Perşembe, Nisan 18, 2024

Almanya’nın seçimi: Pragmatizmin ve makul kalmanın zaferi

Merkel’in siyaseti bırakmasının ardından liderlik krizine giren CDU, II. Dünya Savaşı sonrasının en kötü sonucunu aldı. Scholz’un pragmatist, sakin, sorumlu, kontrollü ve öngörülü karakteri ise Alman seçmen için ikna edici oldu.

2021 yılı, Almanya siyaseti açısından dönüm noktası addedilebilecek bir yıl oldu. Angela Merkel’in siyaseti bıraktığı, 2005’ten beri iktidarın büyük ortağı olan Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) sandıkta tarihi bir çöküş yaşadığı, sürpriz şekilde sosyal demokratların (SPD) seçimden birinci çıktığı hareketli bir yıl oldu 2021. Şüphesiz, gelecekte Almanya siyasi tarihi yazılırken 2021 yılı, önemli bir dönüm ve kırılma noktası olarak kaydedilecek.

2021 federal seçimlerinin Almanya siyaseti açısından birkaç önemli çıktısı var: İlki, sosyal demokratların 2005’ten bu tarafa devam eden atalet döneminin sürpriz şekilde sona ermesi. Schröder döneminden miras üçüncü yol/yeni merkez yüküyle hesaplaşamadığı için uzunca süredir üzerindeki ölü toprağını atamayan ve düzenli olarak oy kaybeden, %10-15 bandına sıkışmış, krizdeki bir parti izlenimini veren SPD, seçime 3-4 ay kala yakaladığı ivmeyle önce %18-20 aralığını, ardından %25 düzeyini yakalayarak büyük bir sürpriz yarattı. Olaf Scholz’un Maliye Bakanı olarak CDU/CSU – SPD koalisyonunun sosyal politika yüzünü temsil etmesi ve toplum nezdinde popülaritesinin artması, CDU/CSU’nun sancılı bir Başbakan adaylığı süreci geçirmesi ve daha popüler bir isim olan CSU lideri ve Bavyera Başbakanı Markus Söder yerine epey silik bir figür olan Armin Laschet’in aday olması, CSU teşkilatlarının Laschet’e destek verme konusunda isteksiz davranması gibi faktörler, Scholz’u ve Scholz nezdinde SPD’yi öne çıkaran hususlar oldu. Olaf Scholz’un pragmatist, sakin, sorumlu, kontrollü ve öngörülü karakteri de Almanya’da seçmen için ikna edici bir etken oldu.

25 YAŞ ALTI SEÇMENDE CDU/CSU DÜŞÜŞTE, YEŞİLLER YÜKSELİŞTE

Seçimin ikinci çıktısı, Helmut Kohl döneminden sonra ağır krizler yaşayan ve Merkel eliyle yeniden yapılanma sürecine giren CDU’nun, yıllar sonra yeniden benzeri krize girmesi oldu. Merkel’in partiyi ve siyaseti bırakmasının ardından liderlik ve yönetim krizine giren CDU, seçimde II. Dünya Savaşı sonrası dönemdeki en kötü sonucu olarak krize girdiğini tescilledi. Ocak ayında yeni liderini seçmesi beklenen CDU’nun Merkel sonrasında nasıl bir rota izleyeceği ise şimdiden merak konusu. Partinin Merkel’in oturttuğu merkezde mi kalacağı, yoksa dümeni biraz daha sağa kırıp daha popülist söylemlerle mi ilerleyeceği, önümüzdeki aylarda netleşecek.

Seçimin üçüncü çıktısı, ülkenin köklü ve geleneksel partileri olan SPD ile CDU/CSU’nun, özellikle 25 yaş altı seçmende hızla güç kaybettiğinin daha net görünmesi. 25 yaş altı seçmende FDP %23 ve Yeşiller %22 oy alırken, SPD %14 ve CDU/CSU ise %11 civarında oy alabildi. Bu oy oranları, özellikle yakın ve orta vadede iki büyük parti için önemli sinyaller içeriyor. Bu bağlamda önümüzdeki dört yıl, bilhassa SPD’nin gençlik politikalarında öne çıkmayı arzuladığı bir icraat dönemi olacak. Geçtiğimiz günlerde partinin gençlik kollarının 32 yaşındaki başkanı Kevin Kühnert’in parti genel sekreterliğine getirilmesi, SPD’nin parti yönetimini gençleştirme vizyonundaki ilk önemli adım olarak okunabilir.

Seçimin dördüncü çıktısı, Almanya’nın 1949 sonrası dönemde ilk kez üç partili bir koalisyon deneyimine adım atması. Bugüne dek CDU/CSU – SPD, SPD – Yeşiller, SPD – FDP ve CDU/CSU – FDP arasında koalisyon deneyimleri yaşayan Almanya, ilk kez üç partili bir koalisyonla yönetilecek. Bu deneyim, gelecek dönemlerde de partilerin daha esnek ve pragmatik pozisyonlar üretip koalisyon kurmalarını kolaylaştıracak bir gelişme olarak kaydedilebilir. Özellikle FDP’nin tavizler vererek SPD ve Yeşiller ile iş birliğine gitmesi, aynı zamanda SPD ve Yeşiller’in de FDP ile iş birliği yaparken pragmatik davranabilmesi, siyasetin merkezini uzun erimli iş birliğine ve ortaklığa daha açık hale getirecektir denilebilir.

Genç seçmenin ilgi duyduğu FDP ve Yeşiller koalisyon ortağı olurken, yaşlı seçmende karşılığı olan SPD’nin de koalisyonun büyük ortağı olması, farklı kuşakları memnun eden bir koalisyon görüntüsü yarattı.

Seçimin en önemli sonuçlarından biri, aslında 25 yaş altı grupla 70 yaş üstü grubun siyasi tercihlerinin büyük ölçüde siyasete yansıması oldu. 25 yaş altı grupta SPD, FDP ve Yeşiller’in toplam oy oranı %59’u bulurken, 70 yaş üstü grupta ise bu üç partinin toplam oy oranı %48’i buluyor. Genç seçmenin ilgi duyduğu FDP ve Yeşiller koalisyon ortağı olurken, yaşlı seçmende karşılığı olan SPD’nin de koalisyonun büyük ortağı olması, farklı kuşakları memnun eden bir koalisyon görüntüsü yarattı.

Almanya önemli ve uzun yıllar akıllarda yer edecek bir seçimi geride bıraktı. Bu seçimin kazananı, makul ve pragmatik kalmayı başarabilen aktörler oldu. Yeşiller ve FDP, seçim gecesinden koalisyon protokolünün imzalanmasına kadar geçen süreçte uzlaşıyı gözeten ilkeli bir pragmatizmi benimseyerek, SPD de Olaf Scholz’un liderliğinde partideki sol ve sağ kanatların ortak iradesiyle derleyici, toparlayıcı ve uzlaştırıcı bir aktör olarak öne çıktı. Almanya’nın 2021 seçimi, bu politik bağlamıyla geleceğe dönük de önemli dersler içeriyor. Bakalım önümüzdeki dört yıl, seçim sonrasında oluşan iyimser havayla ne kadar uyumlu olacak?

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI