Cuma, Nisan 19, 2024

Akşener: Laikliğin olmadığı bir demokrasiyi götüremezsiniz

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “Hukuk normlarının da insanların taleplerine ve ihtiyacına göre şekillendiği günü geldiğinde ihtiyaca göre değiştiği hukuk sisteminde de laiklik esastır, laikliğin olmadığı bir demokrasiyi götüremezsiniz” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Halk TV “Liderler ile Bayram Sohbetleri” programında gazeteci Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı.

Akşener’in siyasete ve kendisine dair bir çok konuya değindiği programdan satır başları şöyle:

TÜRKİYE İÇİN BİR ÇIKIŞ NOKTASI; BAYRAM SOFRASI

Partimizi kurduktan sonra Türkiye’ye yönelik bir bayram sofrası hayalim bir proje var. O da işte kendi ailemize sizin çocukluğunuzda kendi ailenizde yaşadığınız bayram sofrası gibiydi. Bütün aile Ramazan Bayramı’nda bize gelirlerdi işte o bayram sofrası benim hep hayal ettiğim. Türkiye için bir çıkış noktası olarak gördüğüm şey. Şimdi evlilikler olur mesela ben bir Rizeli ile evliyim. Ordulu damatlarımız vardı. Kız kuzeniniz Antalyalı biriyle evli veya Mardinli biriyle evli şimdi damatlar gelinler başka şehirlerden damatla, gelinler olurdu. O zaman başı açık başı kapalı kuzenlerimiz ve gelinler olurdu. Açığı, kapalısı aynı sofranın içinde. Şimdi hayal ediyorum kulağı küpeli gençlerle, mora kırmızıya boyalı saçlarda yeğenler o ve o sofraların özelliği şuydu: Kadınlar hazırlar yemeği o sofranın özelliği herkesin o yemeğe ulaşması eşittir. Yani elinizi siz de aynı mesafede uzatırdınız. O masanın en büyük özelliği o yemeklere eşit mesafede insanların ulaşabilmesi. O günler çok güzeldi. Bugün baktığımızda çok ciddi bir siyasi kutuplaşmanın içindeyiz. Bunun ne kadarı toplumsal hayatta, sokakta bayram sofrasında yaşanıyor bilemiyorum.

LAİKLİĞİN OLMADIĞI DEMOKRASİYİ GÖTÜREMEZSİNİZ

Benim çocukluğumda ve genç kızlığımda dindarın da daha sekülerin de milli bayram diye kabul edilen o bayramlara karşı derin bir saygısı vardı. Benim babamın babası Rumeli’nin önemli hocalarından, din alimlerinden birisi müderris ama mesela bize öğrettiği şey şu; Yeme haram, söyleme yalan” “Kıl beşi, kurtar başı” yani ne demek istiyorum: Şimdi herkesin kendi işini yaptığı bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bizim laiklik ilkesi yıllardır tartışılır. Kimler tartışır? Din adamları tartışır, siyasetçiler tartışır. Ama hukukçu tartışmaz. Laiklik esasında bir hukuk kavramıdır. Şimdi Ankara Barosu ile Diyanet İşleri Başkanı arasındaki polemikte gördük ki esasında inanan dindar insanları da korur laiklik yani ne demek istiyorum? Kavramların uzun yıllardır Türkiye’de içi boşaltıldı. Hep bu konunun uzmanı olmayanlar tartıştı ve gelinen nokta böyle bir şey. Hukuk normlarının da insanların taleplerine ve ihtiyacına göre şekillendiği günü geldiğinde ihtiyaca göre değiştiği hukuk sisteminde de işte laikliktir esas olan, laikliğin olmadığı bir demokrasiyi götüremezsiniz.

SON 15 YILDIR ÇİRKİN BİR İSTİSMAR DİLİ OLUŞTU

Bugünün siyasetçisine baktığınız zamanda yani Türkiye’de hep kavramların istismarı söz konusu olmuştur. Fakat o kavramlar bir zamanlar en azından estetik, zarif incitmeden istismar edilirdi. Kavram istismarı diye siyasette bir kavram vardır. Burada ise çok çirkin bir istismar dili oluştu. Önce kavramlar üzerinden. Bu çok rahat konforlu bir hayat. Korkuyla burayı korkutursun, sonra burayı korkutursun. İki tarafı da korku üzerinden hiçbir şey yapmasan oy verilir. Bu konfor alanını belli grupların, belli siyasetçilerin bırakmadığını gördük. Şimdi aşağı yukarı yani tarihi belki 15 yıldır özür dileyerek söylüyorum pis bir dil hakim oldu siyasete.

MEMLEKET MASASI TEKLİFİMİZE ÇOK SERT TEPKİLER ALDIK

Devletimizi yönetenler diyor ki; “Londra’dan bize saldırı var. Ekonomimizi göçertmek istiyorlar” buna yönelik nasıl bir tedbir alınması gerekir? Birlik ve beraberlik ben de dedim ki Sayın Erdoğan’a yani şimdi dijital teknoloji hayatımızda bir memleket masası kuralım. Tek tek saydım yani Sayın Bahçeli’yi de Sayın Kılıçdaroğlu’na diğer arkadaşlarımız da tek tek saydım. İster tek tek ister bir arada o bilgisayar ekranında o fotoğrafı Londra’ya, Amerika’ya dünyaya verelim birlik beraberlik açısından; “Bas müminin dalına, gör ondaki imanı” Hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Sayın Bahçeli’nin tutumu, Sayın Erdoğan’ın yani AK Parti Genel Başkanı adına Sayın Ömer Çelik’in açıklamalarını izledim ve gördüm ki aslında bu konfordan memnun arkadaşlar. Yani hem birlik beraberlik denilip hem de o birlik beraberliği gösterecek o fotoğrafı oluşturmaktan nasıl imtina ettiklerini ve nasıl çekindiklerini çok çirkin sözlerle gördüm.

ÜLKENİN 15 TEMMUZ NOKTASINA GELMESİNDE SİYASİLERİN KATKISI SORGULANMALI

15 Temmuz gecesi bu millet bu devleti hem köprüden hem de sokaktan topladı. O devletin o hale düşmesine sebep olan tüm siyasilerin ülkenin bu noktaya gelişinde ne katkı verdiğini sorgulamamız gereken bir noktadayız. 15 Temmuz’da şehit olan, gazi olanların ailelerin ruhları sızlıyordur bu sözler yüzünden.

Benim babam 60 ihtilaline kadar Paşacıydı. 60 ihtilalinden sonra Türkeşçi oldu. Hep Türk milliyetçiliği hassasiyeti olan bir aileydi. Ben öğretmen olacağıma karar verdim. Yatılı okul sınavına gireceğim. Babam tamam dedi, abim Ben Kilis’e gideceğim dedi. Ben abimi ikna ettim, ilk sınavı kazandım, sonra mülakata abimle birlikte gittik. Evliliğimde de kendi tercihimi yaptım. Abim, eşimi çok sevmişti. Benim için akraba dışında evlenen ilk kız çocuğu derler. Biraz zor evlendik, eşim o zamanlar solcuydu, abim MHP il başkanıydı. Eşimin babası o dönem CHP’de delegeydi. Fakat çok büyük fedakarlık yaptığımı söyleyebilirim. Tuncerler CHP’yi daha geride bulurlardı. Biz konuştuk, evlendik. Konuştuğunuzda orta yolu bulursunuz.

BUGÜNÜN İKTİDARININ OLUŞTURDUĞU ATMOSFER GİBİ BİR ÇİRKİNLİKLE HİÇ KARŞILAŞMADIM

Kadın olmak aslında siyasetin başlangıcında bir avantajdı. Çünkü çok gençtim 37 yaşında başladım. Daha böyle bir koruyucu, kollayıcı bir yapı vardı. Hiç bu dönemdeki kadar bugünün iktidarının oluşturduğu atmosfer gibi bir çirkinlikle karşılaşmadım. Ben cinsiyetinin özne yapıldığı hiçbir kelamla kelime ile cümle ile karşılaşmadım. Hep çok eleştirilen bir politikacı olmuşumdur o dönemlerde ama hep siyasi argümanlar üzerinden eleştirildi. Eylemlerim söylemlerim üzerinden eleştirildim ama hiç cinsiyetimin özne yapıldığı, ailemin devreye konduğu babamın annemin bunlarla hiç karşılaşmadım en fırtınalı zamanlarda bile. O günün medyasıyla DP dövüşüyordu, bilerek seçtim bir kelime bildiğiniz dövüşüyordu. Ben de ön saflarda yer alan bir politikacıydım. Ama eşimin ağabeyimin böyle çok baş aktör olduğu bir politik hayatım yoktu. O günün medyası siyasi argümanlar üzerinden lime lime etmiştir zaman zaman da kendime haksızlık olarak gördüğüm bir sürü şey olmuştur ama Allah var ailemin hiçbir ferdinin özne yapılmadığını biliyorum.

BANA EN AĞIR GELEN 16 NİSAN 2017 REFERANDUMUDUR

Benim hayatımın bana en ağır gelen gecesi 16 Nisan 2017’deki referandum sonucudur. Çünkü bugünün böyle olacağını öngörmüştüm. Bakın ben 28 Şubat’ı yaşadım. 7 Haziran seçimlerinde 2015’te namusum şerefim üzerinden çok çirkin pis bir iftira ile karşılaştım. Bunlar beni çok üzdü gerçekten çok üzüldüm ama bu başka bir şey. 16 Nisan 2017 referandum sonuçlarını bir kara gün olarak tanımlama nedenim sizler için ve bugün gelinen nokta. Burada keşke ben haksız çıksaydım; haklı çıktım.

SİSTEMİ KIRMIZI KUVVET-MAVİ KUVVET ÜZERİNDEN BELİRLERSENİZ, SEVİGİYİ KAYBEDERSİNİZ

Ben MHP’deyken sayın Bahçeli’den uyarı almadım. Meclis Başkanvekiliyken ilk gündem dışı sözü ben verdim. Hatta Sayın Demirtaş grup başkanvekiliyken neden gündem dışı söz verdiğimi sordu. Ben kuralcı biriyim. İç tüzük, size bu hakkı tanımış ama sizin de bu hakkı kullanırken sorumluluklarınız var. Gündem dışı konuşmaya Bakan cevap vermek zorundadır. Gündeme getireceğiniz şey seçmenin derdi olmalı. Ben bu kuralı beğenmiyorum deme hakkınız var ama değiştiremezsiniz. O zaman Selahattin Demirtaş, ben hukukçuyum siz İngiliz demokrasisi tarzındasınız demişti. Sistemi kırmızı kuvvet-mavi kuvvet üzerinden belirlerseniz, seçim kazanırsınız ama sevgiyi kaybedersiniz. Ben ANAP’a hiç oy vermemiş biriyim. Ben üniversitede hocayken Özal vefat ettiğinde bir otobüs dolusu farklı görüşlerden hoca birleşip cenazeye gitmiştik. Kutuplaştırıp seçim kazanabilirsiniz ama bir gün birisi bir strateji belirler ve seçimi kazanır, siz kaybedersiniz. İstanbul’un kazanacağına muhtemelen benim kadar inanan olmamıştır. Şahsen çok çalışmıştım. Bağcılar benim seçim bölgemdir. 31 Mart’ta CHP’lier, AKP’liler, hiç HDP’ye oy vermemiş Kürtler oy vermedi. İstanbul’da insanlar hoyratlıktan, korkutulmaktan, parmakla gösterilmekten bıktı. Biz çalıştık ama ben Erdoğan’ın yerinde olsam ne yaptık da İstanbul’da kaybettik diye bakardım.

PARLAMENTER SİSTEMİ GETİRECEĞİZ DİYENLER OY ALACAK

Halk TV’ye Tele 1’e, FOX TV’ye ceza verdiniz de ne oldu? Ülke TV’ye, bana 7/24 iftira atanlara ceza verebilir misiniz? Bunlar vatandaşın vicdanına dokunuyor. Sayın Erdoğan’ın yapması gereken hepimizin Cumhurbaşkanı olması. Ya güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilecektir ya da bu sistemle gidildiğinde parlamenter sistemi getireceğiz diyenler oy alacak ve sistemi değiştirecek.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER