Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç Asya ülkesini ziyaret etmesinin ardından uçakta yaptığı açıklamalarda CHP'nin cumhurbaşkanı adayı belirleme süreci ve Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak istenmesine ilişkin "Benim derdim değil" dedi. 23 Şubat'taki AK Parti kongresine az bir zaman kala gözler AK Parti'deki üst düzey değişikliklere çevrilmişken Erdoğan Kabine değişikliği için net bir açıklama yapmadı. Erdoğan, CHP'de genel başkan değişikliğinin yaşandığı kurultay hakkında ise "Herkes ne yaşandığını biliyor" diye konuştu.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP, sonra birinci parti konumuna yükselirken AK Parti'de de değişim rüzgarları esmeye başlamıştı. Seçim sonrası AK Parti cephesinde bir süre sessizlik hakim olurken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ekim 2024'te, Kabine'de değişiklik olabileceğinin mesajını vermişti.

Arnavutluk dönüşü uçakta konuşan Erdoğan, “Yeni süreçte genel başkan yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi aynı şekilde kabinede de duruma göre değerlendirmelerimizi yaparız. Orada da bazı değişiklikler olabilir" sözlerini sarf etmişti.

Bu değişim sinyalinin artından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca görevi Kemal Memişoğlu'na; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki ise görevi koltuğun eski sahibi ve yerel seçimde AK Parti'nin İBB adayı olan Murat Kurum'a devretse de kulislerde konuşulduğu gibi köklü bir değişim yaşanmamıştı.

23 Şubat tarihinde gerçekleşecek AK Parti 8'inci Olağan Kongre sürecine az bir zaman kala hemen her gün Kabine'de yaşanacak olası değişikliklere ilişkin kulis bilgileri de gelmeye devam ediyor.

AK Parti'nin kongresine sayılı günler kala, Erdoğan'dan değişim sinyalleri geliyor. Kabine için revizyon iddiaları Ankara kulislerinde sıkça dile getiriliyor.

Erdoğan'dan A Takımı ve Kabine değişimi sorusuna yanıt

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretleri dönüşünde gazetecilerle bir söyleşi gerçekleştirdi. Gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Erdoğan, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayını belirlemesi kapsamında Özgür Özel, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nun bir araya geldiği zirve hakkında konuştu. Ekrem İmamoğlu'nun devam eden 'siyasi yasak' davasına ilişkin, "Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez her şeyden önce bu benim derdim değil" diyen Erdoğan, gündemlerinde erken seçim olmadığını ifade etti.

Erdoğan'a, "Nasıl bir kabine olacak, nasıl bir A takımı olacak? Bir de bu A takımı sizin aynı zamanda seçim takımınız olacak gibi bir yorum yapılıyor. Öyle mi efendim?" sorusu soruldu.

Erdoğan, "Orada da gerek ana kademeden, gerek kadınlardan, gerek gençlerden oluşan dinamik bir yapıyı kuracağız. Bu dinamik yapıyla da inşallah tüm Türkiye'nin demografik yapısını göz önünde bulundurarak bir liste hazırlayacak ve siyaset arenasına inşallah sunacağız" diye konuştu.

Resul Emrah Şahan: 'Hakkımda hiçbir delil olmaksızın özgürlüğüm kısıtlandı' Resul Emrah Şahan: 'Hakkımda hiçbir delil olmaksızın özgürlüğüm kısıtlandı'

Erdoğan, şu yanıtı verdi:

* Sahaya nasıl bir takım süreceğiz, bunu benden öğrenmek istiyorsunuz. Hiçbir hoca, takımı okumadan sahaya sürmez. Bizler de şu anda üzerinde çalışıyoruz. İşte İstanbul'u gördünüz, nasıl bir coşku vardı. Bu coşkunun yanında nasıl bir yapılanma orada gerçekleştirdik. İstanbul’da da aynı kadroyla sahaya çıkmadık. Gerek ana kademede gerek gençlik ve kadın kollarında güzel bir kadroyu yeni il başkanımızla beraber sahaya sürdük.

* Şimdi de bir taraftan ayın 23'ünde gerçekleştireceğimiz kongre için hazırlığımızı yapıyoruz. Orada da gerek ana kademeden, gerek kadınlardan, gerek gençlerden oluşan dinamik bir yapıyı kuracağız. Bu dinamik yapıyla da inşallah tüm Türkiye'nin demografik yapısını göz önünde bulundurarak bir liste hazırlayacak ve siyaset arenasına inşallah sunacağız.

 *AK Parti olarak kongrelerimizi her zaman yenilenme ve tazelenme için fırsat olarak gördük. Her kongremiz AK Parti ve Türkiye için önemli dönüm noktaları da olmuştur. Çünkü partimizi ve ülkemizi yöneten kadrolarımızı Büyük Kongrelerimizle belirledik. Bu süreçleri de her zaman bir makam yarışı olarak değil, hizmet aşkıyla yanan kadrolar arasında bayrak yarışı olarak gördük. Amacımız her zaman, partimizi daha ileriye taşımak ve hizmet anlayışımızı güçlendirmek oldu.

Erdoğan'dan İmamoğlu'na siyasi yasak açıklaması

Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak riskiyle karşı karşıya olmasıyla ilgili olarak "Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez her şeyden önce bu benim derdim değil. Bu yargının konusudur, bunların takibini yargı yapar. Eğer birisi suç işlediyse, yargı bunun değerlendirmesini yapar, cezasını verir" diye konuştu.

CHP'deki ön seçim süreci ve Özgür Özelin “Eğer Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse bu bir sonraki seçim Erdoğan için referandum haline gelir” sözleri sorulan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

* Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez her şeyden önce bu benim derdim değil. Bu yargının konusudur, bunların takibini yargı yapar. Eğer birisi suç işlediyse, yargı bunun değerlendirmesini yapar, cezasını verir. Kaldı ki Tayyip Erdoğan, zaten belediye başkanı iken bu konuda malum 10 ay bir cezaya çarptırılmış ve 4 ay 10 gün cezaevinde yatmış bir belediye başkanıdır.

* Sayın Genel Başkanın bunu örnek göstererek konuyu ifade etmesi doğru bir şey değil. Demek ki, bu işlerden hakikaten çırak çıkacak. CHP’li belediye başkanları ise, kendi aralarında şu anda savaşıyorlar. Ne benim, ne arkadaşlarım bu konuda herhangi bir meselesi yoktur. Biz şu anda işimize bakıyoruz. Biz yatırımlarımıza bakıyoruz. Bütün bunlarla beraber partimizin bünyesindeki o diri yapıyı aynı şekilde devam ettirmeye bakıyoruz. Şu anda da arkadaşlarımdan memnunum. Hepsi görevinin başındadır.

* Parlamentodaki birliklerini, beraberliklerini korumak suretiyle de yola devam ediyorlar. Hatırlayın, meşhur hançer olayının hemen öncesinde CHP içinde kaynayan kazanı anlattığımızda bunlar ne demişlerdi? Tamamen birlik içerisinde olduklarını asla aralarında bir ayrılığın olmadığını söylemişlerdi. Peki, sonra ne oldu? Gizli zoom zirvelerinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun sırtına hançeri kim saplayacak, onun planlarını yaptılar.

* Hatırlayın, ülkenin Cumhurbaşkanı olmasını istedikleri, karşımıza çıkarttıkları kişiyi, birkaç ay içinde yetersiz dahi ilan ettiler. Şimdi hançer kimin elinde ve kimin sırtına saplanacak doğrusu bunu da bilmiyoruz. Bu onların sorunu. Yeni zoom zirveleri yapılıyor mu, kulislerde hangi fısıltılar yankılanıyor ve bu konuda da kim, kimi nasıl vuracak, ben bunları bilemem. Böyle bir derdim de yok. Bunların dertleri hiçbir zaman millete hizmet olmadığı için, hep birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşguller. Allah bu milleti inanın CHP'den korudu. Ya bunlar yerel yönetimlerin bazılarında iş başına geldikleri gibi ülkenin başına gelseydiler halimiz nice olurdu?

* Ana muhalefetin masa kurmaya ne kadar meraklı olduğunu geçen seçimlerde gördük. Şimdi de belediye başkanlarıyla kendi içlerinde üçlü masa kurdular. Bakalım onun sonucu ne olacak? Öyle anlaşılıyor ki masada bu üç kişi de birbirini yemeye başladı. Vatandaşım, bu kişilerin yönettiği belediyelerin durumuna bakarak Türkiye'yi yönetemeyecekleri kararını süratle verecektir. Daha kendi gündemlerine karar veremeyenlerin, dünya gündemini okuyarak Türkiye'nin çıkarlarını korumasını beklemek yanlış olur. Bizim seçim diye bir gündemimiz, derdimiz yok.

* Bunlar yatıyor, kalkıyorlar, “seçimde seçim, seçimde seçim” diyorlar. Peki niye seçim? Türkiye'de böyle bir sıkıntı yok ki. AK Parti Teşkilatı, Genel Başkanı ve adayı ile yarın seçim olacak gibi hazırlık yapıyor. Bunu gündemde bulundurmak, kaşımak kesinlikle bizim planımızda, programımızda yok. Ankara'da yollar çamurdan yürünmüyor. Sokaklar sahipsiz köpeklerden geçilmiyor. Aynı şey İstanbul için de geçerli. Orada da aynı durum söz konusu. Vatandaş hizmet beklerken, bunlar siyasi ikbal peşinde koşuyor.

CHP kurultayına yönelik soruşturma

Özgür Özel'in başkan seçildiği son CHP kurultayına yönelik başlatılan soruşturmaya dair de şunları söyledi:

* Bunlar ifade ettiğim gibi bizim sorunumuz değil. Bunlar tamamıyla yargının sorunu. Eğer ben bir siyasi parti lideri, Cumhurbaşkanı olarak bunları muhatap alırsam, benim gündemimi işgal ederse bu beni küçük düşürür. Böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Şunu açık net söyleyeyim ki bütün bunlar tamamıyla yargının konusudur. Bununla ilgili yargı nasıl bir tasarrufta bulunur, onu da vereceği kararla görürüz. Bunlar, CHP’nin yeni yönetimi ile eski yönetimi arasındaki kavganın yansımaları. Ancak oradaki çarpık ilişkiler ağı, siyaset kurumunun tümünü olumsuz etkiliyor.

* Meseleye dahil olan herkes CHP kurultayında neler yaşandığını biliyor. Ama “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynuyorlar. Halbuki gördüler, duydular, yaşadılar, biliyorlar. Konu, yargıya da intikal etti. İddiaların yargı tarafından araştırılması sonucu, birçok gerçeğin ortaya çıkması muhtemel. Görüyorsunuz partinin bir önceki Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da “şaibe yoktur” diyemiyor. Sadece mevcut CHP yönetiminin açıklama yapması gerektiğini söylüyor. CHP yönetimi ise iplikleri pazara çıkmasın diye konuya hiç temas etmiyor. Bakalım oradaki kötü kokular nasıl bir çukurdan geliyor?

Trump'ın Gazze'yi işgal etme planı

Gazze'ye ilişkin tepki çeken açıklamalarına bir yenisini daha ekleyen ve Gazze'nin sahibi olacağını söyleyen ABD Başkanı Donald Trump'a yönelik de konuşan Erdoğan şunları söyledi:

* Amerika Birleşik Devletleri maalesef bölgemizle ilgili yanlış bir hesap yapıyor. Bu coğrafyanın tarihini, değerlerini, birikimini hiçe sayan bir yaklaşım içinde olmamak gerekir. Bu coğrafyada çekilen acılar yokmuş gibi davranmak, ABD'ye bir şey kazandırmaz. Siyonistlerin yalanlarına, itibar edip bu coğrafyanın ayarlarıyla oynamak mevcut yaraları kanatmaktan başka bir işe yaramaz. Bu yol yanlış bir yol. Ülkesinde hala hakkındaki yargı süreci devam eden Netanyahu’nun söylediklerine inanmak, bölgeyi kana bulamaktan başka bir işe yaramıyor. Bunu da çok açık net gördük.

* Bu özlenen barışı getirmez, aksine çatışmaları daha da derinleştirir, kanı ve gözyaşını artırır. İsrail için, kendi çıkarından daha önemli bir şey yoktur. Tarihe bakın, kendilerine devlet kurduran ülkelerle dahi bunlar ters düştü. Sayın Trump’tan seçimden önce verdiği vaadi yerine getirmesini bekliyoruz. Yeni bir savaşı değil, barışı inşa edecek adımlar atmalıdır. Bu bölgede ‘ben yaptım oldu’ yaklaşımına yer yoktur. Gazze'deki durum gerçekten son derece hassas ve karmaşık bir noktada. Gazze'de yaşananlar, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından büyük tepkilere yol açmaktadır.

* Bu konuda adil bir çözüm arayışı her zaman ön planda olmalıdır. Filistin halkının, korunması ve adil bir çözüm bulunması açısından hakkaniyetli bir yaklaşım, bizim için çok çok önemli. Türkiye her zaman Filistin'in haklarını savunmuş ve uluslararası arenada bu meseleye dikkat çekmiştir. Sağlanan ateşkeslerde Türkiye'nin çabaları inkar edilemez. Tüm bu çabalar ortadayken, Gazze ve Filistin konusunda hakkaniyetli bir çözüme ulaşmak amacıyla stratejiler de geliştirilebilir. Bu adımlar ancak Filistin halkının benimseyeceği ve gerçekten adil bir çözüm önerileceği koşullar altında atılabilir.

* Gazze'deki soykırımın sona ermesi ve kalıcı bir barış için tüm ülkelerin iş birliği yapması, sağduyu ile hareket etmesi gerekmektedir. Kalıcı bir barışı sağlamak için uluslararası toplumun ve özellikle büyük güçlerin yapıcı bir tutum sergilemesi çok önemli. Barışa giden yolda her türlü iş birliği ve strateji olumlu bir adım olarak değerlendirilse de esas olan Filistin halkının haklarının korunması ve onlara adil bir yaşam sunulmasıdır. Ancak süreç ‘kıyamet kopsun’ gibi ifadelerle ve katil Netanyahu’nun hayallerini süsleyen, Gazzelilerin sürgün edilmesi gibi yanlış planlarla sağlıklı bir şekilde ilerleyemez. Gazze'den Filistin halkının çıkarılması kabul edilemez.

* Hiçbir Müslüman ülkenin kabul etmeyeceği bu plan Gazze ve Filistin halkının haklarını hiçe saymaktadır. Bu tür bir yaklaşım uzun vadeli kalıcı barışın sağlanmasına katkı sağlamaz, aksine çatışmaları körükler. Uluslararası toplumun, insan haklarını ve insani yardımı gözetmek yerine siyasi hesaplarla hareket etmesi bu bölgedeki krizleri de derinleştirir. Bütün bu yaraların onarılması da 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devleti'nin varlığının kabulüyle mümkündür. Gerçek bir barış, ancak her iki tarafın da haklarının tanındığı, eşitlik ve adaletin sağlandığı bir temel üzerinde inşa edilmelidir. Bu temel üzerine inşa edilecek her türlü barışa yönelik stratejiye ortak oluruz.