Çarşamba, Nisan 24, 2024

“Alman Emeklilik Sistemi” nereye gidiyor?

Nitelikli bir eğitim, iyi bir iş tecrübesi, zamanında ve düzenli yatırılmış primler, ardından gelen keyifli bir emeklilik… Bunlar kimin hayali değil ki! Ne var ki, emeklilik yaşı, süresi ve bu süreçte ele geçen miktar konusunda ülkeden ülkeye büyük farklar göze çarpıyor. Üstelik, sadece ülkeler değil; mesleğin icra süresi, ödenen primlerin tutarı ve şahsi yastık altı yatırımlar oldukça belirleyici. Uzun yıllar haftada 35-40 saat ortalama bir maaşla çalışılsa bile, emeklilik sürecinde elde edilen gelir son derece değişken.

Emeklilik konusu pek çok ülkede olduğu gibi Alman siyasetinin de en hararetli tartışma konularından biri. Benim farkındalığım ise, 2018’den beri düzenli olarak her hafta evime gelen ulusal dergilerden “Focus” ile başladı.

Derginin neredeyse her haftaki sayısında yer bulan Rente yani emeklilik bölümü özenle güncelleniyordu. Vatandaşlara iş hayatı sona erdiğinde (Ruhestand) geçimlerini sağlamaya yönelik tavsiyelerin yanında aktüel gelişmelerden de bahsederek ayrıntılı analizlere yer veriliyordu. İlk bakışta mana vermekte zorlansam da, bunun kısa zamanda Alman ekonomik kültürünün ve analitik zihniyetinin temel dayanaklarından biri olduğunu anlayacaktım.

Almanya’da yaşayan insanların hayatlarının en önemli parçası nedir diye sorsanız, hiç düşünmeden “iş” derim. Geç de olsa güç de olsa uzun soluklu bir iş sahibi olmanız çok önemli çünkü. Zira okulu bitirdiğiniz gibi işe girmeniz pek olası değil. Örneğin, eğitimin gereği olarak yapacağınız birkaç haftalık ücretsiz staj için bile aylar öncesinden onlarca iş yeriyle iletişime geçiyorsunuz. Erken davranmamanız durumunda, açıkta kalma ve okulu bitirememe riskiniz hayli yüksek.

Aynı durum ücret karşılığı çalışılan işler için de söz konusu. Kalifiye olmasına rağmen yeterli iş tecrübesine sahip olmadığı için aylarca, hatta yıllarca iş bulamayan insanlar tanıyorum. Hal böyle olunca hayat, pek de kolay elde edemediğiniz ve nihayetinde yıllar boyu sürdüreceğiniz meslek etrafında dönüyor. Ve insanlar iş hayatındaki terfilerinin, maaş artışlarının, uzun dönem çalışmalarının nihai hedefi olarak emekliliğe hazırlanıyor.

Dünyanın pek çok yerinde insanların geçim kaynağı ve gelir-gider dengesi çok önemli olmasına rağmen Almanya özelinde bunun farklı bir yeri daha var: Emekli olabilmek. Her sene adrese gelen kişiye özel mektuplarla olası emeklilik geliriniz size hatırlatılıyor. Kaç sene çalıştığınız, işe ne zaman başladığınız, emeklilik kasasında ne kadar para biriktirdiğiniz çok önemli.

Alman emeklilik sistemi, Türkiye’deki mantıkla büyük oranda benzese de en büyük fark resmiyet kültüründe yatıyor. Bunun yanında yatırım yapılan mülkler, serbest ticaretin kazandırdığı sıcak para aradaki farkı iyice belirginleştiriyor.

TÜRKİYE’DEKİ EMEKLİLİK SİSTEMİ PEK SORGULANMIYOR

Her ne kadar Türkiye’deki vatandaşların çok önemli bir bölümü ileri yaşlarda gelen emeklilik döneminde geçim standardının altına düşse de emeklilik konusu gündemden hızlıca düşmeyi başarıyor. Zira hatırı sayılır bir kesim standardın üstünde kalmayı başardığı için, vatandaşlar bu meseleyi devletin değil kendi sorunlarıymış gibi düşünüyor olsa gerek. Çoğu kişi ya günü kurtarma ya da kişisel yatırımlarla geleceği garantileme derdinde. Öyle ki, devletin seçim ya da bayram dönemlerinde yaptığı küçük ikramiyeler ve ufak zamlar, yıllık enflasyon oranının altında olsa bile pek çok vatandaşın gözünü boyamaya yetiyor!

İnsanların küçük miktarlarla yaptıkları yatırımlardan oransal olarak büyük kazanımlar elde etmesi, emeklilikteki gelirlerin ve emeklilik sisteminin çok sorgulanmamasına neden oluyor. Bunun sebebi, Türkiye’de sahip olunan taşınır mülklerin ve gayrimenkul piyasasının ranta ve enflasyona bağlı olarak değişkenlik göstermesi ve ani artışlar yaşanması.

Emekliliğin Türkiye’de gerektiği ölçüde sorgulanmamasının bir diğer önemli sebebi ise hiç şüphesiz toplum kültürü. Yaşlılık dönemindeki ihtiyaçların çocuklar tarafından karşılanması durumu son derece yaygın. Kültürel olarak hobi, boş zaman gibi aktivite ihtiyaçlarının genellikle aile içinde masrafsız giderilmesi, çalışan kesimin halihazırdaki ve gelecekteki hobileri için özel bir yatırım planlamasını engelliyor. Bu profil yıllar içinde değişse bile, gençlerin çocuklarına, çocuklar büyüdüğünde de anne-babalarına baktığı geleneksel bir sistem toplumun geneline hâkim. Bir başka sebep ise, emekliliğin Türkiye’deki insanlar için daha uzak bir hedef olması. Sigortasız işçi çalıştıran ticari şirketlerin sayısı çok fazla. Toplum kültürü ve geçim standardıyla bağlantılı olan bu durum, vatandaşın uzak geleceği düşünmesini engelleyerek ona fazla seçenek bırakmıyor.

Diğer yandan, Almanya gibi emeklilik sistemi görece olarak oturmuş ülkelerde bile ödenen maaşlar pek adil sayılmaz. Ödenen primlerle elde edilen gelir arasında çarpıcı bir dengesizlik var. Son yıllarda nüfusun yaşlanmasıyla birlikte ortaya çıkan demografik tablo, şu anki genç nesil için makasın daha da açılacağının habercisi.

ALMANYA’NIN EMEKLİLİK SİSTEMİ NASIL?

Genel hatlarıyla değerlendirirsek, oldukça resmi, bürokratik, -dolayısıyla hantal da olsa- işleyen bir sistem var Almanya’da. Minijob denilen küçük işlerde çalışılsa bile, belirli bir gelirin -şu an için ortalama 850 Euro- ya da saatin, -maaşa bağlı olmakla birlikte ortalama 20 saat- üzerinde sigortasız işçi çalıştırmak pek mümkün değil. Dolayısıyla çalışan insanlar işveren tarafından zorunlu ve yasal olarak sigortalanıyor. Ancak bunun dışında emeklilik gelirine katkı sağlayan başka kaynaklardan da bahsetmek gerek.

ÜÇ AYAKLI MODEL

Almanya emeklilik sistemini üç temel dinamiğe dayanıyor. Bunlardan ilki yasal emeklilik sigortası (die gesetzliche Rente). Bu kısımda ödenen katkı payı, sigorta yükümlülüğü olan bir işte çalışan tüm kişiler için kesin bir yükümlülüktür. Her ülkede olduğu gibi memurların ve diğer meslek gruplarının tabi olduğu düzenlemeler farklılıklar bulunuyor. 2005’te yürürlüğe giren bir düzenlemeyle 2040 senesine kadar, yasal emeklilikte yapılan ödemelerin tamamının zorunlu vergiye dahil edilmesi planlanıyor.

Sistemin dayandığı ikinci ayak ticari tedbirlerle ilgili (die betriebliche Altersvorsorge). Buna göre, çalışanlara emekli aylığı ödenebilmesi için işverenlerin ya da şirketlerin çalışanlar adına isteğe bağlı olarak tasarruf yapması teşvik ediliyor. Ancak zorunlu değil. Şirketler bu yönteme, kendilerini çekici kılmak için başvurabiliyor.

Son olarak üçüncü ayak ise özel yaşlılık güvencesi (die private Altersversorge). Türkiye’deki bireysel emeklilikle çok benzer bir sistem. Buna göre, çalışan herkesin yaşlılığını geçireceği zamanlarda geçimini temin edebilmek için şahsi önlemler alması tavsiye ediliyor. Örneğin, belli tasarruflar yapmak, para biriktirmek (sparen) veya özel sigorta yoluyla özel emekliliğe hak kazanmak gibi.

Almanya’da sigorta yükümlülüğü olan bir işle uğraşan tüm çalışanlar, doğal olarak yasal emeklilik sigortasının üyesi olduğu için kaçak (sigortasız) işçi çalıştırmak yok denecek kadar az.

Öyleyse, Alman emeklilik sistemindeki endişe nereden kaynaklanıyor?

YILLAR İÇİNDE BÜYÜYEN SORUN: PRİMLER EMEKLİLİK GİDERLERİNİ KARŞILAMIYOR!

Almanya’da yaşayan insanlar zorunlu emeklilik sigortalarını öderken kendi geleceklerini garanti altına aldıklarının bilincinde. Üstelik enflasyon oranı da gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere göre yok denecek kadar az. Tahminlere göre, tüm bu tedbirlere ve oturmuş sisteme rağmen, çok yakında çalışan kesim tarafından ödenen güncel primler emeklilere ödenen aylık tutarı karşılamayacak.

Bunun da çok önemli bir sebebi var: Nüfus yaşlanıyor! Baby Boomers kuşağının hemen ardından gelen ve Almanya’nın ekonomik patlama senelerinde ter dökmüş X kuşağı artık emekli olmaya başladı. Ortalama yaşam süresi uzadığı için emeklilik süresi de artarken; nüfus artış hızı yurtdışından gelen göçmenler de olmasa tamamen ekside. Bu da çalışan ve prim ödeyen kesimin oranının hızlı şekilde azaldığını gösteriyor.

İkinci olarak nüfusun kuşağa bağlı olarak gösterdiği eğilimler, işe başlama yaşını geciktiriyor. Gerçekten de genç ve eğitimli Y ve Z kuşakları çalışmaya başlamak için acele etmeyip eğitime önem veriyor. Bu da çalışan kesimin çalışmayan kesime oranını azaltarak ödenen primleri düşürüyor.

INSM’nin 2020’de yayınladığı verilere göre, şu anda Almanya’da sadece 2 çalışanın ödediği prim yaklaşık olarak 1 emekli maaşını karşılıyor. Böyle giderse kısa zaman içinde bu oranın eşitlenecek. Yani devlet farklı bir kaynak bulamazsa, çalışan her kişi bir emekli maaşı ödeyecek kadar prim vermek zorunda kalabilir!

Sona yaklaşırken bir de güzel haberden bahsedelim. Almanya’da çocuk doğuran her kadının emeklilik kasasına, çalışsın ya da çalışmasın, devlet tarafından 3 senelik “ortalama maaşla çalışan bir işçi” kadar prim ödeniyor. Hatta çocuk doğurmanın yanı sıra, belli bir yaşa kadar çocuğa bakmanın da devletin ödediği emeklilik primine katkısı oluyor. Öyle ki, sadece çocuk doğurmuş ve hayatı boyunca ev işleriyle meşgul olarak herhangi bir kurumda ücretli çalışmamış kimseler dahi emeklilik alabiliyor. Ben de bu şekilde düzenli emekli aylığı alan onlarca kadın ve çocuğunu büyüttüğünden dolayı ekstra prim ödenen pek çok baba tanıyorum.

Yaşlı nüfusun artması ve çalışan kesimin daralması Alman emeklilik sistemini epey meşgul edecek. Son yıllardaki özel emeklilik sistemlerine ödenen primlerin artışı da bunun en açık kanıtı. Öyle ki, nerede olursak olalım emeklilik konusunda işi sadece devletlere bırakmak yerine şahsi tedbirleri önemsemek akıllıca olabilir.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI