Cuma, Nisan 19, 2024

Ali Haydar Fırat yazdı | 24 Haziran seçimleri ve solun çöküşü

  1. 24 Haziran seçimleri sağda, muhafazakarlıkta değil; solda bir kırılma yaratmıştır. Bu seçimlerle Türkiye’de solun tarih ve toplum dışı olduğunu ve bir kez daha bu alanın dışına çıkarıldığı görmüş olduk. Bu elbette ki solun tarihsel hakikatinin, mücadele birikiminin yanlışlığına ilişkin değildir; ama temel bir soruna işaret etmektedir ve o da solun kendisini güncelleyemediği, siyasallaştıramadığı ve toplumsallaştıramadığı gerçeğidir.
  2. Sosyalist sol, aday çıkarma cesareti göstermemiştir. Bir kısmı HDP’ye, bir kısmı CHP’ye yönelmiş ve sürecin ürettiği potansiyeli örgütsel bir bileşime dönüştürememiştir. Bu bir anlamıyla kendisini salt entelektüel alana hapsetmiş ve örgütsel alandan çekilmiş bir yapı karşımıza çıkarmaktadır. Sosyalist sol, HDP ve CHP’den ayrı bir yol, yöntem belirlemediği sürece erimesi kaçınılmazdır. Solun işbirliği, dayanışması farklıdır; ama örgütsel ve politik bir tembelliği dayanışma, ittifak gerçekliği arkasına gizlemek çok daha farklıdır.
  3. HDP bir kez daha AKP karşıtlığından oy alarak barajı aşmış ve politik, ideolojik çizgisini, rengini, belirginleştirememiş ve sınırlılıklarını aşamamıştır. PKK var olduğu müddetçe ne HDP, ne HDP çatısı (egemenliği demek daha doğru olur) altındaki hiçbir sol, sosyalist yapı bir varlık ortaya koyamayacaktır. % 10 barajının aşılması da, saygın isimlerin meclise girmeleri de dönemsel bir psikolojik etkinin ötesinde politik bir yönelimin ortaya çıkmasına imkan tanımayacaktır, tıpkı bundan önceki süreçte olduğu gibi…
  4. CHP bir kez daha seçim dönemine, adaylıklara odaklı bir çalışma yürütmüş, toplumun beklentilerini karşılayacak bir performans sergileyememiştir. Elbette ki CHP seçmeninin ortaya koyduğu demokratik olgunluk önemlidir. Ancak salt seçimlere odaklı bir perspektifin başarı şansı yoktur.
  5. Bu seçimde Muharrem İnce’nin performansı ve aldığı sonuç olumlu ve önemlidir; ancak tek başına solun hanesine yazılacak bir başarı hikayesi de değildir. Bu hikayeyi daha da büyütmek için İnce, CHP içi tartışmalara girmekten, kurultay hesaplarına kurban olmaktan kaçınıp kendisini her alanda kitlelere kabul ettirecek bir siyasi özneye dönüşmelidir.
  6. HDP’ye umut bağlayan sosyalistlerin, sağa açılmaktan yorgun düşmüş CHP’nin, PKK ile yol ayrımına girmeyen HDP’nin varlığı düşünüldüğünde aslında örgütsel ve söylemsel olarak solun bu seçimlere girdiğini söylemek pek de mümkün görünmemektedir.
  7. CHP içine girdiği çıkmazdan, ideolojik ve politik kafa karışıklığından, örgütsel yetersizlikten, küçük rant hesaplarına dayalı hareket tarzından ve bir bütün olarak yaşadığı çözülmeden kurtuluşu salt lider değiştirerek aşmayı bir kez daha ummakta ve düşünmektedir. Bu tarihsel yanılgıyı ve her defasında ortaya çıkan yenilgiyi bir kez olsun önüne koyarak farklı bir yöntem ve hareket tarzı üretemeyen bir anlayışın ömrü sadece bir seçimliktir.
  8. Bütün tarihsel, toplumsal, örgütsel olumsuzlukları lidere bağlamak, kişilere indirgemek içinden çıkılmaz bir durumu önümüze koymaktadır. O nedenle Kılıçdaroğlu bir neden değildir, sonuçtur.
  9. Milletvekili olmaktan başka tahayyülü bulunmayan, partideki iktidar odaklarına eklemlenmeyi temel hedef olarak belirleyen bir anlayışın seçimleri kazanması da ülkenin geleceğini şekillendirmesi de olasılık dahilinde değildir.
  10. Siyasi tercihlerinden dolayı her defasında bu ülkenin kendi halinde yoksun ve yoksul insanlarını aşağılayarak, küçümseyerek, karikatürize ederek ve her seçim sonucunda bunu yeniden üreterek, bütün sorumluluğu bu insanlara yükleyerek yapılan siyasi analizlerin çapsızlığı, haksızlığı elbette ki solu bir yere taşımayacaktır. Çünkü o insanlar kendi mahallesinden çıkana, tanıdıklarına oy vermektedir. Sol ne zaman o mahallede yaşamaya başlar, o insanlarla eşit düzeyde bir ilişki kurarsa işte o zaman hem o insanları hem de seçimleri kazanacaktır. Zorunlu bir görev, taktik bir hamle, stratejik bir müdahale olarak görülen “O” mahallelere gitmenin seçmen davranışlarını değiştireceğini düşünecek kadar gerçeklikten kopmuş bir siyasetin yokluğu değil; varlığı problemdir. Ve asıl kamil olan davranış, o mahalleye lütfedip gidenlerin değil; seçimden seçime üstün körü gelip, o insanlarla hiçbir duygu, düşünce bağı olmayanları mahallelerine kabul edenlere aittir. Yazdıklarımız da bu insanlarla hiçbir bağ kurmayıp o insanları suçlayan siyasetsiz siyasetçilerin varlığına ilişkindir. Yani suçun büyüğü de sende be kardeşim…
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER