret Bila, “Altı Muhalefet partisinin uzlaştığı çerçeve”, https://halktv.com.tr/makale/alti-muhalefet-partisinin-uzlastigi-cerceve-650633, Alıntı tarihi: 8 Ekim 2021.

[2] A.g.m.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI