Cumartesi, Nisan 20, 2024

ABD’nin Rus handikapı, Körfez’in güvenliği, Biden’ın Riyad ziyareti

İslam Özkan
İslam Özkan
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Son olarak Gazete Duvar’da yazılar yazdı, söyleşiler yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora yapmıştır.

ABD Körfez’in güvenliğini sağlar, karşılığında ucuz petrol alır. Fakat II. Dünya Savaşı’ndan beri işleyen bu “güvenlik karşılığı petrol” formülü ABD’nin bölgeden kısmen çekmesiyle bozulmaktaydı. Ta ki Ukrayna’nın işgaline kadar…

Arap Körfez ülkelerinin her birinde, bazen komşu ülkelere düzenlenecek askeri operasyonlarda kullanılmak üzere ama özünde Körfez ülkelerini (dolayısıyla da enerji hatlarının güvenliğini) korumak üzere inşa edilmiş Amerikan askeri üsleri bulunur. Bunun nedeni, yakın zamana kadar büyük bir bölümü İngiliz sömürgesi olan bu ülkelerin küresel güçlerin himaye ve askeri güçlerine ihtiyaç duymasıdır. Buna karşılık Körfez Arapları da bir taraftan petrol arzını yüksek tutarak Batılı ülkelerin ama özellikle de ABD’nin ucuz petrol almalarını sağlarken öte yandan da bölgesel emniyeti ve enerji hatlarının güvenliğini ABD’nin yardımıyla sağlarlar. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana tıkır tıkır işleyen bu düzene “güvenlik karşılığı petrol” formülü adı verildi.

Ancak taraflar arasındaki bu zımnî anlaşma, Ukrayna krizinin hemen öncesinde kısmen bozuldu. En azından Körfez ülkeleri, ABD’nin bölgeden kısmen çekilmesiyle başlarının çaresine bakmaları gerektiğini anlayınca Batı bloğuyla olan ilişkilerini başka küresel güçlerle dengelemeye çalıştı. Yemen’deki Husi operasyonları karşısında korunmasız kalan Körfez başkentleri (Riyad ve Abu Dabi) birkaç kez füze ve SİHA saldırılarına maruz kaldı. ABD’nin tedrici olarak ve kısmen bölgeden elini çekmesinin nedenlerinden biri, 2013’ten itibaren, petrol ve kaya gazı çıkarma teknolojisini geliştirmesi ve bu sayede dünyanın en büyük fosil enerji üreticisi haline gelmesiydi. Diğer bir neden ise Çin’le olan mücadelesine odaklanma motivasyonuydu. Bu durum, bir önceki ABD Başkanı Trump döneminde daha belirgin bir şekilde açığa çıkmış olsa da sürecin Obama ve onun Irak’tan çekilme kararı ile başladığını söylemek mümkün.

ABD’nin enerji ihtiyacını kaya gazı üzerinden çok uygun fiyatlara temin etmesi ve ABD’nin petrol üreticisi ülkelere ihtiyacını azaltırken süreci katmerlendirdi. Son on yıldır ABD’nin çok isteksizce yaptığı küçük müdahaleler hariç bölgeye doğrudan askeri anlamda pek müdahale etmediğini gözlemledik. Ancak bu, dolaylı yollardan Amerikan politik-diplomatik baskı ve müdahalelerinin devam etmediği anlamına gelmiyor. Nitekim zaman zaman askeri düzeye de çıkan ama genelde diplomatik baskı şeklinde gelişen bu müdahaleleri Suriye, Irak, Lübnan ve Filistin’de gözlemliyoruz. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump’ın düzenlediği bir basın toplantısı sırasında gazetecilerin, Yemen ordusunun Eylül 2019’da Aramco tesislerine yönelik Suudi Arabistan’ın petrol üretimine büyük darbe vuran saldırılarına ilişkin sorusu karşısında “Ne yapabilirim? Bu, ABD’ye değil; Suudi Arabistan’a bir saldırı” şeklindeki yanıtı, aslında ABD’nin tutumunu özetler nitelikteydi.

Savaşla birlikte yükselen petrol – enerji piyasasının dengeleri alt-üst etmesi, Biden’ın tahtını sallıyor. Körfez ülkelerinin ABD baskısına direndiği görülüyor. Öteden beri yerine getirilmeyen bazı taleplerin karşılanmasını istiyorlar.

Ancak Ukrayna savaşının çıkması durumu değiştirdi. Savaşla birlikte hızla yükselen petrol ve enerji piyasasının tüm dengeleri alt-üst etmesi, hem Biden’ın tahtını sallıyor hem de ABD’nin bölgede Soğuk Savaş sonrası süreçten itibaren kurduğu dengeleri riske ediyordu. Bu yüzden önümüzdeki ayın ortasında Riyad ziyareti yapacak olan Biden’ın bazılarına göre Muhammed bin Selman’la görüşmeyecek bile olsa Suudi yetkililerden petrol arzını artırmalarını isteyeceği kesin. Geçtiğimiz Mayıs ayının sonunda Lavrov’un Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle bir araya geldiğinde de tam olarak konuştuğu, KİK ülkelerinin geçtiğimiz senelerde OPEC’in üretimi artırmama yönündeki anlaşmaya sadık kalmasıydı, bunun karşılığında da Rusya’nın tarım ürünlerini teminini önerdi. Böylelikle ABD’nin “güvenlik karşılığı petrol” denklemine karşı Moskova, Körfez ülkelerine “petrol karşılığı gıda güvenliği” mutabakatını önermiş oldu. ABD’nin Körfez ülkeleri üzerindeki baskıları sürerken başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin en azından şimdiye kadar Amerikan baskılarına direndiği görülmekte. Körfez ülkeleri yüksek fiyatların sağladığı yüksek gelirden olmak istemezken ayrıca öteden beri ABD’den, yerine getirilmeyen bazı taleplerin karşılanmasını istiyorlar.

Moskova, ABD’nin “güvenlik karşılığı petrol” politikasına karşı “petrol karşılığı gıda güvenliği”ni önerdi. ABD’nin mesafe koyunca Araplar petrollerini Çin’e satmaya başladılar. Biden’dan sonra ilişkiler daha da elektriklendi.

ABD’nin bölgeye mesafe koymasının ardından Körfez ülkelerinin petrol ve gaz ürünleri için en büyük pazar, Doğu Asya olmaya başladı zira üretimlerinin büyük bir bölümünü, yaklaşık %80’ini bu bölgeye satmaya başladılar. Bu durum, öteden beri güçlü ekonomik ilişkileri olan Çin’le askeri, siyasi ve diplomatik ilişkilerini güçlendirmeyi beraberinde getirdi. Çin’e yönelim, seçimlerden önce Suudilerin Yemen’deki operasyonlarını desteklemeyi bırakacağını ve ülkesinin Suudi Arabistan’la ilişkilerini yeniden gözden geçireceğini belirten Biden’ın seçimleri kazanmasıyla daha da belirginlik kazandı. Washington’ın Riyad ve Abu Dabi ile ilişkileri biraz daha elektriklendi.

Gazeteler, Ukrayna savaşı başlamadan bir ay önce ABD’nin BAE’nin Halife Limanı’nda bir Çin askeri üssünün inşasını durdurmak için müdahale ettiğini yazdı. Ayrıca geçen Nisan ayında, ABD istihbarat başkanı William Burns, Çin ile füze anlaşmasını iptal etmeye ikna için Riyad’ı ziyaret etti. Suudiler bununla da yetinmemiş, Riyad’ın kuzeyinde bir balistik füze üretim tesisi inşa noktasında Çin’le anlaştıklarını açıklamıştı.

Suudiler ve diğer Körfez ülkeleri sadece Çin ile değil, Rusya ile de ilişkilerini geliştirme yönünde somut adımlar attılar. Nisan 2020’de Riyad Moskova ile OPEC + anlaşmasını imzaladı. Riyad, bu anlaşmayı feshetmesi yönündeki baskılara rağmen, Moskova ile yaptığı anlaşmaya bağlılığını dile getirdi. Ancak buna ne kadar direnebilir, bunu Biden’ın Temmuz ayı ortasında Riyad’a gerçekleştireceği ziyaret sırasında göreceğiz.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

İslam Özkan
İslam Özkan
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Son olarak Gazete Duvar’da yazılar yazdı, söyleşiler yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora yapmıştır.
spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI