Perşembe, Nisan 25, 2024

72 Saat

Krizin bir tanımı da, söylenen ile yapılan arasındaki uyumsuzluğun adıysa, bu açı farkını gidermenin yolu söyleneni derinleştirmek, yapılanı değiştirmekten geçiyor. Unutmayalım tek bir millet iradesi yok, milletin iradesinin çoğulculuğu, çoğul bir siyaseti kurumsallaştırmaktan geçiyor.

Sanki hasta, “kalp krizi geçirdim, ama bedenime iyi geldi” diyor! Böyle bir saptama olabilir mi? Öyle anlatıyorlar ki gerilimin faydaları sıralanınca, insanın bir tane daha kriz temenni edeceği geliyor. Münasebetsizliğin adı ince siyaset ve politik mühendislik oldu.

Şimdi anlıyoruz ki aslında masadan kimse kalkmamış. O zaman demek ki o aslında kumar masası da değilmiş. Ülkücü damar falan tutmamış, damar tıkanıklığı olmuş ya da damar damar üstüne gelmiş, bedeni kramp etmiş. Filmin sonunda da kaybedilen anahtar nihayet bulunmuş.

Bu süreçte ayağa kalkan aslında milletin kendisiydi. O yüzden bu hercümercin rayına oturmasını sağlayan bütün yurttaşlarımıza teşekkür etmek gerekiyor.

İktidara hayat öpücüğü veren bir yaklaşıma methiyeler düzmenin alemi yok. Parti genel başkanlarının nezaket dilini korumaları bu manasız sürecin tabii ki en önemli kazanımı oldu.

Bizlerin sırtında yumurta küfesi yok, dolayısıyla rahatlıkla, yanlışa yanlış, doğruya doğru deme imkanımız var. Ama kendini sürecin çimentosu gibi görenlerin çimentolarındaki deniz kumunun yarattığı korozyon da artık kamuoyunun malumu oldu.

Millet İttifakı’nın mimarı Kılıçdaraoğlu, zaten büyük ihtimal, cumhurbaşkanlığı adaylığı kampanyasını belediye başkanlarımızla birlikte sürdürecekti. Birilerinin cin fikrine hiç ihtiyaç yoktu. Onlar dedi diye de bu olmuş değil. Uygun bir şekilde onurlu dönüş sağlandı. İyi de oldu. Ama 2024 yerel seçimlerinde yeni adaylarla çıkma durumuna seçmenin nasıl reaksiyon vereceğini henüz bilmiyoruz. Yurttaş oy verdiği belediye başkanlarının performansına seçimlerde not vermek isterdi.

Seçilecek adaydan, “atanacak cumhurbaşkanlığı yardımcılığı”na vites küçültülmesi, çoklu adaydan vazgeçilmesi, “münasebetsiz Mehmet Efendi” çıkışlarının, “sertlik ve netlik”le ilgisinin olmadığının anlaşılması ve yurttaşlarımızın verdiği siyasi “terbiye” önemli kazanımlar oldu.

Siyasetin, anket şirketlerine verilen siparişlerin oyuncağı olamayacağı, rock festivaline pop star aramadığımızın anlaşılması, popüler siyaset ile popülist siyasetin arasındaki farkların sonunda görülmesi gibi temaların da netleşmesi elde var bir diyebileceğimiz bir kazanım oldu.

1999 seçimlerinde genel başkanlığını yaptığım ÖDP’den daha popüler parti yoktu, medyanın ve sanatçıların, aydınların neredeyse hepsinin desteğini almıştık, ama oyumuz %  0.8’de kalmıştı. O yüzden, bırakın bu popülarite merakını artık, siyasi tezlerimizle yurttaşı ikna etmeye bakalım.

Edebiyat dünyasında da çok popüler insan var, ama hepsini toplasan, bir Tanpınar, Yaşar Kemal ya da Orhan Pamuk etmiyor.

Pişmiş aşa su katmanın anlamı yok elbette, olan oldu, konunun tatlıya bağlanması önemli. İyi bir sinerji de yakalandı bizim mahallede, ama bir yandan tarihe not düşmek adına, diğer yandan iki arada bir derede duran seçmenin kalbinde nasıl bir iz bırakıldığını düşünmek adına yazmak istedim bu 72 saat krizi hakkında. Kısa bir süre sonra seçmenin durumunu test edeceğiz. Umarım bu aşı siyasi bağışıklığın güçlenmesine katkı sağlamıştır.

Kendini kilit parti diye anket şirketlerinin omuz vermesiyle ortaya koyanlar, bilmeli ki aslolan memleketi kilitlemek değil, kilitleri açan bir anahtar parti olmaktır. HDP’nin bu vasfı demokrasimiz açısından çok önemli.

Kapris, küsme siyasetinden hızla sıyrılarak artık alanlara işimize yoğunlaşmak olumlu bir ilk adım. Yurttaşın dayanacak takati kalmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu, sabrıyla, siyasi olgunluğuyla bu üretilmiş krizin aşılmasında kamuoyunun takdirini ve desteğini aldı. 1.turda seçimlerin sonuçlanma ihtimaline dönülmüş oldu.

Yoksa, meclis seçimlerinde İYİ Parti baraj altı kalsaydı, cumhurbaşkanlığı seçiminin 2.turunda, meclisteki bu tabloyla gidilmesinin, kimin lehine bir sonuç yaratacağını kestirmek zor değildi.

Parti devleti modeline karşı çok geniş bir birlikteliğin ortaya çıkması, HDP’nin aday göstermeyerek seçimlerde Kılıçdaroğlu’nu destekleme ihtimalinin güçlenmesi son derece sevindirici gelişmeler.

Kendini kilit parti diye anket şirketlerinin omuz vermesiyle ortaya koyanlar, bilmeli ki aslolan memleketi kilitlemek değil, kilitleri açan bir anahtar parti olmaktır. HDP’nin bu vasfı demokrasimiz açısından çok önemli. HDP’nin “tutum belgesi”yle, Altılı Masa’nın ortak mutabakat metni birbirini tamamlamaktadır ve birilerinin söylediği gibi bu gerçeği saptamak için notere de ihtiyaç yoktur. Halkın tercihi başlı başına noter tastikinin yerine geçecektir zaten. HDP’nin sandık ve seçim güvenliğinin sağlanması yönündeki katkıları da çok büyük önem taşımaktadır.

Sosyal medyada yüreklendirilen çoğu partinin tek bir kitlesel miting bile yapamaz halde olduğunun farkındayız.

Mustafa Kemal’in “Tek başına mitinglerle sonuç elde etmek mümkün değildir” saptamasını da bir yere not ederek, yüz yüze, yakın markaja bu süreçte çok önem vermek gerekiyor.

Siyaseti yapabilen başarır, yapamayan da yazar, başkalarının yaptığı tarihi yazmak da mümkün, doğrudan bu tarihin aktörü olmak da. Yeter ki yaşadıklarımızdan dersler çıkararak sorunları aşma iradesinde buluşabilelim.

Başarı tesadüflerin iyi örgütlenmesini gerektirir, ama siyaset tesadüflere bırakılamaz. Oluşturulan yol haritasının içeriğinin yetkinleştirilmesinde herkese ihtiyaç var. Yoksa gafile kelam, nafile kelam oluyor.

Krizin bir tanımı da, söylenen ile yapılan arasındaki uyumsuzluğun adıysa, bu açı farkını gidermenin yolu söyleneni derinleştirmek, yapılanı değiştirmekten geçiyor.

Unutmayalım tek bir millet iradesi yok, milletin iradesinin çoğulculuğu, çoğul bir siyaseti kurumsallaştırmaktan geçiyor.

Hayatta, ne yaparsak, oyuz.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI