Cuma, Mart 29, 2024

1791 Kadının ve Kadın Yurttaşın Haklar Bildirgesi

Olympe de Gouges Hakkında…

7 Mayıs 1748’de dünyaya gelen Olympe de Gouges, 1789’da Fransız Ulusal Meclisi’nde okunan ve günümüzdeki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin esin kaynaklarından biri olan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne karşı, bu metinde geçen “insan” (homme) sözcüğünün yalnızca erkeği kastetmesi nedeniyle 1791 yılında Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayımlar. Bu insanlık tarihindeki ilk kadın hakları bildirgesidir.

İlk aşamada desteklediği Fransız Devrimi’nin bilhassa kadınlara yönelik duyarsızlığına karşı devrimin en önemli ismi olan Maximilien Robespierre’e yönelik eleştiriler kaleme alan de Gouges, yazılarındaki üslubunu her geçen an daha da sertleştirir. Nihayetinde devrim sonrasında yaşanan terör ve kaos döneminden kurtulmak için bölünmez bir cumhuriyet, federal bir hükümet ya da anayasal monarşi arasında bir seçim yapılması için halk oylamasına gidilmesini önerdiği bir yazısı nedeniyle 1793 yılının Temmuz ayında tutuklanır. Tutukluluk sürecinde kendisine avukat tutma hakkı verilmediği için kendi savunmasını kendisi yapan de Gouges, hakkında verilen idam kararını engellemek için hamile olduğunu iddia etse de, yapılan kontrol sonucunda bu iddiasının doğru olmadığının anlaşılması üzerine 3 Kasım 1793’te giyotinle idam edilir.

Olympe de Gouges, günümüzde kadın hakları konusunda mücadele veren pek çok isim tarafından öncü biri olarak kabul edilmektedir.

KADININ VE KADIN YURTTAŞIN HAKLAR BİLDİRGESİ

OLYMPE DE GOUGES (7 Eylül 1791)

GİRİŞ

ERKEK , adil olma yeteneğine sahip misin sen? Bir kadın soruyor sana bu soruyu; en azından bu hakkını kenara atamazsın onun. Söyle bana? Sana kim verdi, benim cinsiyetimi ezen egemenlik hakkını? Gücün mü? Hünerlerin mi? Yaratıcıyı bilgeliğinde gözlemle; eğer cesaretin varsa yakınlaşmayı istediğin doğanın içinde tüm büyüklüğüyle şöyle bir gezin, senin baskıcı gücüne kaynak oluşturabilecek bir örnek bul bana.

Dön bak (remonter) hayvanlara, [yeryüzündeki] öğelere danış (consulter), bitkileri incele, nihayet organize maddenin  tüm dönüşümlerine (modification) göz at; ve sana sunduğum bu apaçık araçları bulduğunda kanıtlarımı kabul et; yapabilirsen şayet, doğanın işleyişinde cinsiyetleri ara, araştır ve ayırt et. İç içe bulacaksın onları her yerde, [çünkü] bu ölümsüz başyapıtı her yerde birlikte ve tümüyle ahenkli bir işbirliğiyle yapıyor onlar.

Yalnızca erkek bu istisnayı kendisine uyduruk (fagoté) bir ilke edindi. O [erkek] bu aydınlanma ve sağduyu (sagacité) çağında, en kirli cehaletle, tüm zihinsel yetileri alıp bir cinsiyet üzerinde despotça komuta etmek istiyor; ve eşitlik haklarını yalnızca kendisi için kullanıp devrimden zevk alındığını iddia ediyor –bu kadarını söyleyeyim, daha fazlasını değil.

KADININ VE KADIN YURTTAŞIN HAKLAR BİLDİRGESİ

Ulusal Meclis’in şimdiki yasama döneminin sonunda ya da gelecek yasama döneminde kabul edilmek üzere sunulmuştur.

BAŞLANGIÇ

Anneler, kızlar, kız kardeşler, ulusun temsilcileri Ulusal Meclis’te bulunmayı talep ediyor. Toplumun sefaletinin ve siyasal iktidarların ahlâki çürümüşlüğünün gerçek nedenlerinin, kadınların haklarının tanınmaması, unutulması ya da önemsenmemesinden kaynaklandığı dikkate alınarak, kadınların doğal, devredilemez ve kutsal hakları bir bildirgeyle ilan ediliyor; bu şekilde istenmektedir ki, bu bildirge toplumun bütün üyelerinin gözü önünde dursun, herkese hak ve yükümlülüklerini hatırlatsın; kadınların ve erkeklerin iktidarı kullanmaları siyasal kurumlar açısından kıyaslanabilsin ve buna daha çok saygı gösterilsin; kadın yurttaşların basit ve su götürmez ilkelere dayanan şikâyetleri her zaman, anayasanın ve iyi geleneklerin korunması ve herkesin esenliği için etkili olabilsin.

Nihayet, annelik acılarındaki gibi cesaret ve güzelliği ile tanınan kadın cinsi, yüce varlığın himayesinde, kadının ve kadın yurttaşların haklarını bu bildirgeyle tanıyor ve ilan ediyor:

I. Kadın özgür doğar ve erkeklerle eşit haklara sahiptir (demeure). Toplumsal farklılıklar yalnızca genel fayda üzerine kabul edilebilir.

II. Her siyasal toplumun amacı, kadının ve erkeğin doğal ve devredilemez haklarını korumaktır: bunlar özgürlük, güvenlik, mülkiyet ve özellikle de baskıya karşı direnme hakkıdır.

III.  Tüm egemenlik ilkesi kadının ve erkeğin birleşiminden başka bir şey olmayan ulustan kaynaklanır: hiçbir kuruluş, hiçbir birey, açıkça bundan [ulustan] gelmeyen bir yetkiyi kullanamaz.

IV. Özgürlük ve adalet başkalarına ait olanı tümüyle [onlara] geri vermektir; erkeğin sürekli uyguladığı zorbalığa karşı, kadının doğal haklarının kullanım sınırı yoktur; bu yüzden bu kısıtlamaların doğa ve akıl yasaları tarafından yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

V. Doğanın ve aklın yasaları, topluma zarar verecek tüm edimleri ortadan kaldırır: bu yasalarca korunan ve bilgelerin ve tanrısallığın yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve hiç kimse bu yasaların açıkça emretmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz.

VI. Yasa, genel istencin ifadesi olmalıdır; her kadın ve erkek yurttaşın, bizzat ya da temsilcisi aracılığıyla yasaların yapılmasına katılma hakkı olmalıdır; o [yasa] herkes için aynı olmalıdır. Yasa önünde eşit olan her kadın ve erkek yurttaş, yetenek ve erdemlerinden başka bir ayrım gözetilmeksizin, kamu hayatındaki her makam, memuriyet ve mevkilere eşit olarak gelmelidir.

VII. Hiçbir kadın ayrıcalıklı [yasaların dışında] değildir; o [kadın] yasaca belirlenen koşullarda suçlanır, gözaltına alınır ve tutuklanır. Kadınlar da erkekler gibi bu ceza yasasına tabidir.

VIII. Yasa ancak açık ve zorunlu olarak gerekliliği beliren cezaları koymalıdır ve bir kimse ancak suçun işlenmesinden önce kabul ve ilan edilmiş ve kadınlara da meşru biçimde uygulanabilecek bir yasa gereğince cezalandırılabilir.

IX. Her kadın suç işleyebilir; bu durumda [suçlu olan bir kadın olduğunda da] yasa tarafından belirlenen ceza kesinlikle uygulanır.

X. Hiç kimse, temel düzeyde farklı olsa bile inançlarından ötürü tedirgin edilmemelidir, kadın idam sehpasına çıkma hakkına sahiptir; bu sebepten eylem ve ifadeleri yasa tarafından korunan kamu düzenini bozmamak şartıyla, konuşma kürsüsüne de çıkma hakkına sahip olmalıdır.

XI. Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi kadınların en önemli haklarındandır, çünkü bu özgürlük, babaların çocuklarıyla olan babalık bağlarını güvence altına almaktadır. Her kadın yurttaş, barbar bir önyargı tarafından gerçeği gizlemeye zorlanmaksızın özgürce şunu söyleyebilmelidir: ben size de ait olan bir çocuğun annesiyim. Ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olunur.

XII. Kadın ve kadın yurttaşın haklarının güvencesi, daha büyük bir yararı zorunlu kılar; bu güvence, bu hakların tanındığı kişilerin ayrıcalığı için değil, herkesin yararı için olmalıdır.

XIII.    Kamu gücünün devamını sağlamak ve yönetimin masraflarını karşılamak için kadın ve erkekten eşit ölçüde vergi talep edilir; o [kadın], bu yükümlülük ve ödevleri yerine getirdiğinden dolayıdır ki, işlerde, mevkilerde, memurluklarda ve diğer mesleklerde aynı paya sahip olmalıdır.

XIV. Kadın ve erkek yurttaşlar, bizzat ya da temsilcileri aracılığıyla vergilerin zorunlu olup olmadığına karar verme hakkına sahiptir. Kadın yurttaşlar, yalnızca servetlerinde değil, resmi kurumlarda vergilerin toplanması, bunların kullanılması ve sürelerinin belirlenmesi sürecine de eşit oranda katılabildikleri takdirde bunu [eşit oranda vergi verme ve vergilerin zorunluluğunu] kabul ederler.

XV. Vergi ödemesinde erkeklerle koalisyon içinde olan kadınlar, resmi devlet memurundan mali işlerle ilgili bilgi alma hakkına sahiptir.

XVI. Hakların güvencesinin olmadığı ve güçler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur; biçimlendirilmesinde ulusu oluşturan bireylerin çoğunluğu işbirliği yapmadıysa, o anayasa yoktur ve geçersizdir.

XVII. Birlikte ya da ayrı ayrı, mülkiyet her cinsiyetin hakkıdır. Yasalarca belirlenmiş kamusal bir zorunluluk bunu açıkça gerektirmedikçe, ayrıca adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe, hiç kimse ulusun asli miras payından yoksun bırakılamaz.

SONSÖZ

Kadın, uyan; artık evrenin her yerinden duyulan mantığın seslerindeki haklarını yeniden tanı. Doğanın güçlü egemenliği, önyargı, fanatizm, hurafe ve yalanlarla çevrili değil artık. Gerçeğin yanan meşalesi budalalık ve zorbalık bulutlarını dağıttı çoktan. Tutsak erkek gücünü toparladı zincirlerini kırmak için, ama [gücü yetmeyince] seninkine de başvurmak zorunda kaldı. Özgürleşirken ise yoldaşına adil davranmadı o.

Ey kadınlar! Kadınlar, ne zaman kör olmaktan kurtulacaksınız? Devrimden kazandıklarınız nedir sizin? Daha çok küçümseme, daha çok hor görme biçimlerinden başka. Yolsuzluk dolu yüzyıllarda erkeğin zayıflığı üzerine yönetildiniz. Egemenliğiniz yıkılmış gitmiş, geriye ne kaldı elinizde? Erkeğin iktidarı, adaletsiz yargılar ve doğanın yüce kararnamelerine dayalı bir şekilde sana ait olanı senden geri istiyor –böylesine iyi bir bağımlılıktan ne diye korkuyorsunuz ki? Cana  evliliklerinin kurallarını koyanın nüktesi nedir? Kadınlar, seninle bizim aramızdaki ortak yanı yeniden soran; politik uygulamalarla kandırılmış ve tarihi geçmiş politik yapılarda duran Fransız yasa koyucularından, ahlakı düzenleyenlerden mi korkuyorsunuz? Bunların hepsi senin cevaplaman gerekenler.

İlkelerine aykırı mantıksız sözlerinin yarattığı zayıflıklarını inatla sürdürürlerse, boş üstünlük taslamalarının nedeninin gücüyle cesurca ona [erkeğe] karşı dur; felsefenin standartları altında bir araya gel; varlığının tüm enerjisini ver ve sonra o mağrur erkekleri gör; ayaklarınıza kapanan köleler gibi rezil olmayacaklar fakat yüce varlığın hazinelerini seninle paylaşmaktan gurur duyacaklar. Seni engelleyen ne olursa olsun, kendini özgür kılmak senin ellerinde; sen, yeter ki iste.

Eşitliğin esas olduğu bir dünya için…

Tam 160 yıl önce bugün, New York’taki bir tekstil fabrikasında çalışan 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları için greve gitti.

Grev, güvenlik güçlerince sert bir şekilde bastırıldı. Çalışanların bir kısmı fabrikaya kilitlendi. Bu arada yaşanan arbedede bir yangın çıktı ve fabrika önüne kurulan barikatlardan kaçamayan 129 kadın işçi yanarak can verdi. Can veren bu kadın işçilerin cenaze törenine on binlerce kişi katıldı.

Yarım asır sonra, 1910’un Ağustos ayında, Clara Zetkin, Sosyalist Kadınlar Konferansında bu tarihin grevde yaşamlarını yitiren kadın işçiler anısına Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını önerdi. Öneri, oybirliğiyle kabul edildi.

Bu şekilde 1911’den itibaren ilk başlarda tam olarak 8 Mart’ta gerçekleştirilmemiş olsa da çeşitli ülkelerde anılmaya başlanan Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de de ilk olarak Ankara’nın bir bağ evinde 1921’de kutlandı. Nihayet 16 Aralık 1977’de de Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Kadınlar Günü olarak ilan edildi.

*Çeviri ilk olarak FKSD Mavi Çoraplılar Atölyesi katılımcıları için yapılmış olup, çeviride Türkçede farklı şekilde karşılanabilecek Fransızca sözcükler normal parantez içinde, çeviri dilinin akışını sağlamak için özgün metinde bulunmayan sözcükler ise köşeli parantez içinde belirtilmiştir. Son olarak, metnin Türkçe okunmasında büyük önem taşıyan üçüncü tekil ve çoğul şahıs zamirlerinin kastettiği cinsiyet köşeli parantez içinde belirtilmiştir.

*Bildirge bu 8 Mart’ta Ankara’da Çankaya Belediyesi tarafından basılarak kadınlara dağıtılmıştır.

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER