Cuma, Nisan 19, 2024

Aleviler ve Kültür Bakanlığı

Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
1949’da Nazilli’de doğdu. İ.Ü Edebiyat Fak. Tarih Bölümü mezunu olan Yücel 1976-77 yıllarında Vatan Gazetesi’nde yöneticilik yaptı. TÜRSAB’ın genel sekreterliği ve yönetim kurulu başkanlığı görevlerini de yürüten Yücel 19 ve 20.dönemde milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Yücel 54.Hükümette Turizm Bakanı olarak görev aldı. Yücel’in anılarını topladığı; “Ankara’da Sıcak bir yaz günü” ve Türkiye’de turizmin gelişimini anlatan “Turizm” adlı kitapları bulunuyor.

TBMM Gündemine gelecek yasa önerisinde kültürel etkinlik formunda tanımlanan Alevilik, bir anlamda Diyanet İşleri Başkanlığı yerine Kültür ve Turizm Bakanlığı şemsiyesi altında konumlandırılmak isteniyor.

Geçtiğimiz günlerde İktidar seçimlere yönelik yeni bir girişimi başlattı. Alevi’lerin yıllardır ”Cem Evlerinin” ibadethane sayılmasına ilişkin istekleri dikkate alın(mış) gibi yapıldı.

Sorunun çözümü ücretsiz elektrik enerjisi sağlanmasına indirgendi. Böylece diğer mezheplerin ibadethaneleri olan “camiler” ile “cem evleri” arasındaki ayırım ortadan kaldırılmadan, bir ara formül ile Alevi seçmenlerin oylarının alınacağı varsayılmış olmalı.

TBMM Gündemine gelecek yasa önerisinde kültürel etkinlik formunda tanımlanan Alevilik, bir anlamda Diyanet İşleri Başkanlığı yerine Kültür ve Turizm Bakanlığı şemsiyesi altında konumlandırılmak isteniyor. Alevi’leri temsil eden sivil toplum örgütlerinin bu uygulamaya karşı çıkmalarına bakılırsa, AKP umduğu desteği sağlamakta hayli zorlanacak.

Aslında iktidarın yaklaşımı günümüzden 196 yıl önce, II. Mahmut döneminde yaşanan gelişmeleri anımsattı.

Sarayın kendi geleceğini kurtarmak amacıyla kurguladığı, kanlı ama dönemin resmi tarihçilerinin hayırlı olay-Vakayı Hayriye- adını verdikleri, tarihsel dönüm noktasına kısaca göz atmadan, AKP’nin siyasal çekirdeğini oluşturan “Nakşibendiliği” ve iktidarın Alevilere karşı tutumunu çözümlemek kolay değil.

Osmanlı Hanedanında hâkim görüş; Fransız Devriminin etkisiyle Avrupa’yı sarsan monarşi karşıtı siyasal akımların, ülkede etkinliğini önleyerek, “saltanatı” kurtarma düşüncesiydi.

Sarayın belirlediği, güç odaklarını etkisizleştirme öncelikleri sıralamasında, Yeniçeri Ocağının tasfiyesi geliyordu. Ayan’ın ardından bir baskı gurubu olarak gördüğü bu kurumu ortadan kaldırmakta kararlıydı II. Mahmut. Yunan İsyanında uğradığı toprak kaybını, Yeniçerilerin yetersizliklerine bağladı. Ustalıkla tasarlanmış algı yönetimiyle, İstanbul halkını ikna etmesi güç olmadı. Eski bir Yeniçeri olan Ağa Hüseyin Paşa’nın desteğini almıştı.

Uzun süren gizli hazırlıkların sonucunda, 17 Haziran 1826 günü isyana yönlendirilen Yeniçeriler, Osmanlı tarihinde son kez kazan kaldırdılar.

Ve kaybettiler.

İstanbul’da öldürülen Yeniçeri sayısına ilişkin, Saray, elçilikler ve diğer kaynaklarca verilen rakamlar çelişkili. Ortadan kaldırıldıkları ifade edilen, 6 bin ile 33 bin arasında çelişen Yeniçerilerin sayılarını bir yana bırakalım.

Yetişkin donanımlı ve büyük ölçüde İstanbul esnafının desteğini sağlamış bu askeri gücün tasfiyesi, Osmanlı tarihinde merkezi devlet yapısının güçlenmesi yönünde atılmış önemli bir adım ve dönüm noktasıydı.

Mülkiyetin güvence altında olmadığı bir hukuk sisteminde, birikimlerini içinde yer aldıkları silahlı gücü en azından arkalarında hissederek, koruyabilecek bu kesimin ileride örneklerine Batıda rastlanan, “Junker Modelinin” farklı bir türünü hayata geçirmeleri mümkün olur muydu, bilinmiyor?

Kuşkusuz bu büyük tasfiyenin ideolojik yanı önemliydi.

1.Mahmut; Rumeli başta farklı inançtan insan topluluklarının yoğun bulundukları bölgelerde, yaygın olan Bektaşiliği etkisizleştirmeyi de unutmadı. Yeniçerilerle iş birliği içinde bulundukları suçlamasıyla, Bektaşî tarikatı da bu gelişmelerden nasibini alarak “tashîh-i im‘ân” etmeye mecbur bırakıldı.[1] Bektaşi tekkelerinden 60 yıl öncesine kadar inşa edilenlere el konuldu. Bunlar Sarayın gözde tarikatlarına verilirken, daha yenileri ise yıktırıldı.

Saray tarafından kayırılarak hâkim tarikat haline gelen Nakşilik, farklı inançların yönetilmesinde görece hoşgörülü davranan Bektaşiliğin yerini aldı. İleride Sarayın katı disiplin uygulamasına katkıda bulunacaklardı.

Osmanlı Merkezinin yeni İslami yaklaşımı, daha doğrusu Sarayın İslami referansı artık “Nakşibendilik ’ti.” Yeniçerilere yakınlıkları nedeniyle baskılanan Bektaşi’lerin yerini bundan böyle Mevleviler ile Nakşiler alacaklar ve 20.yy. başlarından itibaren günümüze kadar süren çizgiyi izleyerek, siyasal güç odağı haline geleceklerdi.

Yeniçerilik ortadan kaldırılırken, kışlaları topa tutuldu, kaçanlar aman verilmeden izlendi. İstanbul yakınlarındaki Belgrad Ormanına sığınanlar direnince, ormanlık alan ateşe verildi. Mezarları tahrip edildi ve Yeniçerilerin kayıtlarının tutulduğu “esami”[2] defterleri yok edildi. Bir anlamda kurumsal geçmişleri belleklerden silinmeye çalışıldı. Sonradan canlandırılan Mehter Takımının geçmişte yürüyüşlerinde çalınan marşlarının notaları bile ortadan kaldırıldı. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra, Dimitri Kantemir ’in İstanbul’da iken kaydettiği notalardan yararlanılarak, bazıları arşivlenebildi.

Kuşkusuz Yeniçeriler Saraya yakınlığı yüzünden günlük iktidar kavgalarında taraf oluyorlardı. Sadrazam ve vezirlerin tayin ya da azillerinde güçlü etkileri vardı. Özellikle “Ocak” ile ilgileri kalmamış birçok kişi, “Esami Defterlerine” hayali isimlerle kaydediliyor ve bu sayede gelir sağlıyorlardı. Bunlar doğruydu ancak düzletilebilecek sorunları, Ocağı ortadan kaldırarak şiddetle çözmenin ardında, Saray odaklı merkezi yönetimi güçlendirme amacı olduğu gözden kaçırılmamalı.

Saray tarafından kayırılarak hâkim tarikat haline gelen Nakşilik, farklı inançların yönetilmesinde görece hoşgörülü davranan Bektaşiliğin yerini aldı. İleride Sarayın katı disiplin uygulamasına katkıda bulunacaklardı. 20.yy. Başlarına doğru İngilizler tarafından İslam coğrafyasında desteklendiler.

[1] (Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi, Üss-i Zafer, s. 173-175)

[2] Yeniçeri Ocağına kaydedilenlerin kimlik bilgilerinin yazıldığı defterler.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
1949’da Nazilli’de doğdu. İ.Ü Edebiyat Fak. Tarih Bölümü mezunu olan Yücel 1976-77 yıllarında Vatan Gazetesi’nde yöneticilik yaptı. TÜRSAB’ın genel sekreterliği ve yönetim kurulu başkanlığı görevlerini de yürüten Yücel 19 ve 20.dönemde milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Yücel 54.Hükümette Turizm Bakanı olarak görev aldı. Yücel’in anılarını topladığı; “Ankara’da Sıcak bir yaz günü” ve Türkiye’de turizmin gelişimini anlatan “Turizm” adlı kitapları bulunuyor.
spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI