Perşembe, Nisan 25, 2024

Ahmet Özer yazdı | 24 Haziran baskın seçimi ve CHP’nin yapması gerekenler konusunda bir yol haritası önerisi

Bu bir erken seçim değil, bir baskın seçimdir. Daha on gün önce seçimler zamanda yapılacak diyen, hatta daha ileri giderek erken seçimden bahsetmek ihanettir diyen AKP yöneticileri, ne oldu da danışıklı döğüş sistemiyle telaş içinde bu baskın seçime karar verdiler.

Sebeplari şöyle sıralayabiliriz:

1) Ekonomi dibe vurdu, bu durumu daha fazla sürdürmezlerdi. (İç dinamik aleylerine işliyor)

2) İçerdeki gib dışarda da tamamen tecrit oldular, zaman geçtikçe bu izalosyon daha artıp onları iyice sıkıştıracaktı, buna daha fazla dayanamazlardı. (Dış dinamik de alyhlerine işliyor) Bu baskın seçimle meşruiyet ve güç kazanacaklarını düşünüyorlar.

3) Afrin Operasyonu soğumadan iç politikada seçim propogandasının malzemesi yapmak istiyorlar

4) Yerel seçimde kaybetme riskleri yüksekti, ondan önce demoralize olmamak için bu seçimi öne aldılar.

5) İyi Partiyi devre dışı bırakıp hem MHP’yi rahatlatmak hem de kendilerine siyaseten etik olmayan bir avantaj kazanmak istiyorlardı.

6) MHP ise süre uzarsa ortaklık bozulabılır telaşına kapıldı.

7) Bunların yanısıra AKP son altı aydır uyguladığı seçim politikasının etkileri geçmeden ön almak için telaşla baskın seçim kararı aldı.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar cin şişeden çıktı artık, ikinci bir Haziran hezimetinden kurtulamayacaklar. Bütün devlet olanakları ve baskılara karşın ortam sosyo psikolojik açıdan CHP ve muhalefet için uygundur. O yüzden muhalafet, cumhurbaşkanlığı seçimini, CHP bununla birlikte milletvekili seçimini mutlaka kazanmalıdır. Eğer, bir yanlış yapılıp da bu seçim(ler) kaybedilirse Türkiye uzun bir otokratik cendereye girecek o taktirde yerel seçimlerin pek bir kıymeti harbiyesi kalmayacaktır.

Seçimi kazanmak için üç önemli adım atılmalıdır;

1) Doğru aday belirlenmeli: Doğru aday, dört muhalefet partisinin oylarını tamamen alabilecek; ayrıca, sivil toplum kuruluşlarını kucaklayacak; AKP’nin içindeki mutsuz muhafazarkar Kürt seçmen ile; barajı geçmediği için AKP’ye gitmiş olan emanet Saadet oylarına hitap edecek bir profile sahip olmalıdır. Yanısıra iktidar partisine oy verdiği halde Erdoğan ve AKP’nın gidişatını ve bazı uygulamalarını tavsip etmeyen seçmenin en azından bir kısmını etkileyecek biri olmalıdır.

2) Seçimin mutlaka kazanılacağının havası estirilmelidir: Seçmenin bir kesiminde bunlar hileyle de olsa seçimi kazanacaklar havası var. Bu bir psikolojik tuzaktır. Aksine Erdoğan’ın kazanma algısı mutlaka yıkılmalı, topluma bu konuda umut aşılanmalı, güven verilmelidir. Ne pahasına olursa olsun kazanacak(lar) değil; ne pahasına olursa olsun kaybedecekler algısı yerleştirilmelidir. Kazandıktan sonra parlementer sisteme dönüleceği, demokrasi ve hukuk devletinin yeniden ihya edileceği, OHAL’ın kaldırılacağı, kuvvetler ayrılığı ve meclisin saygın etkinliğine kavuşturulacağı vaadi verilmeli; yanısıra muhalefet partilerinin CB adayalarının geçiş sürecinde başkan yardımcısı olacakları önceden ilan edilmelidir.

3) Seçim güvenliği sağlanmalı: Seçim güvenliği aynı azamanda sandık güvenliğini gerektirir. Sandığa giren oyların girdiği gibi çıkacağının güvencesi seçmene verilmeli, halk sandığa gitmeye teşvik edilmeli, katılımın yüksek olmasına çalışılmalıdır.

Hemen Başlanmalı

Her bir yöneticinin, her bir partilinin, il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, kapı kapı dolaşarak çalışacağı bir döneme girdik. Durum çok acil. Yakınmak yerine iş yapmanın zamanıdır. Durumun ehemmiyeti, aciliyeti ve şartların gerektirdiği husulara göre politika üretilmeli, ona göre siyasi söylem ve eylemde bulunulmalıdır. Büyük laflar edip bir şey yapmamak yerine mütevazi davranıp taş üstüne taş koyma zamanı.

Ekonomi dibe vurdu. Savaşın doğurduğu milliyetçilik dalgası ülkenin her yanını sarmış durumda. Yönetemedikleri ayan beyan ortada. Darbe gibi baskın seçim bunun tezahürü, kendi elleriyle ilanı. Daha uyum yasaları bile çıkmadı. OHAL koşullarını kendi lehlerine kullanarak bu seçimi yapmaya çalışacaklar. Bu da baştan bir meşruiyet tartışmasının da ilanıdır.

Bununla birlikte tahakkümün, baskının dozu gittikçe artıyor, artacak. Ülke soluk alınamaz hala getirilmiş durumda. İfade özgürlüğünden, toplantı özgürlüğünden söz edilemiyordu zaten, bu şekliyle seçim ortamında bunlar olmadan seçime nasıl “seçim” denilecek? Bunlar elbette seçimden kaçmak, hazır olmamak anlamında söylenen sözler değil, iktidar ve onun ortağı MHP’nın aczini ve haleti ruhiyelerinin tespiti için vurgulanması gereken gerçekler.
İnsanların keyfi bir biçimde tutuklanıp çürümeye terk edildikleri bir ülkede hukuk devletinden zaten söz edilemiyordu. Tüm gücün ve güçlerin tek bir elde toplandığı bir ülkede demokrasiden zaten söz edilemez. Bu koşullarda yapacakları seçimde “çevirecekleri dolapları” takibe alacak ortak bir komisyonun kurulmalıdır.

Üç Önemli Mesele

Zaman çok kısa, o nedenle şimdi artık her alanda yoğunlaşmanın zamanı. Seçim sürecinde özellikle üç önemli nokta üzerinde durulmalı… Bunlar,

a)üretim, b)bölüşüm ve c)toplumsal barış meselesidir. Bu üç hususu şu başlıklar altında da toplayabiliriz. 1)Ekonomi, 2) Demokrasi ve hukuk, 3) Eğitim, 4) Toplumsal barış, 5) Dış politika. CHP bu konularda toplumun önüne kısa net ve anlaşılır çözümlerle çıkmalaıdır. Seçmen genellikle siyasi partinin, tavır, tutum, söylem ve eylemlerinin bu hususlarla ilgili sonuç alıcı olup olmadığına bakıyor. Genel olarak toplumun da baktığı, dikkat ettiği budur.

Atılması Gereken Üç Önemli Adım

Çözüm gücünüz toplumsal desteğiniz kadardır. Peki bu güce ulaşmak için, hangi adımları atmak gerekir? Kanımca siyasi başarının anahtarı atılacak üç doğru adımla gerçekleşebilir.

a) Doğru hedefleri belirlemek; bu hedeflere ulaştıracak sorun çözücü,

b) Etkili program ve siyasi projeler üretmek ve bu projeleri uygulayacak,

c) Liyakat ve ehliyet sahibi kadrolar oluşturmak.

Yani negatif politika yerine pozitif bir yaklaşımla, topluma üretimin artılacağı; adil bölüşümün sağlanacağı ve bunların sulh, sukun, huzur ve güven içinde yapılacağının programı ve umudu sunulmalı. İkinci olarak, bütün bu politikaları halka mal etmek, iktidara geldiğinde bunları çözebilecek bir siyasi oluşum olduğunun güvenini topluma vermek gerekir.

Ülkenin İçinde Bulunduğu Durum

İçinde bulunduğumuz durum bu konuda yeterince malzeme sağlıyor zaten. İnşaata ve rantiyeye dayalı ekonominin de sonuna gelindi, enflasyon bir türlü tek haneli rakamlara inmiyor, döviz ve faiz almış başını gidiyor, TL eridikçe eriyor.

Artan üretim olmayınca yaratılan bir katma değer de yok. Bu durumda zaten adil bölüşümden, toplumun alt tabakları için bölüşülecek bir artı gelirden de söz etmek mümkün değil. Daha doğrusu var olan kaynaklar belli ellerde toplanıyor, belli yerlere aktarılıyor. Hatta ülkenin alın teri ile yıllar içinde yaratılan değerleri haraç mezat satılıyor.

Adalet mekanizması çürümüş; hak hukuk yok. Sapla saman birbirine karışmış durumda. Toplumun temel çimentosu olan adalet sitemi hiç bir dönemde olmadığı kadar eksik, yanlı ve tarafgir işliyor. Barışa gelince, görüldüğü gibi, içerde huzursuzluk dışarda da iç politika uğruna bir bataklığa doğru sürükleniyoruz.

Kimse bu korku ve suskunluk sarmalında BARIŞ lafını bile ediyemiyor. FETÖ için ilan edilen OHAL adeta her alanda bir sopa gibi kullanılarak insanlar susturulmaya ve sindirilmeye çalışılıyor. Anlayacağınız sosyolojik olarak, korku sarmalının yarattığı tam bir toplumsal felç hali ile karşı karşıyayız.

Genellikle böyle durumlarda acz içine düşen iktidarlar üç şeye sarılır:
AKP de aynını yapıyor;

Düşman göster, Düşünme duygusunu körelt, Dayanışma duygusunu kışkırt.

Bununla baskının üç saçayağı bir araya getirilmeye çalışılıyor: Sermaya, Ordu ve Din. Bunlar milliyetçilik ve dincilikle birleştirilerek bütün demokrasi güçleri üzerinde bir baskı unsuruna dönüştürülmüş durumda.

a) Toplumu bölmek gerekiyor. Her bireyi bir gruba dahil etmeye zorlamak söz konusu; bireyin kendisinin düşünmesi yerine liderin ve grubun peşinden sürüklenmesi için bu gereklidir. Grubu lidere koşulsuz itat ettirmek, onun her dediğine koşulsuz inandırmak, arkasından sürüklemek gerekiyor. Bu yapılıyor..

b) Korku yaymak gerekir. Korku iklimi oluşturmak, herkesi bu korkuyla sindirmek bir metoddur. OHL’den beri bu yöntem katmerlenerek devam ediyor.

c) Sürekli iç ve dış düşman üretmek. Öcü(ler) yaratmak; bu öcü politikası ile toplumu dize getirmek bir araç olarak kullanılyor. Öcüleri kovması için herkesin kendisine mecur olduğuna inandırmak ise bu yöntemi hayata rahatça geçirmenin aracıdır. İktidarın uguladığı bir straji de budur. Toplumun endişelerine hitab ediliyor.

d) Kendisinden olmayanları şeytanlaştırarak öcüler grubuna dâhil etmek, ihanetle suçlayıp itibarsızlaştırmak, hain ilan etmek.

e)Bu da olamıyorsa devletin zor gücünü kullanarak sindirmek, susturmak. Toplumun kamu düzenini sağlamak için verdiği yetkiyi kendi düzenini sürdürmek için kullanmak. Şu anda gerek adalet sitemi, gerek idare, gerekse de güvenlik bürokrasi bu amaçlarla kullanılyor.

CHP’ye Düşen Görev

Şimdi artık bu iktidarı değiştirme zamanı. Önemli olan CHP yönetiminin bu cevapları ve çözümleri halka mal etmesidir. Bugün için CHP’ye oy vermeyen ama mevcut iktidardan da rahatsız olan %25-30 civarında bir seçmen kitlesi var. Bunlar;

a) AKP’nın içindeki mutsuz muhafazakar Kürt Seçmendır. (%7-8 civarında)

b) SP barajı geçmediği için AKP’ye giden emanet oylardır. (%3-4 civarında)

c) İktidar ve Erdoğan’dan memnun olmayan bir kitledir. (%12-3 civarında)

Sorun bu kesimleri demokrasi bloğu içinde buluşturabilme başarısını gösterip gösterilmemesidir. Bu noktada meslenin özü ilkelerde, politiklarda, söylemlerde, projelerde ve bui süreçte toplumsal kesimlerle, siyasi parti ve oluşumlarla kurulacak iş ve güç birliğinde yatıyor. CHP’nın bu seçimler vesilesiyle sorun yaşadığı üç kesimle diyaloğa geçmesi lazım:

1) Kürtlerle 2)Varoşlara 3)Mütedeyyinlerle

Daha da önemlisi, CHP bu kesimlerle ve onların sorunlarıyla ilgili realist ve cesur çıkışları yapabilecek mi? Halkın algısı bu konularda önemli. Bunlara dair çözümleri toplumun ve ilgili toplumsal kesimlerin onay vereceği politikalar ve çözüm önerileriyle yapması lazım. Bu süreçte CHP, hedef kitlesini büyütmeli, uzak olduğu bu üç kesimle buluşmalıdır.

Cesaret ve Adalet

CHP kurultayının adının “cesaret ve adalet” kurultayı olması çok yerindeydi. Ben bir lider için ya da lider kadrosu için fark yaratanın cesaret olduğuna inananlardanım. Emin olun, bu dönemde cesur davranılması, topluma cesaret ve umut veren eylem ve söylemlerde bulunması çok şeyi değiştirecektir. (Adalet Yürüyüşünde bunu hep birlikte yaşadık, gördük. Gezi ha keza bunu bize gösterdi) Çünkü korku ile zehirlenmiş bir iklimde yaşıyoruz. Bu durumda sadece adaleti sözle istemek değil adaleti sağlamak için cesaretle birşeyler yapılması büyük önem taşıyor.

Burda sivil topluma da büyük bir görev düşüyor. Doğal olarak sivil toplum kuruluşları (STK’lar) ile siyasal partilerin mücadeleleri farklı amaçlara yönelik olabilir. Sivil toplumun amacı tahakkümcü, baskıcı bloku parçalamak, etkisizleştirmek, demokrasiyi yeniden inşa etmekse, siyasal partilerin nihai amacı ise iktidara gelmektir. Ancak bu iki amacın da birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduğunu, birincisi gerçekleşmeden ikincisinin de gerçekleşemeyeceği bilinmelidir. O nedenle bunları farklı amaçlar olarak değil, ortak bir amacın değişik aşamaları olarak görmek ona göre organize olmak daha doğru olur.

Seçimde Vurgulanması Gereken Hedefler

Hain FETÖ Darbe girişimi bahane edilerek ve Allahın bir lütfü olarak görülerek karşı bir darbe gerçekleştirildi. OHAL aracılığıyla temel hak ve hürriyetler yok edildi. Milli servet ve birikimlerimiz adeta yağmalandı. Geniş halk kitleleri işsizlik ve yoksulluğa mahkûm edilmiş durumda. Daha acı olanı ise, birlikte yaşama iradesinin; ayrıştıran, kutuplaştıran ve ötekileştiren kimlik siyaseti ile aşındırılmasıdır.

Bu çerçevede iktidara gelindiğinde derhal uygulanacak çözümler şöyle sıralanabilir:

1)Tek adam rejimine son verilecek ve kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sisteme geçilecektir.

2) OHAL derhal kaldırılacak, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yasama ve yargı denetimine alınacak ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunan FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılacaktır.

3)Yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü sağlanarak, tüm vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği güvence altına alınacak, seçimler adil ve güvenli olacaktır.

4) Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, ulusal bütünlük ve toplumsal uzlaşı ile çözülecektir.

5) Çağdaş demokrasilerde benimsenen medya özgürlüğü sağlanacaktır.

6) Yüksek katma değerli kapsayıcı büyüme hedeflenecek, eğitim ve sağlık parasız, kaliteli ve ulaşılabilir olacaktır.

7) Herkes milli gelirden hakkını alacak, açlık ve yoksulluk sıfırlanacak, gelir dağılımı adaletini ve bölgesel kalkınmayı sağlamak devletin temel görevi olacaktır.

8) Devlet şeffaf, tarafsız ve hesap verebilir olacak, kamuda tüm atamalar liyakate uygun yapılacak, yolsuzluk yapanlardan hesap sorulacaktır.

9) “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesiyle bütün komşularımızla ulusal çıkarlarımız gözetilerek iyi ilişkiler kurulacak, AB’ye tam üyelik hedeflenecektir.

10) Havamız, toprağımız ve suyumuz korunacak; denizlerimizin, ormanlarımızın ve tarım arazilerimizin yağmalanmasına izin verilmeyecektir.

Bunlar CHP tarafından Türkiyenin en önemli sorunlarına önerilmiş en önemli çözümlerdir. Şimdi CHP iktidarında bunların gerçekleşebileceği güvenini, güvenilir ve sözü dinlenir kadrolarca topluma verme zamanı.

Mesajın Topluma Mal Edilmesi

Hedef Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimleri kazanarak Türkiye’yi tekrar ‘’Parlamenter Demokratik bir raya‘’ oturtmaksa, o taktirde bunu hangi araçlarla, hangi projelerle hangi ittifaklarla yapılacağının acilen netliğe kavuşturulması önemlidir. Bu hususta son adım ise bu hedeflere ulaşmak için hangi kadrolarla yol yürüneceği meselesidir.

Unutulmamalıdır ki siyasette çoğu zaman algılar olguların yerine işlev görebiliyor. Bugün için acil sorun, ülkede iktidar olmaktır ve bunu ancak CHP başarabilir. CHP, AKP iktidarının son bulacağı, bu seçimi kazanacağı algısını mutlaka yaratmalıdır. Ama bunu yerine getirebilmesi için, her şeyden önce bu misyonun çapına ayak uyduracak bir örgütlenme ve çalışma modeli derhal başlatılmalıdır..

Edilgen yurttaşlıktan aktif yurttaşa geçmek ne yapmak lazım?

..Esen milliyetçilik rüzgârlarının dışında ülke içinde ve dışında barış istemek, “yerli ve milli” gibi söylemlere kapılmamak gerekir. Sosyal demokrasinin evrensel değerlerini her alanda savunmak her zamandan daha elzem ve önemli hale gelmiştir. Oysa mevcut iktidar dünyadan kopuk, içine kapalı, baskıcı bir toplum oluşturmaya çalışıyor. AKP’nin tahakkümcü hegemonyasının parçalanması ancak tabandan gelen talepler ve eylemlerle olanaklıdır. Bunun için durumdan memnun olmayan yurttaşların edilgen durumdan çıkıp yeni bir aktif yurttaşlık kimliğiyle demokrasi mücadelesinin öznesi olmaları büyük bir önem taşıyor.

a) CHP’nin örgütleriyle, sivil toplum örgütleri birlikte el ele çalışma alışkanlığını kazanmalıdır. Bu sadece CHP için değil, demokrasi mücadelesinin bileşenleri olan, başka siyasal partiler için de geçerli bir durumdur. Bu anlamda güçlü bir değişim ve dönüşüm talebi ve iradesi ortaya konmalıdır. HDP’nın sürekli sakıncalı gösterilmesi AKP’nın kurduğu bir tuzaktır, bu tuzağa düşülmemeli.

b) Toplumun en az yarısı mevcut durumdan memnun değil. Herkesin bir düzeni beğenmeme hakkı var. Önemli olan, beğenmediğin düzeni değiştirmek için bir şey yapmaktır. Değişimi sadece istemek yetmez, değiştirmek için çaba da göstermek gerekir. Çünkü değişimin gücü onu isteyenlerin gücü, iradesi ve eylemi kadardır. Yoksa ben düşüneyim sen söyle, ben söyleyeyim sen yap yaklaşımı toplumu tepkisiz ve refleksiz bırakır. O takdirde değişim de gerçekleşmez.

c) Bu noktada CHP tarihi bir misyonla karşı karşıyadır. Bunu yerine getirmesi için bir seferberlik ruhuyla herkesin ve her kesimin üstüne düşeni yapması lazım.

Sonuç

24 Haziranda yapılacak seçim Türkiyen’in bundan sonraki rejimini belirleyecek olan bir seçimdir. Bu seçimlerin sonucunda ya tek adam dönemi bitecek ya da Türkiye uzun bir dönem bu cendereyi yaşamaya mahkum olacak. O halde;

a) Cumhurbaşkanlığı seçimini aynı zamanda yerel seçimlerin de belirleyeni olacak. Eğer Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi kaybedilirse yerel seçimlerin de pek kıymeti harbiyesi kalmayacaktır.

Seçimleri Kazanmak için ;
1) Doğru aday gösterilmesi
2)Yaratılacak hava
3)Çalışma biçimi çok önemlidir.

b)Cumhurbaşkanı adayı sadece CHP tabanının değil diğer kesimlerinde de benimsediği saygın, birikimli ve nitelikli kişilerden seçilmelidir. Buna ek olarak adayın belirlenen ortak hedefleri net olmalı, ehliyet ve liyakat sahibi nitelikli kadrolarla halkın önüne çıkmalıdır. Bu seçimde düzgün işleyen bir güç birliği sağlamak son derece önemlidir.

c) Özellikle bu süreçte Kürt seçmen anahtar hale gelmiştir. Aday(lar) belirlenirken hem yerelde hem genel merkezler düzeyinde asgari düzeyde de olsa bir consensus arayışı faydalı olacaktır.

d) Burada sağlanması muhtemel (gerek genel merkez düzeyinde gerek yerelde en kötü ihtimalle seçmen nezdinde tabanada kurulacak) iş birliği Cumhurbaşkanlığı seçimi için çok büyük işlev görecektir.

Bu noktada üç şey önem kazanacak:
a. Seçim Güvenliği
b. Kazanma inancı
c. Doğru Aday

Etkin bir program yapılmalı, aday açıklamalarında fazla gecikilmemeli ve bir seferberlik ruhu ile örgüt harekete geçirilerek çalışmalar şimdiden başlatılmalıdır.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER