Cuma, Mart 29, 2024

Ahmet Özer yazdı | Değişimin gücü: İnce’nin söylemi

Muharrem İnce meydanlara indiğinden beri toplumda bir heyecan yarattı. Zaten lider dediğin toplumda heyecan yaratan kişidir. Sonra sözleri, hazır cevaplığı, espirili yaklaşımı ile alanların asık yüzünü değiştirdi. En önemlisi de yeni yaklaşımı ile ezber bozması oldu.. Herkes “Ya biz hiç böyle bilmiyorduk Muharrem İnce’yi” demeye başladı.. Bu denilenler yabana atılır türden değil. Süreç doğal yapısı içinde yeni bir lider yarattı.. O yüzden dikkatle izlenmeli..

Diğer Liderleri de mercek altına alacağız. Bugün sıra Muharrem İnce’de.. Öncelikle İnce’nin mevcut düzeni ve düzeni yaratan zihniyeti değiştirme vaadi önemli. İnce; sadece eleştirmekle kalmıyor değiştirmek istediğinin yerine ne koyacağını da söylüyor. Bu önemli. Üstelik mırın kırın etmeden, değiştireceği statükonun yerine ne koyacağını doğrudan, lafı dolandırmadan, özgüven ve cesaretle söylüyor.. İşte söyleminin ve vaadlerinin sosyolojik bir analizi.

Değerli okurlar;

Önce şunu bir belirteyim: Bir düzenden memnun değilseniz onu değiştirmeyi istemek hakınızdır. Peki bir düzen neden değiştirilmek istenir. Toplumun önemli bir kısmı neden memnun değil bu gidişattan? Bakın anlatayım.

Toplum değişim istiyor, çünkü İnce’nin dediği gibi, Türkiye ekonomik olarak dibe vurdu. Üretime yönelik bir faaliyet yok. Üreten fabrikalar da satıldı. Ranta ve inşaata dayalı ekonominin sonuna gelindi ve beton yenmiyor.

Siyaset kirlendi, yolsuzluklar had safhada. Birileri türedi biçimde zenginleşirken, toplum daha da yoksullaştı. Büyüme yerinde sayıyor, KBMG orta gelir tuzağına saplanıp kaldı. Yeni iş alanları açılmıyor, mevcutlar da kapanıyor. Genç nüfusun üçte biri işsiz. Toplumun yarısı yoksulluk sınırında onun da yarısı açlık sınırında dolaşıyor.

Türkiyenin kamu ve özel sektör borçları 500 milyar dolara dayandı. Döviz ve faiz aldı başını gidiyor. Bu borcu çevirmek gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Akaryakıt dünyanın en pahalı metası, ihraç edilmesi gereken en temel tarım ürünleri ithal ediliyor. Çiftçi zorda, esnaf kan ağlıyor. Birileri lüks içinde yaşarken milyonlar akşam evine ekmek götürmenin derdinde…
Millet ekmeğe ve huzura aç.. Acı büyük.. Ama artık deniz bitti. Boş vaatlere, öfkeli kibirli söylemlere karnı tok milletin. Bu yüzden değişim istiyor. Artık yeter inin sırtımızdan diyor. Vakit bu vakit.. Vakit tamam, diyor…

Neden mi değişim isteniyor?

Çünkü demokrasi rafta hak, hukuk, adalet yerlerde… Meclis devre dışı. Ülke OHAL ve KHK’larla yönetiliyor.. Hukuk sistemi tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş… Mahkemeler, yargıçlar adalet dağıtamaz halde. Et kokarsa tuzlarsın ya tuz kokarsa ne yapacaksın?
Yıllardır iş başında olanlar, “Sadece kendine müslüman”. “Diğer(ler)i” ötekileştirildi, hatta görülmüyorlar bile.. Toplum oy makinesi olarak görüldü.. Millet iradesi lafzı olarak kullandı pratikte ise işlerine geldiği gibi davranıldı…

Sadece bu mu? Düşünenler zapturapt altında.. Siyasiler, milletvekilleri, belediye başkanları, yüzlerce seçilmiş mahkumiyet kararı olmaksızın yılladır mahkum gibi hapishanelerde tutuluyor.. Gazeteciler içerde.. FETÖ için çıkarılan OHAL işlerine gelen herşey için kullanılıyor. Toplum korkutulmuş ve sindirilmiş durumda… korku sarmalı her tarafı içine almış.. Devletin olanakları iktidar için kullanılıyor. Kutuplaşma had safhada. Toplum karpuz gibi ortadan yarılmış durumda..

Koca ülkenin değil kişilerin arzularına göre hareket ediliyor.. Bu iyi bir düzen değil.. Bu düzene itiraz ediyor toplum.. Çünkü bu gidiş iyi bir gidiş değil… Zorlamanın anlamı yok.. O yüzden değişmeli.. Değişmesi herkesin yararına olacak..

Neden mi ?

Toplumun temel çimentosu olan laiklıik es geçilirse.. Hayat tarzlarına müdahale edilirse.. Dindar ve kindar nesil yetiştirmekten bahsediliyorsa.. Ezbere dayalı bir eğitim sistemi dayatılıyorsa.. 16 yılda on eğitim bakanı, on beş kez de eğitim sistemi değiştiriliyorsa.. Geleceğimiz olan çocuklarımız adeta kobaylara dönüştürülüp, psikolojileri bozuluyorsa… Yaratıcılık öldürülüp, özgürlük(ler) yok ediliyorsa… değişim en iyisi değil mi sizce de?
Yaraının güvencesi gençlerimizin beceriler geliştirilmiyor.. Bunun yerine tornadan çıkmış insanlar isteniyor. Böyle bir gençlik nasıl yarınlarımızın teminatı olacak? Kadınlarımız kalkınma sürecine entegre edilimiyor.. Batıya giden bir terenin içinde sürekli doğuya koşuyoruz.. İşte bu yüzden bu gidişat durdurulmalı, bu düzen değişmeldir.

Neden mi değiştirmek gerekiyor?

Muharrem İnce’nin dediği şu: “Çünkü içerde ve dışarda toplumsal barışımız bozuldu.. Huzurumuz kalmadı.. 16 yıldır Kürt oylarıyla iktidar olanlar bugün böyle bir sorun yok diyorlar.. Oysa bu sorununu çözeceğim diye iktidarlarını yıllarca sürdürdüler.
Çözüyormuş gibi yaptı, çözmedi. Onların istediği çözüm değil iktidarını sürdürmekmiş meğer. Nitekim yıllarca bu yolla iktidarlarını sürdürdüler.

Şimdi de MHP ile iş tutmuş, ultra milliyetçi kesilmişler. Öfkeli ve kibirli davranıyorlar. Yıllarca Kürt Sorunu var diyen kişiler şimdi Kürt sorunu yok diyerek ortalıkta dolaşıyor. Adını koymaktan imtina ediyorlar. Oysa Kürt sorunu bal gibi var. Ve bu sorunu AKP iktidarı çözeceğine daha da büyüttü. Erdoğan Kürt sorunu o yok dedi diye yok olur mu? Gündüz gerçeklere gözünü kapatan dünyayı sadece kendine gece yapar. AKP bir gece uykusunda. Onu uyandırmanın, ona gerçekleri göstermenin zamanı geldi..” diyor..

Diyarbakır’da Kürt sorununu ben çözceğim diyen İnce: “BU SORUNU TOPLUMSAL UZLAŞIYLA BİZ ÇÖZCEĞİZ”, diyor. “BU SORUNU KARDEŞLİK TEMELİNDE BİZ ÇÖZECEĞİZ. BU SORUNU EŞİT TEMELDE BİZ ÇÖZECEĞİZ”, diyor. “Eşit koşullarda bir arada yaşamak için ne gerekiyorsa onu biz yapacağız. Anadilde eğitimin önündeki engelleri biz kaldıracağız” diyor. Anadili insani ve vicdani bir sorumluluktur. “Herkes üç dil bilecek. Resmi dil TÜRKÇE.. Anadili KÜRTÇE.. Uluslararası bir dil İNGİLİZCE, Almanca vs öğrenecek. Bu devletin yükümlülüğü ve devlet bizim dönemimizde bu yükümlülüğü yerine getircek” diyor meydanlarda.. Bunlar Türkiyenin çözüm için beklediği, duymak istediği sözler. Yeterki niyetle beraber takat ve cesaret olsun. Yerine getirsin.. o zaman çözülür…

İnce devam ediyor: “Yerleşim isimleri iade edilecek, herkes istediği ismi koyabilecek. Yerel yönetimler güçlendirilecek. Belediyeler Kayyumlarla yönetilmeyecek. Halkın seçilmiş temsilcileri cezaevlerinde çürütülmeyecek.. Barış tesis edilecek.. Barış..”

Türkiyenin acilen barışa ihtiyacı var. Bunun için “en büyük projemiz HUZUR, BARIŞ” diyor. Çünkü dünyanın en değerli şeyi o an ihtiyaç duyulan şeydir. Şimdi de ihtiyacımız olan barıştır, kardeşliktir, eşit temelde bir arada yaşamaktır.

“Bunun için öncelikle OHAL’ı kaldıracağız. Özgürükçü parlementer demokrasiyi ihya edeceğiz. Yasaklara son vereceğiz. Yolsuzlukları bitireceğiz.Yoksulluğu ortadan kaldıracağız. Herkes kendi kimliğiyle özgürce yaşıyacak..Aşıyla, işiyle yaşıyacak.. Kimse topraklarından sürülmeyecek. Göçe zorlanmayacak..Herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyarak yaşayacak.. Çünkü kimlik insanın şerefidir. Kimse kimliğinden dolayı horlanmayacak, engellenmeyecek.. Kürt, kürtlüğünü inkar etmeden Vali olabilecek. Alevi kendini saklamadan General olabilecek.. Mezopotamya topraklarına yeniden bereket gelecek, barış gelecek, kardeşlik gelecek.. Özgürlük gelecek.. demokrasi gelecek.. baskılar korkular son bulacak.. çocuklar koşup eğlenecek.. analar artık ağlamayacak..”

Bir başka acı gerçek, yıllarca sürümcemede bırakılan GAP PROJESİ
Yıllardır, topraktan ve sudan zenginlik çıkarma projesi olan GAP sürüncemede. Bittiğinde yılda 27 milyar kwh enerji elde edilecekti ve yılda 1,7 milyon ha arazı sulanacaktı. Fakat yıllar geçti bir türlü tamamlanamadı. GAP gibi bir nimeti bırakılıp boş çılgın projelerin peşinden koşuldu. Sürüncemede bırakılan GAP’ın sadece enerji kısmı yapıldı. Enerjinin %90’ı bitti. Ama bölgede sanayi olmadığı için bu enerji de Enter Konnekte hatlarla batıya taşınıyor. Asıl bölge halkını ilgilendiren sulama projelerinin ise nerdeyse 30 yılda ancak %30 u bitirilebilmiş..

Oysa köylüyü, çiftçiyi, üreticiyi asıl ilgilendiren bu sulama projeleri.. neden bitirmediler.. Oy alıp üstüne yattılar. İnce şöyle diyor: GAP PROJESİNİ BİZ TAMAMLIYACAĞIZ. SULAMA PROJELERİNİ BİZ TAMAMLIYACAĞIZ. SANAYİ TESİSLERİNİ TEŞVİK EDECEĞİZ. BÖLGEYİ TARIMA DAYALI SANAYİ ÜRÜNLERİNİN ÜRETİLDİĞİ VE İHRAÇ EDİLDİĞİ BİR ÜS HALİNE GETİRECEĞİZ.” Bu yerinde bir vaat.. gerçekleşmeyi bekliyor sadece..

Ben yıllarca GAP Projesinde çalıştım. Burada toprak suya, insanlar toprağa hasret.. Bu hasret artık sona ermeli. Mezopotamyanın Bereketli, Altın Hilal’ının suya olan hasreti son bulmalı. İnce; “Tarımsal girdileri düşüreceğiz. Sözümüzdür, en başta mazot 3 tl olcak. MODERN TEKNİKLERE DAYALI MODERN TARIM YAPMANIN ÖNÜNÜ AÇACAĞIZ. BU BÖLGE ORTA DOĞU, KAFKASLAR VE AVRUPANIN ORGANİK TARIM ÜSTÜ OLACAK..” diyor.. Ve devlet bu bölgenin kalkınmasını tamamlamadan yatırımlardan el çekemez. Aradaki farkı kapatıncaya kadar işi sadece özel sektöre bırakamaz. Bölgeler arası dengesizlik giderilinceye kadar ÜERTİME DAYALI, İSTİHADAMAYA DAYALI stratejik yatırımlar yapılmalı.. Bölge yatırımcısı, çiftçisi, üreticisi desteklenemeli. Göstermelik değil, gerçekten desteklenmeli.. Tabi barış ve huzur ortamında yapılmalı bütün bunlar..

Çünkü sadece üretmek yetmez. Üretilen katma değerin tabana yayılması da gerekir. Bu da yetmez.. bunların barış ve huzur ortamı içinde olması lazım, “işte bizler bu projeye talibiz. Yılarca AKP iktidarı milleti oyaladı yapmadı. Şimdi bir şans verin görün bunu BİRLİKTE NASIL YAPTIĞIMIZI bütün dünyaya gösterelim.”

Umarım bu denilenlerin yapıldığı yerine geldiği günler gelir. Türkiye için, bölge için bu elzem. Çünkü bölgenin huzur bulması Türkiye’nin huzur bulması demek.. Bölgenin kalkınması ülkenin refaha kavuşması demek. Artık yeter, silahlar, çatışmalar son bulsun. Silaha, tanka, topa giden kaynaklar kalkınmaya gitsin.. Barış ve huzur gelsin..

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER