Cuma, Nisan 19, 2024

Ali Haydar Fırat yazdı | Kurultaya mı, iktidara mı?

Cumhuriyet Halk Partisi 37. Olağan Kurultayı ülke siyasi tarihine geçecek bir sürecin yol haritasını çizecek siyasayı inşa edecek bir tarihsel rolle karşı karşıya. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülke ve toplumun temel öncelikleri konusunda düşüncesinin son derece berrak olduğunu biliyoruz. Mesele yeni kadrolarla bu düşüncenin ne denli geniş kesimlere taşınacağı ve CHP liderinin tarihsel sorumluluğunu yeni kadroların ne denli paylaşacağıdır.

Sayın Kılıçdaroğlu siyasal ve toplumsal alanda yaşanan kutuplaştırmayı ortadan kaldırmayı ve ülkenin büyük barışını gerçekleştirmeyi;

Sürekli kriz üreten Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçmeyi;

Her alanda üretime ve kalkınmaya dönük bir ekonomik yapıya geçişi;

Hak ve özgürlükler önündeki bütün engelleri kaldırmayı yeni bir siyaset anlayışı olarak dile getirmektedir. AK Parti’nin yoksulluk, yolsuzluk ve yasakları kaldırmayı vaat eden; ancak 18 yılda bütün bu alanlarda krizleri daha da derinleştiren siyasetine karşı bir siyaseti üretmek ve iktidara taşımak bugün CHP için çok daha olasıdır. Yerel yönetim seçimlerinde sağlanan geniş toplumsal ve siyasal uzlaşma ve pandemi sürecinde bu durumun daha da perçinlenmesi CHP’nin yeni sürecin taşıyıcı aktörü olarak toplum karşısına çıkışına uygun bir zemin hazırlamaktadır.

Mesele Parti Meclisi ve MYK mı?

Ülkenin içinde bulunduğu şartlar kuşkusuz parti yönetimini ön plana çıkarmaktadır. Ancak bunun sembolik bir niteliği olduğunu da unutmamak gerekir. Mesele PM’ye girmek; ya da MYK üyesi olmak değildir. Buna indirgenecek bir siyaset doğru bir siyaset değildir. Mesele Cumhuriyet Halk Partili her üyenin, partiye oy veren her yurttaşın özneleşmesi, aktörleşmesi; değişimi kendi yaşam dünyasına taşımasıdır. Yani içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda bütün sorumluluk sadece CHP liderine, PM ve MYK üyelerine bırakılamaz. Siyasal alanın yapısal dönüşüme uğradığı ve iletişimsel alanla yeni bir etkileşim içinde söylem ve pratiğin kapsamının geliştiği bir dönemde PM ve MYK semboliktir. 20. yüzyılın siyasal kurumlarından söz ediyoruz. 21. Yüzyılda üst üste binen zaman, her gün değişen gündemler parti yapılarında bir değişimi de zorunlu kılmaktadır. O nedenle ülkede değişimi isteyen, eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebi olan herkesin geniş bir örgütlülük içinde, dayanışma ağları kurarak hareket etmesi tarihi önemdedir. Lider, PM, MYK oluşan taleplerin, beklenti ve isteklerin örgütlenmesi, sevk ve idaresi ile ilgilidir. Elbette siyaset üretecek, elbette önderlik edecek; ama zaten CHP kendi önceliklerini ortaya koymuş bir partidir. Mesele bu önceliklerin her kesime taşınması ve onların ikna edilebilmesidir. Hala yüz yüze iletişimin ikna ve inandırıcılık açısından vazgeçilmez olduğunu kabul ediyorsak bütün sorumluluğunu 60 kişiye yüklemek tarihsel sorumluluktan, yurttaşlık bilincinin gereklerinden kaçmak anlamındadır. Bu nedenle CHP lideri kurultayda bütün bir toplumu sahaya inmeye, oyunu hep birlikte kurmaya; bu süreci en geniş toplumsal uzlaşmayla inşa etmeye çağıracaktır.

CHP Lideri Cumhurbaşkanlığına Aday Mı?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geniş bir toplumsal uzlaşıyı yaşama geçirme çabası içinde olduğuna geçen süre zarfında farklı olaylarda tanıklık ettik. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda da Millet İttifakı ile ve de farklı toplum kesimleriyle ortak bir aday üzerinde uzlaşma çabası yine CHP lideri tarafından ortaya konulacaktır. Ancak bu Sayın Kılıçdaroğlu’nun aday olmayacağı anlamına gelmemektedir. Seçim sürecinde ortaya çıkan kompozisyon tarihsel sorumluluğu CHP liderine verirse bundan kaçmayacağını da bilmek gerekir. Öncelik ilkeler, ülke sorunlarının çözümüne dönük politikalar ve güçlendirilmiş parlamenter sistem olsa da adaylık konusunda CHP liderinin kapıları kapattığını söylemek doğru bir yaklaşım değildir. Yerel seçimlerde ortaya çıkarılan toplumsal uzlaşmayı büyütmenin, her toplum kesimiyle bir ortaklaşmanın yaratılmasının zorunluluğu ortadayken ve de Millet İttifakının en büyük bileşeninin bütün bunları sağlamak adına her türlü demokratik ortaklığa açık tavrı söz konusuyken bakılacak yer yeni inşa edilecek siyasettir. O yüzden önem arz eden kimin; ya da kimlerin PM’ye, MYK’ya girip girmeyeceğinden öte girenlerle birlikte bütün parti örgüt, kadro ve seçmenin oluşturacağı birlik atmosferidir.

Büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün, insanlık tarihinin en büyük devrimlerinden birini gerçekleştirmiş bir lider olarak dile getirdiği gibi “Bir millet, bir memleket için kurtuluş, esenlik ve muvaffakiyet istiyorsak bunu yalnız bir şahıstan hiçbir vakit istememeliyiz. Umumi kurtuluşu, gene umumi gayret temin eder ve bir millet, bir toplum yalnız bir ferdin gayretiyle bir adım bile atamaz.” Tek kişinin iradesine, tek kişinin yönetimine, tek kişinin iktidarına teslim olmuş bir anlayışın ülkeyi ve toplumu yeni bir kurtuluşa çağırması mümkün değildir. Bu nedenle CHP lideri toplumun bütün kesimlerine “milleti kurtaracak olan yine milletin azim ve kararıdır” diyerek güçlü bir çağrıda bulunacaktır. Zira biliyor, deneyimliyor ve görüyoruz ki kurtuluş yok tek başına…

Başlığa atfen söylenecek son söz şu olsun, CHP bir bütün olarak bir kurultaya değil; iktidara gitmeyi temel sloganı haline getirmişse buna uygun bir çıkış, yeni bir dip dalgası meydana getirecektir. Mesele iktidara gidecek bir kurultay atmosferini yaratmak, geniş toplum kesimlerinin seslerinin yankılarını toplamak, örgütlemek ve geleceğe taşımaktır…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER