Cuma, Nisan 19, 2024

Ali Haydar Fırat yazdı | Siyasette yeni arayışlar ve solun durumu

Türkiye’de sağ siyaset pratiğinin artık gelenekselleşen durumuyla bir kez daha karşı karşıya geliyoruz. Milliyetçi ve muhafazakar alanda yeni yapılanmaların, aktörlerin ve arayışların gündeme gelmesi tesadüfi bir durum değildir. Çünkü büyük bir değişim dalgası vaadiyle iktidara gelen Demokrat Parti, onun ardılı olan Adalet Partisi, 1983’te iktidar olan Anavatan Partisi, 1994’te yerelde iktidar olan Refah Partisi ve 2002’de iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi aslında benzer siyasal hedeflerin, istemlerin, taleplerin taşıyıcısı oldular.

Göreli bir demokrasi hedefi çokça kalkınma ve zenginleşme vaadiyle sürekli iktidarı birbirine devreden sağ siyasal geleneğin partileri ne hedeflerini gerçekleştirebilmiş ne de ülkenin temel/tarihsel sorunlarına çözüm üretebilmiştir. Türkiye’deki çağdaşlaşma/modernleşme süreci ve yurttaşlık krizi, Kürt Sorunu’ndan Alevi meselesine uzanan etnik ve inanç sorunları, ekonomik alandaki eşitsizlikler, demokratik süreçlerin işletilmesi yerine artan otoriterleşme aslında bu partilerin siyasal ömürlerini sınırlandıran süreçler olmuştur. Bugün de AK Parti aynı durumlarla karşı karşıyadır. Konjoktürel atılımlar, diplomatik gelgitler ve ekonomik alandaki krizlerle sıkışan ve ülkenin sorunlarını her alanda derin bir kriz boyutuna taşıyan AK Parti içinde veya milliyetçi-muhafazakar alanda yeni arayışlara da zemin hazırlamaktadır.

Kuşkusuz Türkiye siyasetinin hala en güçlü aktörü AK Parti’dir. Ancak bu durum giderek değişmektedir. Yerel seçimlerde öngörülen bir gerileme milliyetçi ve muhafazakar alanda yeni dinamikleri harekete geçirecek ve yeni tartışmaları başlatacaktır. Üst üste binen krizler ve iktidar partisinin bunlara sağlıklı çözüm bulmak yerine krizleri bir tür dış dinamiklere bağlama çabası artık yurttaşlarda gerekli karşılığı görememektedir. Çünkü ekonomik krizin gündelik yaşamı alt üsten boyutu her geçen gün derinleşmekte ve beraberinde ciddi sorunlar üretmektedir. Aynı paralellikte insanların iktidar partisinden çözüm beklentisi de giderek azalmaktadır. Bu durum kaçınılmaz olarak yeni arayışları gündeme getirmektedir.

Abdullah Gül ve çevresinin siyasete girip girmeyeceğinden bağımsız olarak bugün siyasette bir kriz durumu vardır ve bu durumun aşılması noktasında daha öncede örneğine sık sık rastladığımız bir pratik yeniden gündeme gelecek ev aslında böylesi bir süreçte çok temel ve can alıcı bir soru karışımıza çıkmaktadır. O da şudur; bütün bu olumsuzluklara rağmen solun, sosyal demokratların bir iktidar alternatifi olamaması ve sağ-milliyetçi-muhafazakar partilerin çözülmesinden sonra yine aynı formasyonda bir partinin iktidara gelmesinin nedeni nedir? Sağın bütün renklerinin, tonlarının iktidar olduğu ve ülkenin temel sorunlarına çözüm üretemediği bir noktada neden sol ve sosyal demokrat bir parti iktidar olamamaktadır? Buna ilişkin her çevreden sayısız görüş ve düşünce dile getirilebilir ancak bu durum solun içinde bulunduğu açmazı görmemizi engellememelidir. Yani bugün AK Parti’nin yaşadığı sorunlar ve giderek azalan toplumsal desteğinin alternatifi Abdullah Gül olmamalıdır. 16 yıl bir partinin iktidarda kalması elbette o partinin bir başarısı olarak görüleceği gibi muhalefetin de başarısızlığı olarak da yorumlanabilir.

Genellikle şu ezbere sığınılmaktadır; “Türkiye sağ-muhafazakar bir toplumdur. Ülkenin % 30 sol, % 70’i sağdır.” Böylesi bir veriyi gerçek kabul ettiğinizde siyaset yapmanızın bir anlamı da kalmamıştır. Çünkü bu durum sizi küçük iktidar alanlarına hapseder ve o alanlarda yaşamanıza, çatışmanıza ve gerçek bir alternatif olmanıza engel olur. Oysa bu denli ağır eşitsizliklerin olduğu; yoksulluğun, işsizliğin hüküm sürdüğü bir ülkede solun potansiyeli ne % 30’dur ne de % 70’tir. Bunun çok daha fazlasıdır. O halde solun kendisine dönüp  içinde bulunduğu koşulları gerçekçi bir biçimde analiz ederek ciddi bir sorgulama başlatması gerekmektedir.

Türkiye’nin tarihsel sorunlarına cesur sorgulamalar ve öneriler ile yaklaşan, gerçekçi bir gelecek vizyonu sunan, bütün proje ve programını hayata geçirecek inandırıcı kadroları bir araya getiren ve sağlam bir iletişim stratejisiyle geniş kitlelere ulaşan bir parti iktidar olabilir. Ve elbette solun temel meselesi iktidar olmak değildir, ondan çok daha ötesidir. O da eşitsizlikler üzerine inşa edilmiş düzeni değiştirmektir. Böylesi bir köklü değişim ancak ve ancak geniş kitleleri bir araya getirebilir. İktidar olmuş sağ partilere bakıldığında aslında hiç de küçümsenmeyecek bir değişim hedefini toplumun önüne koyduğu görülebilir. Mesele solun böylesi bir rolü üstlenme cesaretidir.

AK Parti içinde ve dışında farklı arayışlar gündeme gelebilir, gelmektedir ve gelecektir. Ancak bu durum ne sol için ne de halk için bir kurtuluştur. Çözüm aynı düşüncenin yeni formatının iktidara gelmesi değildir. Çözüm yeni bir yazılımın gerekliliğindedir. Geniş kesimlerin iktidar partisinden beklentileri giderek ortadan kalkmaktadır. Ortaya çıkacak boşluğu sol doldurmadığı sürece sağ siyaset pratiği yeniden tekerrür edecektir. Sonuç olarak ya bu düzeni değiştirmek için yola çıkılır ya da bu düzeni değiştireceğini vaat edip başaramayan bir siyasetin yolundan gidilir. O yol da yol değildir…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER