Perşembe, Nisan 18, 2024

Ahlat’tan Ahlatlıbel’e bin yıllık bir hikâye bizimkisi

Artık mütareke şart. Bu devlet tek başına Kemalist’e yar olmadı. İslamcı’ya veya milliyetçiye de olmayacak. Kürt’ün yareni olmayan bir devlet huzur ve refahı asla bulamayacak. Kimse ötekini alt edemeyecek.

Fotoğraf, kareye giren partilerin, bir araya gelmeden tek başlarına bir anlam ifade etmediklerini fısıldıyor. Çünkü her birinin tek tek vaat ettiklerinin önemi ancak bir araya geldiklerinde ortaya çıkıyor. Bu partiler içine doğdukları gettoların dilini aşamıyor, yankı odalarından çıkamıyor. Bunu yapamadıkları için de iktidar ile değil birbirleri ile rekabet halindeler.

Birliktelikleri gönüllü değil, rızaya da dayanmıyor. Halk, bir araya gelmelerini dayatıyor. Onlar, zamanın ruhuna ellerinden geldiğince direniyorlar. HDP ve TİP olmadan çok düşük bir ihtimal de olsa seçimi kazanabilirler ama Türkiye’yi er ya da geç kaybedecekler. Daim olmanın yolunun hâkim olmaktan değil adil olmaktan geçtiğini bunca tecrübeye rağmen hâlâ idrak edemediler.

Bazıları çıkmış “HDP’nin masada olması Türkiye gerçeklerine aykırı” diyerek duruma rasyonellik katmaya çalışıyor. Bunu derken bölücülüğün hasını yaptıklarının farkında değiller. Hangi gerçekler bunlar? Rejimin onlarca yıldır zulümle, adaletsizlikle yarattığı ve her seferinde milletin üzerinden buldozerle geçen, halkı ayrıştıran, yurttaşı birbirine kırdırmaya çalışan gerçekler mi? Artık yeni şeyler söylemek lazım.

“Muhalif partiler çok sık yan yana gelirlerse birbirlerine benzerler” iddiası da bir diğer ezber. Bilakis ne kadar çok yan yana gelirlerse farklılıkları o kadar çok ortaya çıkar. Siyah, kendi tonları ile birlikte mi yoksa beyaz ile yan yana gelince mi daha berrak şekilde kendini gösterir? Böylesi dönemlerde asgari demokrasi için bile azami çaba gerekiyor.

Muhalefetin sorunu ontolojik veya ideolojik değil, metodolojik. Kimliklerin farklı, ideolojilerin ayrı olması muhaliflerin zayıf değil güçlü yanları, onları iktidardan ayıran ve üstün kılan tarafları. Lakin bu değerleri ve kuvvetleri bir araya getirecek yöntemi bir türlü keşfedemediler. Yönlerini bulabilmek için geleceğe değil geçmişe bakıyorlar. Bu da onların birbirlerinden uzaklaşıp, kaybolmalarına yol açıyor.

Gidilecek yoldan, varılacak menzilden ziyade yoldaştır kıymetli olan. Muhalefet, Türkiye’nin tüm kimliklerini bir araya getirebilme potansiyeline sahip. Yükselen kötülüğün bağrında saklı cevher de bu zaten. Bu yoldaşlık sağlanamadığı taktirde, muhalefet mevcut iktidarın türevi olmaktan öteye geçemeyecek ve en uzun kışımız bahara dönmeyecek.

Dönemsel sorunlarımızın kaynağı siyasi elitlerin dayattıkları kimlik kategorilerinin yarattığı yapısal bozukluklar. Akut krizlerimiz kronikleşti, kalıcılaştı. Bu yüzden kimsenin dava güdecek lüksü yok.

Artık mütareke şart. Bu devlet tek başına Kemalist’e yar olmadı. İslamcı’ya veya milliyetçiye de olmayacak. Kürt’ün yareni olmayan bir devlet huzur ve refahı asla bulamayacak. Kimse ötekini alt edemeyecek. Ötekini alt etmek için kurulacak her ittifak eninde sonunda kendini yok edecek. İçinden geçtiğimiz zamanın içerdiği koşullar ve bu koşullarda herkesin kendince bir payı olması dolayısıyla, polarize olmuş, keskinleşmiş ittifaklar, sadece kendilerini değil memleketi de mahvedecek. Kıldan ince kılıçtan keskin bir sırat köprüsünden geçiyoruz.

Dönemsel sorunlarımızın kaynağı siyasi elitlerin dayattıkları kimlik kategorilerinin yarattığı yapısal bozukluklar. Akut krizlerimiz kronikleşti, kalıcılaştı. Bu yüzden kimsenin dava güdecek lüksü yok. Müşterek dertlerimizin çözümüne katkıda bulunmak isteyenlerin kuracağı bir sofraya ihtiyacımız var. Uçurumun eşiğindeyiz. Mahkemelerinde adalet, koridorlarında eşitlik, sokaklarında huzur, evlerinde refah olmayan bir ülke burası.

Muhalefet, siyasetin potansiyelini keşfedebilmiş değil. İçinden geldikleri ideolojilerin ve kemikleşmiş çıkar kliklerinin ellerine tutuşturduğu bültenleri okumayı siyaset zannediyorlar. Atatürk’ü dillerinden düşürmeyenlerin onun siyasetinin zekâtı kadar olsun politika üretme meziyetinden yoksun olmaları ne hazin.

Ahlat, Türk ile Kürdün eşit olduğu, yola omuz omuza çıktığı, bizim muhteşem hikâyemizin yaklaşık bin yıl önce başladığı yerdi. Ahlatlıbel de öyle olabilirdi. Böyle bir Türkiye, parçalanmak şöyle dursun dalga dalga büyürdü. Azerbaycan için iki devlet tek millet diyenler, bu eşitlenmeyi, kucaklaşmayı başardıklarında Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bunun da ötesine geçebilecek bir dili kurmaya hak kazanacaklarının farkında değiller.

Hikâyemizde kan, acı ve gözyaşı çok. Lakin dillerden düşmeyen ihanet yok. Hamasi sloganlara veya ezber söylemlere değil, rasyonel adımlara ve kalpten kucaklaşmalara ihtiyacımız var. Bunu başarabilirsek, 1923’de başlanan işi 2023’de tamamlayabilir ve Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandırabiliriz. Karanlık baskın gibi görünse de zafere hiç olmadığımız kadar yakınız.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI