“Yeter, söz milletindir!” ve “millet/halk” muhalefetin stratejik ve hareket alanının odağı ve referansı olmalı, “iş, aş, haysiyet, hakkaniyet” temelinde bir Yeni Türkiye için çalışılacağı net ve inandırıcı olarak 30 Ocak’ta millete/halka anlatılmalıdır.6’LI MASA İÇİN 6 ÖNERİ Böyleyse, o zaman 6’lı Masa ne yapmalı ve nasıl davranmalıdır? Birincisi, görüntü mesaj kadar önemlidir. 30 Ocak günü 6 Lider (ve belki de büyük haksızlık yapılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla birlikte) sahnede, hâl, tavır ve söylemleriyle, “birlik, beraberlik ve ülkeyi biz daha iyi yöneteceğiz” mesajını vermelidirler. Ancak birlik ve beraberlik görüntüsüyle, açıklayacakları hedefler, politikalar ve projeler “inandırıcılık” kazanabilir. İkincisi, 104 gün kalmış seçimlerde hâlâ adayın belirlenmemesi seçmen gözünde büyük bir muğlaklık yaratmış olmakla birlikte, eğer Cumhurbaşkanı adayı şubat ayında açıklanacaksa, bu noktada bir sorun olmadığı mesajı net olarak verilmelidir. Daha da önemlisi, inandırıcı olmak için, “Liderler Kabinesi” olarak, seçimler kazanıldığı takdirde, 6’lı Masanın nasıl birlikte, beraber ve iş bölümü içinde ülkeyi yönetecekleri millet/halka bu toplantıda açık ve net olarak anlatılmış olmalıdır. Üçüncüsü, “Yeter, söz milletindir!” ve “millet/halk” muhalefetin stratejik ve hareket alanının odağı ve referansı olmalı, “iş, aş, haysiyet, hakkaniyet” temelinde bir Yeni Türkiye için çalışılacağı net ve inandırıcı olarak 30 Ocak’ta millete/halka anlatılmalıdır. Dördüncüsü, seçimlerin sonucunu “milletin/halkın belirleyeceği”, her oyun ve “sözün millette olduğu” vurgulanmalı, bu bağlamda da iktidar eleştirisi kadar, hatta daha önemli olarak, “milletin/halkın vicdanı”na seslenilmelidir. Beşincisi, seçim güvenliği ve seçim adaleti için çalışılacağı ve bu anlamda birlikte ve beraber olunduğu güvencesi verilmelidir. Bunun için, sadece, seçim günü oyların verilmesi ve sayılması temelinde değil, aynı zamanda, “Ekrem İmamoğlu” ve “HDP’nin kapatılması” davalarının seçim sonrasına bırakılması için net tavır alınmalıdır. İsimlere ve partilere bakılmaksızın, her iki davanın, eğer seçim sürecinde siyasi yasak, kayyım atama ve parti kapatma kararlarıyla sonuçlanırlarsa, “Türkiye’yi seçimleri şaibeli ülkeler” listesi içine sokacağı vurgulanmalıdır. Bu durumun, oyunu namus olarak gören milletin/halkın vicdanını da zedeleyeceği söylenmelidir. Örneğin ben, isimlere bakmadan, Türkiye Cumhuriyet vatandaşı ve seçmeni olarak böyle düşünüyorum. Son dönemde, Türkiye’de seçimlerin, özgür ve adil seçimler olarak yapılmadığını biliyoruz. Ama, seçim sonuçları üzerinde hâlâ bir toplumsal kabul vardı. Bu kabul, 2019 İstanbul Belediye Başkanı seçiminin tekrarında zedelenmiş ve bozulmuştu. Eğer, bu iki dava seçimlerden önce sonuçlanırsa, sadece hukuksal ve siyasi olarak değil, Türkiye’nin içerde ve dışarda imajını ve itibarını ciddi anlamda bozacaktır. 6’lı Masa, her iki davada da çok net irade ve tavır göstermelidir. Altıncısı, 1923’ün, sadece seçimler değil, Cumhuriyetin ve Cumhuriyet modernleşmesinin ikinci yüzyılına giriş yılı gerçeği göz önüne alınarak, “Yeni Türkiye”, “Yeni Öykü”, “Yeni Toplumsal Sözleşme”in ilk tuğlasının 30 Ocak Toplantısında atıldığı mesajı ortaya çıkmalıdır. Hep vurguladığım gibi, seçim sonuçlarını ve “var olanla devam mı yoksa değişim mi” sorusunun yanıtını, dünyadaki diğer seçimlerde olduğu gibi, Türkiye’de de büyük ölçüde, muhalefet belirleyecektir. 30 Ocak, bu bağlamda, 14 Mayıs’a gidişte en kritik 104 günün nasıl başlayacağını bize gösterecektir.
Editör: TE Bilisim