Cumartesi, Nisan 20, 2024

ABD ziyareti ve liderlik

Türkiye’nin sadece ana muhalefeti değil; tüm muhalefeti, dünya ile olan ilişkilerinde, “Aman ne derler, dış mihraklarla görüşüyor; icazet alıyor mu derler?” diye temas kurmaktan korka korka yaklaşmamalı.

Sonunda çok gecikmiş bir adım atıldı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dış ziyaretlerine başladı. Türkiye’de iktidara oynayan bir parti, elbette dünyanın bir numaralı ekonomisi ve Soğuk Savaş sonrası dünyanın tek süpergücü olmayı sürdüren ABD’yi ziyaret edecek.

Aynı şekilde, Avrupa Birliği’nin başlıca kurumlarının bulunduğu Brüksel’e de başlıca Avrupa başkentleri Londra, Paris, Berlin’e de gidecek.

Sadece ABD ve Batı Avrupa’ya da olmamalı bu ziyaretler: Türkiye’nin çevresindeki ülkeler, Balkan başkentleri, Atina, Ortadoğu, Orta Asya ülkeleri ve elbette dünyanın ekseninin kaydığı Asya Pasifik-Doğu Asya başkentlerine de.

Elbette, işleyen bir seçim takvimi ile bu kadar geniş çaplı dış ziyaretler artık mümkün değil.

Dahası, Türkiye’nin ana muhalefetinin lideri, ABD’ye de Avrupa’ya gitmekte çok gecikti. Kılıçdaroğlu ile de CHP Genel Başkanı olarak tam 12 yılımız geçti. Bir düzine yıl boyu, defalarca olmalıydı bu geziler; dış ziyaretler…

Türkiye’nin yeni lideri; yeni lider adayı, dünyanın her yerinde var olmalı.

O lider günü gelince sadece ABD’ye değil, dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’in başkenti Pekin’e de gidecek …Almanya Şansölyesi Olaf Scholtz’un Kasım’da Pekin’i ziyaret edeceğini hatırlatalım. Ve ardından da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da Pekin’e bir ziyareti olacağını.

Bir kere, Türkiye’nin dünyanın önemli bir gücü olmak için tüm potansiyele, stratejik öneme sahip. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dış politikada ön plana çıkması bu potansiyeli kullanmasından; dünya genelinde var olmasından kaynaklanıyor. İyi mi kullanıyor AK Parti bu potansiyeli: kesinlikle hayır. Son derece kötü birçok politika izleyerek ve önce kendi parti çıkarını gözeterek yapıyorlar; ama sonuçta sonuna kadar da Türkiye’nin potansiyelini kullanıyorlar.

O yüzden, Türkiye’nin sadece ana muhalefeti değil; tüm muhalefeti, dünya ile olan ilişkilerinde, “Aman ne derler, dış mihraklarla görüşüyor; icazet alıyor mu derler?” diye temas kurmaktan korka korka yaklaşmamalı.

Kamuoyu genelinde de Türkiye’nin dünyada var olması “keskin sirke küpüne zarar” bir küçük kesim dışında kimseyi rahatsız etmiyor zaten. Tersine, özellikle farklı ideolojik görüşlerden insanların ortak fikri, “Türkiye’nin liderinin ülkeyi, dünyada temsil edebilir bir kişi” olması gerektiği.

Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinin en büyük eksiği ve hatası, bir dış politika ziyareti olmaması. Görüşülen hemen herkes Türkiye’den: çok kıymetli, dünya vatandaşı insanlar, bilim insanları, araştırmacılar elbette. Ancak, en fazla 9 ay içinde Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olabilecek kişinin, adresi sadece üniversiteler, akademik çevreler olamaz. O ziyarette, politika olmak zorundadır.

İktidar, hiç gocunmuyor ABD’nin üst düzey siyasetçileri ile bir araya gelmekten: hatta, bunun fırsatını yaratmak için büyük çaba gösteriyor. Kılıçdaroğlu, ABD ziyaretine başlarken, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Baltimore Senfoni Orkestrası’nın konserindeydi. Üstelik de Leonard Bernstein’in 3. Senfonisi; yani Yahudilerin ölenler için ağıdı Kaddish duasının müziğe döküldüğü eseri dinlemek için.

Washington DC’ye kadar gidip, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar’dan oluşan heyetlerle görüşmemek, 9 aylık bir süre sonra Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olabilecek bir kişi için doğru bir seçim değildir; olamaz. İktidar partisi, şu an randevu alıp böyle bir ziyaret gerçekleştirebilecek olsa bir saniye durmaz. Ana muhalefeti veya muhalefeti durduran ne? Troller mi, iktidara yakın medyanın karalamalarının korkusu mu?

Bugünkü CHP, hadi ABD Başkanı Joe Biden ile karşılıklı otursa; “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Biden aramadı; görüşülmek istendi görüşülemedi” yorumları iki yıldır her tarafta konuşulmuşken, gerçekten iktidarın telaşa düşmesine neden olurdu.

Hadi, Biden çok riskli bulunuyor; ABD Başkan Yardımcısı (üstelik de bir kadın lider olan) Kamala Harris ve Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile görüşmenin ne ürkütücü yanı var?

CHP’nin bu geziye dış politika tezlerini; dahası Türkiye’nin başta ABD’nin en merak edeceği konular, insan hakları ve demokrasi meselelerindeki görüşlerini duyurmak ve gelecek iktidarın nasıl olacağını anlatmak için çıkması gerekirdi.

Yoksa; ABD’de de biz bize olmak, bizi bize anlatmak güzel ve kolay.  O da olsun; bilim ve teknoloji idealleri de çok ilham verici ama sandıkta oylanacak olan liderlik ve politika.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI