Yazılı ve görsel basında Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’nun adları özelinde fırtınalar kopartılıp, siyasi linçe maruz bırakılırlarken, Sayın Mansur Yavaş’ın bu kadar korunaklı tutulması insanı korkutmuyor değil.Kemal Bey’e olan destek artışının ne kadarının kamuoyu yoklamalarına yansıdığını/yansıtıldığını bilemiyoruz. Ancak, ekonomiden, dış politikaya, göçmen sorunundan insan haklarına, Kürt Sorunu’ndan temel hak ve özgürlüklere kadar ve daha birçok konuda ne düşündüğünü, fikrini bilemediğimiz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş’ın anketlerde siyasi parti liderlerinden daha yüksek ve hatta ilk turda seçimi kazanabilecek potansiyelde bir aday olarak görülüyor olması oldukça şaşırtıcı ve düşündürücü. Belki biraz Millet İttifakı iktidarında yaşanacak değişim ve dönüşümün azizliğine uğramaktan çekinen gerek medya gerekse bürokrasi kadroları ile mevcut kadrolarla bağı bulunan iş dünyasının, Sayın Mansur Yavaş’ın milliyetçi ve ülkücü tabanından mütevellit konumlarını koruyabileceklerini, ya da ilişkilerin daha kolay kurulabileceğini düşünüyor ve bu yönde irade ortaya koyuyor olabilir. Ve fakat, Sayın Mansur Yavaş’ın genel politikalar ve Türkiye’nin meseleleri hakkındaki bilinmezlikleri, olası bir adaylığında beyan edeceği fikir ve görüşleri sonrasında toplumun farklı alt kesimlerinde ve özellikle (her iki ittifak için de geçerli olmak üzere), Kürt Seçmenin oyunun kritik olduğunun aşikâr olduğunu düşündüğümüzde, Sayın Yavaş’ın milliyetçi ve ülkücü siyasi tavrının bölge halkındaki rezonanslarının nasıl olacağı, potansiyelinin nereye doğru evrileceğini bilemiyoruz. Böylesine kritik bir seçimde çok bilinmeyenli denklemlerin karmaşıklığı sanırım en son tercih olmalıdır. Bir diğer konu, yazılı ve görsel basında Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’nun adları özelinde fırtınalar kopartılıp, siyasi linçe maruz bırakılırlarken, Sayın Mansur Yavaş’ın bu kadar korunaklı tutulması insanı korkutmuyor değil. Elbette CHP Genel Başkanı’nın ben adayım demesi durumunda parti içerisinden parti terbiyesi gereği başka bir ismin kendini öne atması beklenen bir durum değildir. Ancak Genel Başkanın aday olmaması halinde örgütün tavrının çok net bir şekilde Ekrem İmamoğlu’ndan yana olacağını söylemek için alim olmaya gerek yok sanırım. Dünya kenti İstanbul’u kaybetmeyi bir türlü kabullenemeyen iktidar ve medyasınca ne kadar karalanırsa karalansın Türk siyasi tarihinde Ekrem İmamoğlu diye bir gerçek var artık. Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’nun adaylıklarına karşı çıkanlar salt bu kişiler özelinde mi bir tavır koyuyorlar? Yoksa gerçekten bir sol partinin ve adayının iktidar olmasına, sol politikalara karşı bir direnç mi gösteriliyor? Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı CHP içinden bir aday olacaksa bile sağ kökenli ve muhafazakâr bir aday mı olmak zorundadır? Muhafazakarların, dindar kesimin oyuna ihtiyaç duyulduğu kadar Kürt seçmenin oyu ya da kendini siyasi yelpazede demokrat, liberal, solcu, sosyalist olarak görenlerin oyu daha az mı önemsenmelidir? Her iki isme olan karşıtlığın en temel nedeni, kişilerden çok sol ideolojinin devlet idaresini ve kadrolarını teslim almasının, etkili olmasının ve emniyetten, adalete, sağlıktan, milli eğitime kadar devletin en ince kılcal damarlarına kadar bir dönüşüm ve renovasyona tabi tutulmasının, bir zihniyet devriminin engellenme çabası olarak görüyorum. Sonuç olarak, yerel seçimler ile birlikte ittifak gemisinin dümeninde yer alan Kemal Kılıçdaroğlu gemiyi oldukça iyi idare ederek istikametine doğru yol almasını sağlıyor. Elbette Cumhurbaşkanı adayı Millet İttifakı masasında yer alan 6 liderin ortak mutabakatı ile belirlenecektir. Mamafih, nasıl ki CHP Lideri için CHP’nin ittifak içerisindeki oy oranı itibariyle niceliksel üstünlüğüyle aday dayatmasında bulunmaması telkinleri yapılıyor ise, ittifakta yer alan diğer partilerin de tabanlarına aday kim olursa olsun koşulsuz destekleneceğinin, seçimin kazanılacağının ve ülkenin prangalarından kurtulacağı mesajının verilmesi gerekiyor.
Editör: TE Bilisim