Perşembe, Mart 28, 2024

Aday olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu!

AKP’nin yıllarca ekmeğini yediği gündem değiştirme stratejisi artık kontrolden çıktı. Artık gündemi AKP’nin kendisi değil, yıllarca tohumlarını ektiği başarısız yönetimlerinin sonuçları belirliyor.

Ne zaman yeni yazım için bilgisayar başına otursam düğümleniyorum. Bunun sebebi ne yazmak istediğimi bilmediğimden veya yazacak yeterli donem olmadığından değil, hızla değişen Türkiye gündemine ayak uyduramamaktan.

Yanlış anlaşılmasın, ayak uyduramamaktan kastım yurtdışında yaşamamdan kaynaklı değil ancak  günden güne fakirleşen ülkemin sadece ekonomik değil toplumsal birçok kaygısının elle tutulur problemlere dönüştüğünü gözlemlerken yaşadığım stresi klavyeye dökmekte zorlandığımdan.

3,5 aydır Kanada’da yaşayan biri olarak, Politikyol Dünyadan köşemdeki bu yazımda Kanada’dan bahsetmeyeceğim. Umarım doların erişilebilir olduğu günler bir an evvel gelir, huzur içinde gezi tavsiyeleri verebileceğim yazılarımda Kanada’nın doğal güzelliklerini, kuzey ışıklarını, buzullarını, şarap bağlarını sizlere uzun uzun yazabilirim. Ama bugünlerde ne yazık ki psikolojim buna el vermiyor.

METAL YORGUNLUĞU

Metal yorgunluğu bizimkisi. . O kadar alıştık ki hızla değişen gündemlere, son 20 yıldır ivmelenen gündem değiştirme stratejisine maruz kalmaktan yıldık. Nitekim artık hissizleştiğimizi, her geçen gün yaşanan yeni krizlere kabuk bağladığımızı düşünsek de gidişatı kabullenmek mümkün değil.

Güne “dolar kaç lira olmuş?” diye başlarken, markette peynirin, kahvenin veya tuvalet kağıdının fiyat etiketini okurken, yandaş olmayan akşam haberlerini ya da açık oturumları izlerken her seferinde şaşırmaya devam ediyoruz. Ve aslında bu çok kıymetli. Ben krizlere duyduğumuz alışkanlığa rağmen toplum olarak yine de şaşırabiliyor olmamızı, gidişata duyduğumuz bıkkınlığa rağmen gündemi takip etme isteğini umut dolu ve değişimin anahtarı olarak buluyorum. Kritik nokta ise bu anahtarın doğru bir muhalefet stratejisi ile doğru yöne yönlendirilmesi.

AKP’nin yıllarca ekmeğini yediği gündem değiştirme stratejisi artık kontrolden çıktı. Artık gündemi AKP’nin kendisi değil, yıllarca tohumlarını ektiği başarısız yönetimlerinin sonuçları belirliyor. Sadece ekonomi değil, hukuk sistemindeki çökme, eğitim sisteminin yerle bir edilmesi gibi konular her geçen gün farklı ve acı örneklerle gündemi oluşturuyor.

Özetle AKP açık veriyor, yıllardır yanlarında poz veren yandaş isimler yavaş yavaş kaleyi terk ediyor, toplum tam anlamıyla bir uyanış, her alanda farkındalığa erişmese de ekonomik gidişatı gündelik hayatında iliklerine kadar hissediyor ve aktif bir çözüm bekliyor.

Muhalefet de topu burada rakibinin ayağından alıyor. Fakat gol atabilecek mi? İşte soru bu.

UMUTLAR

İyi giden birçok iş yapılıyor; Kemal Kılıçdaroğlu’nun son helâlleşme çıkışı, Meral Akşener’in uzun süredir halkla birebir teması, mecliste sözü vatandaşa bırakması, doğru zamanda doğru konuların halkın önüne çıkarılması (İstanbul’un taksi problemi gibi), Belediye Başkanları’nın tüm engellemelere rağmen başarılı hizmetler sunması, toplumda umutları yeşertiyor. Yeşeren umutlar sözlere ve aksiyonlara yansıyor. Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na Erinç Sağkan’ın seçilmesi de bu umutların sonuçlarından.

Peki tüm bu gelişmeler, yapılan açıklamalar yeterli mi? Kişisel hedefler, egolar olmaması gerektiği halde masada mı? Toplumdaki eksik ne? Ve muhalefet bu konuda neler yapabilir?

İyi giden birçok iş yapılıyor; Kemal Kılıçdaroğlu’nun son helâlleşme çıkışı, Meral Akşener’in uzun süredir halkla birebir teması, mecliste sözü vatandaşa bırakması, doğru zamanda doğru konuların halkın önüne çıkarılması…

Bu soruların yanıtı öyle tek köşe yazısında verilebilecek kadar basit ve net değil maalesef. Fakat şu açık ve net ki her zaman, her koşulda daha iyisi yapılabilecek iken bugün Türkiye’de muhalefetin atağı henüz başlangıç seviyesinde.

Derdim kesinlikle muhalefetin tüm çabasını görmemezlikten gelmek, silip atmak değil. Aksine iyi giden gelişmeleri daha da iyileri takip etsin diye naçizane bir yazı kaleme alıyorum. Neden böyle düşündüğümü açıklayacağım.

ADAY KİM?

Son zamanlarda muhalefetten çok Hükümet yandaşlarının peşinde olduğu konu “Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı”.

Millet İttifakı’nın elinde büyük bir koz var. Cumhur İttifakı’nın adayı belli ve değişmesi imkânsız. Fakat Millet İttifakı’nın adayı bir muamma.

Masada oyunculardan birinin eli tamamen açıktayken diğer oyuncuda hangi kartların bulunduğundan kimsenin haberi yok. Bu stratejik bir hareket olarak Cumhur İttifakı’nın seçim hazırlığını zorlaştırarak, kime karşı yarıştığını bilmeden er meydanına itilmesine sebep oluyor.  Bu sebeple, Abdülkadir Selvi gibi isimler ısrarla 100 köşe yazısından 99’unda Millet İttifakı’nın adayının kim olacağını anlamaya çalışıyor.

Fakat, benim aklımdaki soru şu; acaba bu gizem Millet İttifakı’nın bir stratejisi mi, yoksa içinde oldukları bir anlaşmazlık mı? Millet İttifakı’nın bu durumu gerçekten bir koz olarak kullanması için aday hakkında antant kalmış olmaları gerekir ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun potansiyel adaylığı hakkında ‘’İttifak kabul ederse onur duyarım’’ gibi açıklamalarından böyle bir el sıkışmasının henüz gerçekleşmediğini anlıyoruz.

Kemal Bey son aylardaki çıkışlarıyla artık iyice Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunuyor. CHP’den bugüne kadar hiç yeşil ışık gelmese de toplum nezdinde potansiyel aday olan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimleri adaylıktan siliniyor ve Belediye Başkanlıkları vurgulanıyor. Bunun da çok yanlış bir strateji olduğu söylenemez.

Türkiye Raporu’nun Kasım ayı raporunu yorumladığımda Kemal Bey’in son dönemdeki cesur çıkışları ve toplumun yaralarına dokunan açıklamaları bireysel olarak Kılıçdaroğlu’na güven artışı sağlasa da son yapılan anketlere göre Millet İttifakı’nın oy oranına yüksek bir katkıda bulunmuyor. Kararsız seçmenin oy oranı gittikçe artıyor ve bu artış onlara yeterince kulak verilmediğini veya yapılan hamlelerin yetersiz olduğunu gösteriyor.

Akşener’in Başbakanlık adaylığının parlamenter sistemin dönüş bileti olması, Millet İttifakı’nın elini güçlendiren etkenlerden.

CHP’nin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun henüz netleşmemiş adaylığına karşı Meral Akşener’in netliği Millet İttifakı’na güveni artırıyor ve aynı zamanda Cumhur İttifakı’nı korkutuyor. Halka en çok dokunan partilerin başında gelen İYİ Parti’nin 2023 seçimi sonrasında kurulacak yeni düzende nerede konumlanacağını sağlam ve özgüvenle netleştirmesinin yanı sıra Akşener’in Başbakanlık adaylığının parlamenter sistemin dönüş bileti olması, Millet İttifakı’nın elini güçlendiren etkenlerden. Fakat Cumhurbaşkanı adayının henüz netleşmemesi İttifak içinde bir problem mi var sorusunu doğuruyor.

Meral Akşener’in özgüvenle yaptığı Başbakanlık açıklamasının benzerini niye Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı için yapamıyor? Demek ki, Millet İttifakı Meral Hanım’ı Başbakan olarak konumlandırmaya hazırken Kılıçdaroğlu’nun adaylığında birtakım soru işaretleri görüyor. Gerçek yanıtı bilemesek de bazı soru işaretleri olduğu, dolayısıyla İttifak’ta fikir birliğinin henüz oluşmadığı ortada.

Mevzu Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsi adaylığından bağımsız, İttifak’ın herhangi bir aday üzerinde anlaşamaması.

Büyük resme baktığımızda, Millet İttifakı içinde devletin en önemli koltuğu için böyle bir soru işaretinin olması seçmeni mutlaka güvensizliğe itecektir. Mevzu Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsi adaylığından bağımsız, İttifak’ın herhangi bir aday üzerinde anlaşamaması. Burada aklıma gelen soru şu; madem İttifak Kılıçdaroğlu isminde anlaşmakta zorlanıyor, Kılıçdaroğlu neden ısrarcı? Israrcı değilse neden gündemde onun ismi sıklıkla konuşuluyor?

Türkiye’nin içinde bulunduğu durum kişisel hedefleri veya egoları asla kaldırabilecek durumda değil. Zaten bu sebeple, hepsi birbirinden farklı muhalefet partileri AKP’yi hazırlıksız yakalayarak, parti ajandalarını rafa kaldırıp “önce ülke” diyerek bir araya geldi. Dolayısıyla Kemal Bey’in kişisel bir hedef uğruna böyle bir hataya düşmeyeceğine inanıyorum. Fakat benim kişisel inancımdan ziyade, durumun böyle olmadığına yani Kemal Bey’in kişisel bir beklentisi olmadığına, kendisi eğer aday ise en güçlü isim olduğuna dair somut göstergelere ihtiyacımız var.

Burada yanlış anlaşılmak istemem. Seçmene gerekçeleri ile neden Cumhurbaşkanlığı için en güçlü ismin Kemal Kılıçdaroğlu olduğu açıklandığı sürece Kemal Bey’in adaylığına kişisel olarak herhangi bir itirazım yok. Benim sorguladığım asıl mesele şu; Kemal Bey en güçlü aday ise neden vatandaşa İttifak içinde bir çelişki hissettiriliyor ve yapılan itirazları çürütecek bir fikir birliği oluşmuyor?

Millet İttifakı’nın bir an önce adayını netleştirmesi, adayın ismi hemen açıklanmasa bile ortak bir söylem ile ittifaka resmen vardıklarının halka duyurulması gerekiyor.

Küçük değil, seçimde çok kritik bir öneme sahip olan %17’lik kararsız seçmen grubundan bahsediyoruz. Tüm mevzu her sabah doların nasıl rekor kırdığına uyanan bir milletin yaklaşan seçimlere hazırlanışı.

Milletin toplumsal ve ekonomik krizlere alışık olmasına rağmen her geçen gün daha da karanlıklaşan geleceğe karşı bir şey yapma isteği var. Bunun başlıca yöntemi de sandığa gitmek. Fakat bunun için güven ortamının oluşturulması, “beş benzemez” denilen muhalefet partilerinin “armudun sapı, üzümün çöpü” demeden bir araya gelebileceğinin kanıtlanması, Millet İttifakı’nın bir an önce adayını netleştirmesi, adayın ismi hemen açıklanmasa bile ortak bir söylem ile ittifaka resmen vardıklarının halka duyurulması gerekiyor. Böylelikle %17’lik kararsız seçmeni ve toplumun farklı kesimlerini kapsayacak topyekûn bir güven hareketine imza atılacağına inanıyorum.

SONUÇ

Niye Politikyol Dünyadan köşesinde Kanada’yı yazmadı da Türkiye’yi yazıyor diyeceksiniz, haklısınız ama işte vatan böyle bir şey. Yurtdışında yaşayan AKP sempatizanları gibi “burada kurulu düzenimiz olmasa Türkiye cennet vatan” demeyeceğim tabii ki. Fakat sessiz kaldıkça beyin göçünün artacağına üzülerek inanıyorum.

Geleceği karanlık değil, bilimin ve hukukun ışığında aydınlık bir Türkiye istediğim için nerede olduğumdan bağımsız edindiğim her tecrübeyi vatanıma nasıl geri verebileceğimi düşünüyorum.

Benim gibi bir şekilde hayalleri ve kişisel amaçları doğrultusunda yurtdışına yerleşmiş kişilerin edindiği değerleri ülkesine katkı olarak sunacağı bir Türkiye istiyorum. Geleceği karanlık değil, bilimin ve hukukun ışığında aydınlık bir Türkiye istediğim için nerede olduğumdan bağımsız edindiğim her tecrübeyi vatanıma nasıl geri verebileceğimi düşünüyorum.

Bunları sağlamak için de güçlü bir muhalefete kendi adıma ihtiyaç duyuyorum. Yazımın başlarında da dediğim gibi Millet İttifak’ı güçlü bir başlangıçta, fakat henüz başlangıçta. Yapılanlar büyük ve önemli adımlar, fakat anketlere bakıldığında gidilecek yollar olduğu da aşikâr. Muhalefetin ivmelenmesi, doğru kararları doğru stratejilerle belirlemesi ve tamamen birlik olması gerekiyor. Bir sonraki yazımda bu birlik olma konusunu ele alacağım.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI