Perşembe, Nisan 25, 2024

AKP’nin çevre algısı yüzeysel, peki biz ne yapacağız?

AKP iktidarı döneminde doğa varlıklarına yönelik rant amaçlı saldırılar arttı. CHP iktidara geldiğinde buna karşı ne yapacak?  CHP Doğa Hakları ve Çevre Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç yazdı.

Erdoğan imzasıyla 10 Haziran’da yayımlanan genelgede, dış göç ve yeşil kalkınmanın da Onikinci Kalkınma Planında yer alacağı duyuruldu.

Türkiye’de temel çevre sorunu, “çevre” ve “ekoloji” kavramlarının politika ve hak bağlamında kavranmamasıdır.  Çevresel politikalar halen fiziki çevreye yönelik bir politika olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, basit önlemler anlatarak, herkes çevreci olduğunu iddia ediyor. Cumhurbaşkanı, çevreci olduğunu söyleyebiliyor. Çevresel karar alma sürecine katılım hakkını, çevresel bilgilere erişim hakkını, başvuru hakkını çok açık bir şekilde ihlâl ederek Türkiye’nin her tarafını yok ettiler. Planlamasız, tepeden alma kararlarla, vahşi bir algılayışla saldırdıkları için her şeyi tükettiler.

Metinlere yazdıkları eylemler kâğıt üzerinde kalıyor. AKP uzun yıllar sonra Paris Anlaşmasını onayladı ama icraat yok. AKP’nin şu ana kadar yanaşmadığı kömüre karşı taahhütleri bizler açıkça dile getireceğiz. Yine de iklim krizinin sadece, kömürlü termik santralleri kapatmakla aşılabilecek bir sorun olmadığını biliyoruz. İklim anlaşmasının tarafları arasındaki eşitsizlikleri de yok etmemiz gerekiyor. Çok uluslu şirketlerin, bu konuda yaptıkları lobilerin, gelişmemiş ülkeler üzerinde kurdukları baskıların da farkındayız.

Yeşil mutabakat eylem planında kömürden çıkışa dair tek bir kelam yok. Soruna yüzeysel çözüm üretecek birkaç proje ile işin içinden çıkacaklarını düşünüyorlar. Günümüzde iklim krizine yol açan, karbon salımı yüksek olan kömür gibi tercihlerden çıkmak gerekiyor. Elbette ki, AKP’nin söz kömürden çıkıyoruz demesi ile bu sorun çözülmeyecek. Fosil yakıt ve buna bağlı gelenekselleşmiş toplumsal kodlar var. Bir anda, sektörel bir takım eylem planlarıyla çözülecek bir şey olmadığının farkındayız. Bu yüzden, teknoloji ve kaynak tercihi değişikliğinden daha derin bir toplumsal formu kurmamız gerekiyor. Bu yüzden, AKP’nin başına yeşil koyduğu mutabakat, kalkınma vb. söylemlerini sahici bulmuyoruz.

AKP’nin yaptığı gibi sadece işverenlerle bu süreci örerseniz, orada kaygı iklim değil, rant olur. Vahşi bir şekilde doğayı ve emek gücünü sömüren bir sistem, ekolojik krizi yaratmıştır. Bu sömürünün yarattığı kıtlığı aşmaya çalışıyorlar. Paris Anlaşmasını, yeşil mutabakat eylem planını getirme nedenleri de emisyon ticareti, gümrükte karbon ticareti gibi ekonomik kaygılar üzerinden temelleniyor. Vahşi üretim modelini terk etmekle ilgili kimse bir şey söylemiyor.

Doğayı meta olarak görüp, sonsuz bir hırsla saldıran, daha fazla tüketmek için işçileri uzun süreli, yoğun güç harcadıkları çalışma koşullarında çalıştıran bir sistemle, ekolojik krize neden oldular. Bu nedenle, kullanılacak hammaddeyle, doğayla barışık çalışacaklarını vaat ediyorlar. İşçiyle, emekle de barışık olmak gerekiyor. İşçilerin çalışma koşulları, çalışma saatleri de düzenlenmelidir.

AKP hile içeren matematiksel ve istatiksel veriler ile toplumu kandırıyor. Basit bir kod değişikliği yaparak hektarlarca kayalık alanı ormanlık alanlar olarak gösterdiler. Tüm toplum, TÜİK’in yaptığı istatistik hesapları üzerinden yoksullaşıyor. AKP’nin matematiğinde iki ile ikinin toplamı her zaman dört etmiyor. Memura zam verileceği zaman bu sonuç üç olabilir. Erdoğan oy isteyecekse sonuç beş olabilir. Ölçüsü bozulmuş bir kantardan adalet bekliyoruz. İklim ve çevre konusunda da aynı sorunlarla karşı karşıyayız.

Partimizin doğa haklarına ilişkin manifestosunda “iklim adaleti”ni rehber edineceğimizi dile getirdik. İkinci yüzyıla çağrı beyannamemizde, gelecek kuşakların ekosistem hakkını anayasal güvence altına alacağımızı beyan ettik.

Kamusal bütçenin çok az bir kısmı iklim ve doğa için ayrılmakta. Ayrılan bütçe daha çok personel ücretlerini karşılamaya yönelik. Hangi araçları kullandığımızdan ziyade, nasıl kullandığımıza odaklanmalıyız. Sizin asıl niyetiniz burada çıkar. Şeffaf, katılımcı bir bütçeyi oluşturup, bu bütçe üzerinden sahici ve hesap sorulabilir harcamalar yapabilirseniz, üretim ve tüketim ilişkilerini dönüştürebilirseniz, yapay algıları bırakıp sahici ihtiyaçlara yönelebilirseniz, gereksiz kamu harcamalarını kısabilirseniz hem iklim krizine yol açan davranışları azaltır hem de bütçenizi kurabilirsiniz.

Partimizin doğa haklarına ilişkin manifestosunda bu yönde “iklim adaleti”ni rehber edineceğimizi dile getirdik. İkinci yüzyıla çağrı beyannamemizde, gelecek kuşakların ekosistem hakkını anayasal güvence altına alacağımızı beyan ettik. Çevresel karar alma süreçlerine katılım hakkı önceliğimiz olacaktır.

Dezavantajlı topluluklar, oluşmasında ve büyümesinde sorumlu olmadıkları krizin bedelini ödemek zorunda kalıyor. Adil dönüşümle ilgili önemsediğimiz noktalardan birisi budur. Toplumsal bir dönüşüm formunda, şu an iklim krizi nedeniyle yoksullaşan, sağlıklı gıdaya erişemeyen, işsiz kalan, göç eden dezavantajlı toplulukları önceleyen, toplum eşitsizlikleri kaldırmaya yönelik politikaları hayata geçireceğiz. İklim adalet mekanizmasını kurup, iklim krizinin yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmaya çalışacak, krizinden etkilenenlerin zararlarını karşılamaya çalışacağız.

Partimizin doğa hakları manifestosunu güncelleme, yeniden oluşturmak üzere çalışmalara başladık. Ekoloji örgütlerinin de görüşünü alarak oluşturacağımız metinle partimizin doğa hakları ve çevre politikalarını, hedef ve eylem planlarını önümüzdeki ay kamuoyuna duyuracağız.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI