Cuma, Nisan 19, 2024

128 milyar dolar ve Dresden’deki mikroçip fabrikası

Yazının başlığına bakarak “bizim meşhur 128 milyar dolar ile Almanya’nın Dresden kentindeki bir mikroçip fabrikasının ne alakası olabilir” diye düşünmüş olabilirsiniz. Aslında tabii ki direkt olarak birbirleriyle ilgili konular değiller ancak ülkeden çalınanlarla neler yapılabileceğinin daha iyi anlaşılması açısından bu mikroçip fabrikasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Fabrika meselesi şöyle, Almanya’nın uluslararası teknoloji markalarından olan Bosch’un tepe yöneticileri, Dresden kentine bir mikroçip fabrikası kurmak istemişler. Bildiğiniz gibi günlük hayatta kullandığımız otomobiller, bilgisayarlar, tabletler, telefonlar, beyaz eşyalar ve akla gelebilecek bütün teknolojik ürünlerde bu mikroçiplerden mutlaka bulunuyor.

Esasında konu, Bosch’un Dresden’e mikroçip fabrikası kurması değil. Şöyle ki, gün içerisinde mutat işlerini tamamladıktan sonra geriye kalan zamanı Türkiye’yi kıskanmaya ayıran Almanya, ihracat şampiyonu bir ülke. Almanya Federal İstatistik Ofisi’nin verilerine göre, ülkede mevsimsellik ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat rakamı geçen yıl yaklaşık 1 trilyon 205 milyar avro oldu. Ülkenin dış ticaret fazlası ise 179,1 milyar avro seviyesinde gerçekleşti. Koronavirüs salgını sırasında yaşanan ekonomik kriz nedeniyle ihracatın yüzde 9 oranında azalmasına rağmen bu seviyelere ulaşıldı.

1 MİLYAR AVRO MU?

Neyse, biz mikroçip fabrikasına dönelim. Asıl mesele şu, günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan elektronik eşyaların en önemli teknolojik ekipmanlarından mikroçipin üretileceği bu fabrika kaça mal oldu biliyor musunuz? 1 milyar avro…

Küçük bir hesap yapalım. 128 milyar dolar kaç avro eder? Yazıyı hazırladığım günün döviz kurları itibarıyla yaklaşık 107 milyar avro civarında bir rakam çıktı ortaya. Yani hani hep konuştuğumuz, Cumhuriyet Halk Partisi’nin de sürekli sıcak tuttuğu, akıbeti belirsiz 128 milyar dolar var ya işte ona 107 adet mikroçip fabrikası yapılabiliyor. 107 yeni teknoloji fabrikasından ve binlerce istihdamdan bahsediyoruz.

“Dünyada dijital devrim yaşanıyor. Türkiye bu devrimi de kaçırmak üzere” diye yakınanlar için güzel bir veri yukarıda değindiğimiz mesele. Almanya’nın Türkiye’yi kıskanmaktan arta kalan zamanlarında neler yaptığını görün, bilin istedim.

BATALIKTA DEBELENMEK…

Vatanın, vatandaşın çarçur edilen parasıyla aslında neler yapılabileceğine ilişkin küçük bir örnek paylaştım sizlerle. Bu çarçur edilen aslında paradan çok geleceğimiz, umutlarımız, sevinçlerimiz… Örneğin, Marmara’daki kirililik temizlenebilir belki ama ya ülkenin geleceğini kaplayan müsilaj için ne yapacağız?

107 adet teknoloji fabrikası kurulabilecek 128 milyar dolar nerede? Bu soruya ilişkin iktidar sözcülerinden bir sürü anlamsız ve içeriksiz yanıtlar geldi. “Para kasada”, “Para vatandaşın evinde” diyenler falan çıktı ancak yeni durum gösteriyor ki belgelerin iktidar elitlerinin ağızlarından çıkan iki kelimeye kurban edildiği günler geride kaldı. Ne de olsa genç işsizliğinin zirve yaptığı, insanların yoksulluktan bunaldığı, pazar tezgâhlarının altına atılmış çürük meyve/sebzeyi toplayarak karnını doyurmaya çalışanların yaşadığı bir ülkeden söz ediyoruz.

Nereye elimizi atsak kanıyor oluk oluk. Ülkenin florası, faunası, havası, denizi, ırmağı, gölü, ağacı, çiçeği kayıyor gidiyor elimizden hâlâ milletin önüne çıkıp, “Yollar yaptık, köprüler yaptık. Almanya bunları kıskanıyor” diyorlar. İnan bana adamların umurlarında bile değilsin. Ne yapsın Almanya senin köprünü, yolunu?

“ZANNETMİYORUM…”

Bakın başka neler yapıyor kıskanç Almanlar? Ülke ayrıca, kuantum teknolojilerine büyük yatırımlar yapıyor. Bu bağlamda IBM, Avrupa’daki ilk kuantum bilgisayarını Almanya’da kurdu. Nedir bu kuantum bilgisayarı? Klasik bilgisayarlardaki gibi elektrik akımına bağlı olarak çalışmıyor bu makinalar. Bu yeni nesil teknolojiye ait bilgisayarlar, elektron ve proton gibi atom altı parçacıkların fiziksel özelliklerine dayanan bir sistemle işliyor. Bu şekilde klasik bilgisayarlardan çok daha küçük bir alandan ve çok daha büyük bir hızla çalışabiliyorlar. Görünen o ki biz yine her geçen gün gelişen bu yeni teknolojiyi “satın alan” taraf olacağız. Çünkü “üretme” ve “ortaya çıkarma” eylemleri iğdiş edileli uzun zaman oluyor. Yapandan satın alırsın olur biter. Yaşasın tam bağımsız Türkiye!

Bunun yanı sıra, Almanya Başbakanı Angela Merkel, bu bilgisayarın açılış törenine katıldı. Üniversite çalışmaları sırasında kuantum kimyası üzerine bir tez de hazırlayan Merkel, burada yaptığı konuşmada, “Almanya, kuantum teknolojileri üzerine araştırmalarda en iyiler arasında ve öyle kalmayı planlıyor. Bu teknoloji dijital ve teknolojik egemenlik arayışında önemli rol oynayabilir” dedi.

Merkel’ın sözleri, birilerinin cebi dolsun diye tüm mesaisini Kanal İstanbul projesine vakfeden yöneticilere ders niteliğinde. Ülkesinin geleceğini düşünen bir yönetici profilinden kesitler… Bu bağlamda, Türkiye’nin nepotizm, oklokrasi ve plütokrasi hibridi kötücül bir rejime mahkum edilmiş olması çok üzücü.

Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz, kendisine geçenlerde yöneltilen “Almanya Türkiye’yi kıskanıyor mu?” sorusuna derin bir ironi eşliğinde “zannetmiyorum” diye yanıt vermiş. Almanya’nın ekonomi rakamlarına, halkın refah seviyesine ve huzuruna, gençlerin umut dolu dünyalarına bakınca, “Almanya bizi kıskanıyor mu”, doğrusu ben de pek zannetmiyorum.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

YAZARIN DİĞER YAZILARI