Perşembe, Nisan 25, 2024

Ali Rıza Güngen yazdı | Corbyn ve İşçi Partisi yeniden kritik kavşakta

İngiltere’de Theresa May’in istifası sonrasında siyasal belirsizlik devam ediyor. Muhafazakar partide liderlik yarışı resmen başladı. İşçi Partisi ise bir yandan kendisine ve liderine karşısüregiden yıpratma kampanyası ile boğuşuyor, öte yandan da ülkeyi yönetebileceğini kanıtlamaya çalışıyor.

2 Mayıs’taki yerel seçimlerde ana iki partinin cezalandırılmasına karşın, son bir yıldır Brexit tartışmalarında ivme kaybetmiş görünen İşçi Partisi’nin tekrar canlanması olasılığı halen söz konusu. Üstelik bu haliyle dahi İP olası bir seçimi önde tamamlayabilecek durumda. İşçi Partisi’nin parti makinası ve yerel örgütlerinin kampanya sürecinde beklenmedik bir örgütlenme ve atılım yapma yeteneği de sergileyebildiği bir önceki ulusal seçimden biliniyor.

Bu olasılık karşısında Jeremy Corbyn karşıtı medya kampanyasının hızla yenilendiğini görüyoruz. Gün geçmiyor ki Bloomberg ya da The Economist gibi mecralarda Corbyn’i hedef gösteren ve Corbyn’siz bir İşçi Partisi’nin başarı şansının daha fazla olduğunu ima eden bir yorum yer almasın.

İP’deki Anti-Semitizm Tartışması

İşçi Partisi yetkilileri anti-semitizm suçlamaları karşısında parti bütünlüğünü korumak açısından çaba sarf etseler de çok iyi bir sınav vermediler. AİHM İşçi Partisi’yle ilgili şikayetler üzerine İP’den beyanda bulnmasını istedi. Şubat ayında başta Brexit politikası olmak üzere parti içinde anti-semitizm gibi gerekçelerle partiden dokuz vekilin ayrılması son darbeyi vurdu. Yahudi düşmanlığının kurumsal hale geldiğine yönelik iddialar kanımca herhangi bir gerçeklik barındırmasa da partiyi uğraştırmaya ve yıpratmaya devam ediyor.

Kısmen sosyalist militanların zaman zaman parti bürokrasisi eliyle geçmişte gerçekleşen tasfiyelerini hatırlatırcasına, İsrail politikalarını ve İngiltere’nin destekçiliğini acımasızca eleştiren İP’lileri cezalandıran kararlar nedeniyle, kısmen de Corbyn üzerinden İP’yi anti-semitik bir kayma içinde göstermeye çalışan troller, medya yapılanmaları ve muhafazakar siyasetçilere karşı sistematik bir direnç gösteremedikleri için parti içi tartışmalar sona ermiyor. Olay sadece İP’yi İsrail’i yeterince eleştirmemekle suçlayan kızıl Ken lakaplı Ken Livingstone’un partiden ayrılması ile değil, Corbyn’i anti-semitizmle suçlayan vekillerin de partiden uzaklaştırılmasıyla devam ediyor.

Esas mesele: Blairciler ve iflah olmaz üçüncü yolcular

Bu tartışma devam ededursun, esas konunun Corbyn’in alternatif mülkiyet tartışmasını gündeme getirmesi ve yerleşik finans kapital çıkarlarına meydan okuması olduğunu unutmayalım.

Bundan yaklaşık 9 yıl önce Londra’da Tarık Ali’yi dinleme fırsatı bulduğumda, solcu bir iktidarın hemen ilk günden insanların hayatında olumlu değişiklikler yaratması gerektiğini ve propagandanın da bunun üzerinden biçimlenmesi gerektiğini anlatıyordu. Verdiği örnek halen kulaklarımda: “İlk yapılması gereken ne?” sorusu karşılığında bir arkadaşına söylediğini vurgulamıştı konuşmasında: “İlk iş demiryollarının kamulaştırılması.”

O gün etkili bir entelektüel olsa da hemen gerçekleştirilebilecek bir düzenleme gibi görünmeyen bu öneri, bugün işten bile değil. İşçi Partisi iktidarının ilk yapacağı işlerden birisi kötü hizmet sunup, yüksek ücretle halkı soyan şirketleri hizaya getirmek olacak.

Bu yaklaşım sadece birkaç sektörle sınırlı kalmıyor. İşçi Partisi’nin ekonomi takımı makro düzeyde finansal düzenlemeler üzerine tartışmalar yürütürken, gölge maliye bakanı John McDonnell’dan yerel örgütlere çok sayıda siyasetçi ve aktivist daha somut ve doğrudan değişimler getirecek modeller üzerine tartışıyor.

Bu tartışma yıllar boyunca İşçi Partisi’ni sosyal dayanışma soslu bir neoliberalizme mahkum eden Tony Blair ve ardıllarının kanını donduracak boyutlarda. Sadece müesse nizamın asıl temsilci olan City finansçıları ve İngiliz burjuvazisi değil, onların İşçi Partisi içindeki kötü tohumları da Corbyn’i karalama kampanyasının bir parçası durumundalar.

Bugüne kadar başarı elde edememelerinin iki nedeni var. Tabanda hareketlilik sayesinde Corbyn’e ve onun üzerinden alternatif mülkiyet ve ekonomi tartışmalarına yönelik saldırıların püskürtülmesi ile Muhafazakar cenahın son on yıldır aralıklarla devam eden kriz karşısında soyut “büyük toplum” tasavvurları dışında söylecek bir şeyinin olmaması.

Çıkış var mı?

Theresa May, Muhafazakarların lideri olarak seçildiği kongrede ABBA şarkılarıyla dans edeli ve ayakta alkışlanalı henüz bir yıl olmadı. Brexit tartışmaları sırasında bir konsensus oluşturamaması, muhalefet vekillerini kendi tarafına çekecek esnekliği gösterememesi ve hakikaten vaat edecek bir şeyinin olmaması nedeniyle siyasal kariyeri onulmaz bir darbe aldı. Yerine geçmek için bekleyen akbabalar, başta Boris Johnson olmak üzere, May’den daha esnek olabilecek bir tıynete sahip değiller. Bu iç tartışma sırasında Corbyn liderliğinde İşçi Partisi’nin başa güreşmenin ötesine geçip bir seçim zaferini garantilemesinin önündeki engel bu sıralarda esasen İşçi Partisi’nin kendisi ya da daha doğrusu parti içindeki üçüncü yol ve sermayenin organik unsurları gibi görünüyor.

Çıkış mümkün. Savaş destekçisi, finansal krizin mimarı, hak savunuculuğunda çekingen, emperyalizmi kınayamayan bir parti görünümünden çıkarak, İşçi Partisi’nin son on yıl içinde gündem belirleyen bir kitle partisi konumuna tekrar kavuşmasını sağlayanlar partinin esas sahipleri. Rasyonel olanın tekelini elinde tuttuğunu iddia eden sermaye çevrelerini de, onların üçüncü yolcu ortaklarını da alt etmek ancak taban örgütlerinin mücadele azminin sürmesiyle mümkün.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER