Editör: TE Bilisim
Altılı Masa’nın arabesk kaderi
Dr. Ömer Terzi, Altılı Masa için Kurumsal İletişim Masası kurulmasını, bütün açıklamaları masa adına seçilecek sözcünün yapmasını, diğer parti liderlerinin olur olmaz açıklamalar yapmalarını engellemesi gerekiyor diyor.
90’lı yılların en ünlü TV anchormanlerinden Reha Muhtar’ın unutulmaz repliklerinden biri şuydu: “Merhaba sayın seyirciler, gün geçmiyor ki bir gariplik daha yaşanmasın!” Türk televizyon tarihine damga vuran bu replik, aslında o dönemde yaşanan sosyo-politik olayların dışavurumuydu. Çünkü 90’lı yıllar o kadar karanlık ve şaşırtıcı bir dönemdi ki, her gün utanıyor her gün şaşırıyor ve olaylar karşısında adeta alışkanlık kazanıyorduk.
Türkiye’nin kaderi bu olmalı ki bugün de pek farklı şeyler yaşamıyoruz. Hepimiz adeta korkunç günlerden geçiyor, ürkütücü bir rüyanın içerisinde gördüğümüz bu kâbusun son bulması için uyanmaya çalışıyoruz. Ancak ne var ki uyanamadan, rüya içinde rüya, kâbus içinde kâbus yaşıyoruz.
Dün, evvelki gün, ondan önceki gün… Toplumun büyük beklenti içinde, eksiklerini görmezden gelerek umut bağladığı Altılı Masa parti liderlerinin yaptıkları açıklamalar, bu kabustan uyanmamızı geciktiriyor, uyanmasak daha iyi olacak galiba dedirtiyor adeta.
Toplum, yıllardır siyasetin üzerlerimize akıttığı bu kirli, tehlikeli, ayrıştırıcı, kin ve nefret kusan dilinden bıkmış, illallah etmiş durumda. Eski Türkiye’den kurtulup yeni ve umut dolu bir ülke hayaline inanmaya çalışırken, umut olarak görülen parti liderlerinin birbirinden talihsiz açıklamaları yeşeren umutları adeta kökünden söküp atıyor.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın Ümit Özdağ ile ilgili yaptığı açıklama adeta bizleri utanç içerisinde bıraktı. Yaptığı o korkunç açıklama, on bin de bir oyu bile olmayan partisini geçin, Türkiye’ye umut olmaya çalışan diğer partilerin de çabalarını çöpe atacak türdendi. Ümit Özdağ hakkında "Çocukluğunda tecavüze uğramış çocuk psikolojisi ile bir ömür boyu alnından, aklından ve ruhundan silemeyeceğin..." diye devam eden bir tweetti bu. Sonra bu tweeti sildi ama ok yaydan çıkmıştı bir kere.
Altılı Masa’dan önce kendisini tanımıyorduk ama şimdi çok iyi tanıyoruz. Gültekin Uysal vakası, siyasetin ne kadar tehlikeli ve dönüştürücü olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu düşüncede olanların devlet yönetimine gelmeleri ve iktidar sahibi olmaları toplumu bugünden daha kötüye götürecektir.
DEVA Partisi Başkanı Ali Babacan'ın, Ortak Politikalar Mutabakat Metni için "Avrupa görecek, 'Aferin Türkiye'ye' diyecek" sözleri de yine bir şok yaşamamıza neden oldu. Dün açıkladıkları Ortak Mutabakat Metninde bazı belirsiz, merkeziyetçi ve muğlak ifadeler olduğundan bahsetmiştim. Bu belirsizliğin temel amacının da AK Parti seçmenini incitmeme kaygısından kaynaklandığını yazmıştım. Şimdi Ak Parti seçmeni nazarında düşman görülen Batı’nın, Altılı Masaya “aferin” demesi bu kurguyu nasıl etkileyecek düşünün.
Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu, İyi Partili siyasiler bu kadar rahat ve bu kadar ciddiyetsiz açıklamaları neye borçlular? Bu seçimi çantada keklik olarak görmelerine mi?
Bir Allah’ın kulu da Altılı Masaya kurumsal iletişim nedir, nasıl yapılır, siyasal iletişimde bütünlükçü yaklaşım nedir, nasıl olmalıdır diye fikir vermiyor mu? (Bu konuda ücretsiz danışmanlık verebilirim.) Dışarıya çıkıyorum, her yerde billboardlar ve afişler, her yer de brandalar ve parti liderlerinin sempatik fotoğrafları… Bir taraftan “Ben Kemal, Geliyorum” sloganları sosyal medyayı kuşatırken, bir yandan Meral Akşener’in parti logosuz billboardları, bir taraftan Ali Babacan’ın parti programını açıklama çalışmaları ve aday olursa cumhurbaşkanlığını kolayca alabileceğini söylemeleri, Demokrat Partili İl Başkanının Gültekin Uysal’ın adaylığı halinde cumhurbaşkanlığını çok güzel yapacağını söylemesi... Bu halk hangi birine inanacak hangi birine oy verecek?
Böyle kritik dönemde böylesine kurumsal anlayış kıtlığı, böyle ciddiyetsizlik, amatörlük kolay kolay görülemez. Bir taraftan bu seçim hayati diyeceksiniz bir taraftan da bu hayati seçimi tiye alacaksınız. Yok böyle bir şey, bu halkın umutlarını, sizlere verdiği krediyi bu kadar kolay harcayamazsınız. Aksi halde bu halk geçmişte kendisini vazgeçilmez gören siyasetçileri nasıl ki tarihe gömdüyse sizleri de siler bu sahneden.
Öte yandan AKP’ye bakıyorsunuz, ülkeyi getirdikleri nokta ortadayken, yurttaşların gözlerine baka baka dalga geçip şakalaşırken, hatalı oldukları halde bile kurumsal bir bütünlük anlayışı ile hareket ediyorlar. En azından hepsinin söylemleri, yalanları savunmaları, yaklaşımları aynı ve birbirlerini destekler nitelikte. Aksi olduğunda ne mi oluyor? Orayı biliyorsunuz, anlatmaya gerek yok.
Ayrıca, tarihi bir seçime gireceğiz ve ülkenin en büyük 3. partisi HDP’yi ve seçmenini yok saymakta tutarlı bir politika değil. HDP ile şeffaf bir biçimde anlaşma sağlanmalı ve destekleri alınmalı. “Benim nenem de Kürt, ben de doğulu bir aileden geldim, hepimiz kardeşiz, bizim Kürtlerle sorunumuz yok” gibi eski siyaset hikayelerine artık Kürtler inanmıyor.
Altılı Masa’nın en büyük partisi CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şu ana kadar insanüstü bir performans sergiledi; egolarını, hırslarını, makamları elinin tersi ile itti. Ülke için emek veren bir profil olarak liderliği yeniden tanımladı. Seçime sadece 3 ay gibi bir sürenin kaldığı şu günlerde Kılıçdaroğlu’nun; Altılı Masa için Kurumsal İletişim Masası kurulmasını, bütün açıklamaları Altılı Masa adına seçilecek sözcünün yapmasını, diğer parti liderlerinin olur olmaz açıklamalar yapmalarını engellemesini umut ediyoruz. Aksi halde parti liderlerinin yapacağı duygusal, ilgisiz, ciddiyetsiz, değersiz ve yersiz açıklamalarla hem kendi çabasının hem de ülkenin geleceğinin kaybedilmesi an meselesi.
Son cümleyi yine Reha Muhtar’a bırakalım. Reha Muhtar karısını boğarak öldüren adamı programına çıkarıyor. İlk sorduğu soru ise “Efenim, başınız sağ olsun. Acı var mı acı?” Evet bu şekilde giderse acı olacak hem de çok!
Yorumlar