Perşembe, Nisan 25, 2024

Akşener’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği

Artık takılıp kaldığınız ideolojik kavramlarla kaybedecek vaktimiz yok. Ya beraber batacağız ya beraber çıkacağız. Bunu hâlâ anlamadıysanız diyecek bir şey yok. Burada ideoloji yok, prensipler var. Asgari müşterekler var.  

Son günlerde basında ve sosyal medyada Akşener karşıtlığı hortladı. Benim için endişe verici olan, seçime az vakit kalmışken, bir avuç zevat ve onların ideolojik hırsları yüzünden altılı masaya herhangi bir şey olması ihtimali. Burada bazı tespitlerde bulunacağım ve bunların da herhangi bir ideolojik angajmanla yazmadığımı göz önünde bulundurmanızı isterim. Çünkü buradaki tek gerçek, Türkiye’nin demokrasiye inanan, haktan hukuktan yana olan ve bakış açısı 21. yüzyılla uyumlu vatandaşlarının bir seçimi daha bu süfli meseleler sebebiyle kaybetme lüksünün olmaması. 

KADIN LİDER

Öncelikle, Akşener’e bu kadar saldırılmasının temelinde onun bir kadın olmasının yattığını düşünüyorum. Çünkü bu toplumda kadına saydırmak, parmak sallamak kolay geliyor herkese. Fakat şuna özellikle dikkatinize çekmek istiyorum. Türk siyasal hayatında kadın başbakan gördük ama kadın lider göremedik. Bir tane görmüşüz, pamuklara saracağımıza, almışız kılıcı elimize nereye geleceğine bakmadan sallıyoruz. Herkes ama herkes kendi ideolojik darboğazında debeleniyor.

Akşener’in fikirlerine katılmazsınız, benimsemezsiniz fakat demokrasi zaten tam da bu, onun varlığına katlanmak. Bir insanın hiçbir görüşüne katılmayabilirsiniz ama bu, onu gerçekçi bir gözle değerlendirmenize engel olmaz. Bundan sonra kadınların siyasette daha fazla öne çıkma ihtimalini besleyecek ve ilham verecek bir örnek diye değerlendireceğinize içinden çıktığı siyasal geleneği eleştirmeyi tercih ediyoruz.

Bu başlı başına sorunlu bir bakış açısı. Akşener’in mahallesinden olmanız gerekmiyor ki ben de değilim. Ama hakkını teslim edelim ki siyasetimizde özel bir yeri var. Söylediğiniz kadar demokrat olsanız bu tespiti sizler de yapmıştınız zaten. Ülke öyle bir hâle gelmiş ki, herkes sadece benim gibi düşünenler özgürce konuşunca demokrasi geldi sanıyor.

Akşener siyasi hırslarıyla hareket ediyor diyenlere ufak bir hatırlatma yapmak isterim. Henüz 40 yaşında İçişleri Bakanı olmuş bir isimden bahsediyoruz. Türkiye gibi bir güvenlik devletinde İçişleri Bakanı olmak başbakan olmaktan çok daha prestijlidir. O yaşta bunu başarmışken şimdi sırf başbakan olmak için mücadele ediyor olabilir mi?  Sırf başbakan olayım diye masayı dağıtır mı?

Eleştirileri daha dikkatli gözlemlediğimde, kaynağının büyük ölçüde CHP’den ziyade sol diyebileceğimiz gruplardan geldiğini görüyorum. Bu gruplarda geçmişten dolayı anlaşılabilir bir MHP takıntısı var.

HARİTADAN ÜLKE SEÇ

Yazılı ve görsel basında Akşener’e ağza alınmadık laflar söyleyenler o kadar pervasızca konuşuyor ki, sanırsınız tek adam rejiminde değil, İsveç’te yaşıyorlar. Bir seçimi daha kaybetsek, ülkede son kalan demokrasi ve hukuk kırıntılarını da kaybetmeyecekmişiz gibi rahatlar.

Sahi siz masa dağılırsa ve muhalefet bir kere daha yenilirse, oluşacak olan yeni siyasal konjonktürde özgürce yaşama ihtimaliniz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yoksa şimdiden bu ihtimal dahilinde kendinize kaçacak bir ülke belirlediniz de bu yüzden mi kafanız rahat? Unutan arkadaşlar için hatırlatmış olayım; “Orada bırakmam ben onu” bir gerçeğin dile getirilmesidir.

Eleştirileri daha dikkatli gözlemlediğimde, kaynağının büyük ölçüde CHP’den ziyade sol diyebileceğimiz gruplardan geldiğini görüyorum. Bu gruplarda geçmişten dolayı anlaşılabilir bir MHP takıntısı var. Ancak bu takıntı şu anda muhalefetin lehine işlemiyor. Sırf içinde MHP’den ayrılan kadrolar var diye “İYİ Parti’yi gönderelim” diyenleri görüyorum. İyi Parti’yi çıkarıp yerine HDP ve sol bileşenleri ekleyince oy hesabı tutuyor mu? Toplarsanız, hayır. O halde kazanacak formül ideolojik hayallerden değil, somut gerçeklikten geçiyor.

Öte yandan, bu grubun bir kesiminde de müthiş bir HDP tutkusu var. Bu prensipte hiç karşı olduğum bir şey değil. Demokrasiye inanıyorum, istediğiniz partiyi sevebilirsiniz. Ancak bu sizin siyasal analiz yapmanıza engel olmamalı. Öyle yorumlar görüyorum ki şaşkına dönüyorum. Bu arkadaşlar evden hiç çıkmıyorlar herhalde. Bir araştırma sonucu dahi okumuyor musunuz? Kürtlerin yüzde kaçı HDP’ye oy veriyor? HDP’ye bel bağlayıp muhalefeti onlara kurgulatarak kazanabilmek imkânsız.

Bu görüşün bir de şöyle bir kör noktası var. Muhalefetin hedefi daha demokratik, hukukun işlediği, daha özgür bir Türkiye değil mi? Sosyalizm görünüşlü Kürt milliyetçiliğine dayanan bir masayla hangi demokrasiye ulaşacağımızı düşünüyorsunuz? Kürt hareketinin demokrasi konusunda bize ders verecek bir durumu yok, inanmayan onların kendi kadrolarının anı kitaplarını okusun.

Bir de Demirtaş faktörü var. Ne zaman Demirtaş yeni bir twit atsa, bu kesim alevlenerek Altılı Masayı yeniden tasarlama çabasına girişiyor. Hemen “Hadi bakalım İYİ Parti gitsin, HDP gelsin” türküsüne başlıyorlar. Fakat matematik ortada boşa kürek çekmenin alemi yok. Öte yandan, zaten Demirtaş çok akıllı bir siyasetçi ve yerinde eleştirileriyle iyi bir muhalefet yapıyor. İzlediği seyre bakılırsa, dar ideolojik koridorlarda top çevrilmeyeceğini de çok iyi biliyor.

Bir de “madem İYİ Parti noter değilmiş, o halde kendi adayını çıkarsın da görelim” diyenler var. Bunlar arasındaki kozmik bağlantıyı çözebilen beri gelsin. “Biz noter değiliz demek, aday konusunda bizim de söyleyecek sözümüz var” demektir.

İYİ PARTİ’NİN ADAYI KİM?

Bir de “madem İYİ Parti noter değilmiş, o halde kendi adayını çıkarsın da görelim” diyenler var. Bunlar arasındaki kozmik bağlantıyı çözebilen beri gelsin. “Biz noter değiliz demek, aday konusunda bizim de söyleyecek sözümüz var” demektir. “Ayrılalım kendi adayımızı çıkaralım” demek değil.

Bütün partilerin fikrinin alınmasıyla ve uzlaşmasıyla ortaya konulacak adayın kazanma ihtimali çok daha büyük olacaktır. İYİ Parti benimsemediği bir adayı desteklediğini söylese bile seçim günü sandığa gitmezlerse ne yapacaksınız? Bir sandık hezimetine daha dayanacak durumda değiliz. Üstelik bu durumda, artık “muhalif aydın” olmanın ekmeğini de yiyemezsiniz.

Bir şeyi daha hatırlayalım. Daha önceki seçimlerde İYİ Parti İstanbul, Ankara, Antalya, Adana gibi illerde aday çıkarmayarak CHP’nin önünü açmadı mı? Daha önce siyaseten bir feragatte bulunduklarına dair bir kanıt elimizde varken, hâlâ İYİ Parti’ye karşı neden bu kadar güvensizlik duyulduğunu anlamak güç.

Özetle artık takılıp kaldığınız ideolojik kavramlarla kaybedecek vaktimiz yok. Ya beraber batacağız ya beraber çıkacağız. Bunu hâlâ anlamadıysanız diyecek bir şey yok. Burada ideoloji yok, prensipler var. Asgari müşterekler var. İlla illa diyecekseniz, bu akılları vermeye devam edin, masa dağılsın ama unutmayın ki bu ülkede İYİ Parti’nin seçmenine -ki çoğunluk kimliğinin temsilcisidir-hiçbir şey olmaz.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI